BARAN BOZDAĞ

Geçen günler içinde çıkan “Büyüleyici Bağırsak” isimli kitap kamuoyunda yankı buldu. Sağlıklı yaşama dair ipuçları veren ve ses getiren kitabın ardından biz de bağırsağın ne kadar önemli bir organ olduğunu derledik.

Sindirim sisteminin son halkasını oluşturan ve alınan besinlerin dışkı halinde rektumdan atılmasından önceki aşamaları tamamlayan bağırsak, ince ve kalın olmak üzere iki ana parçadan oluşur. Daha uzun ve sindirim açısından daha zorunlu parça olan ince bağırsakta, üç tip besin maddesinin (yağ, karbonhidrat ve protein) mekanik ve kimyasal sindirimleri büyük ölçüde tamamlanırken sindirilen besinlerin emilimi de büyük oranda yine burada gerçekleşir. Emilim işlevi de sindirimin gerçekleştiği bölgeden, besin yapıtaşlarının önce organın hücrelerinin daha sonra da çevreleyen kılcallar aracılığıyla kan dolaşımına karışması anlamına gelmektedir.
Kalın bağırsak ise besinlerin posa haline gelmiş dışkı karışımındaki su içeriğinin aynı şekilde emiliminden sorumlu olan bağırsak bölgesidir diyebiliriz. Bu nedenle sürekli bir ishal halinde tuvalete çıkmamamızı sağlayan organımız kalın bağırsağımızdır.
İnce bağırsak, mideyi kalın bağırsağa bağlayan 2.5-4.5 santimetrelik genişliğe sahip bir tüp şeklindedir. İnce bağırsak, bu dar enine rağmen mikrovillüsler veya villi denen girintilere sahiptir. Bu şekilde sindirimin ve besin emilimin gerçekleşeceği yüzey alanı artan ince bağırsak 200 metre kare genişliğe kadar ulaşan bir alana sahip olmaktadır. Mideden çıkan yiyecekler bu bölgede bir saatten dört saate kadar bekletilmekte ve küçük peristaltik hareketler ile kalın bağırsağa iletilirken bu sırada da besinlerin kimyasal sindirimleri tamamlanmaktadır.
İnce bağırsakta kimyasal sindirimlerin gerçekleşmesini sağlayan enzimlerin büyük bir bölümü pankreasta üretilmekte ve bölgeye iletilmektedir.
Bağırsağımız tamamen bu peristaltik hareketleri gerçekleştiren beyaz kaslardan oluşmakla birlikte hem enine hem boyuna büyük miktarda esneyebilmektedir. Dışkı haline gelen besinlerin sağlıklı koşullarda dahi on sekiz saatten iki güne kadar tutulduğu kalın bağırsakta da bu peristaltik hareketler karnımızın sol tarafında yer çekiminin tersine doğru ve yukarda sağa doğru gerçekleşmektedir. Ancak dışkının vücuttan atılacağı anüse doğru ilerlemesi yerçekimine doğru gerçekleşeceği için, evrimsel gelişim sırasında kalın bağırsağın son kısmında persitaltik hareketlere ihtiyaç duyulmadığından bu istemsiz hareket büyük ölçüde körelmiştir.
Ne var ki, bağırsağımız bu önemli görevleri tek başına gerçekleştirmez. Gerçekte, besinlerin sindirimine yardımcı olan ve bir takım hastalıklara karşı savunma mekanizması olarak görev yapan yaklaşık 1000 farklı tür yararlı bakteri ve mikroorganizma da bağırsağımızda yaşamaktadır.
Kolon kanseri erken teşhis edilebilir
Şu ana kadar bahsi geçen tüm olumlu koşul ve işleyişe karşılık; her yıl on binlerce insanı ölüme sürükleyen kolon kanseri, kalın bağırsağın iç duvarında tümör oluşumu ile ortaya çıkmaktadır.
Tüm dokularda ortak olan kanserin ortaya çıkış sebeplerinin yanı sıra kalıtımsal olarak da edinilebilen kolon kanseri belirli bir takım semptomlar üzerinden erken teşhis de edilebilmektedir. Bu semptomların arasında sürekli yorgunluk hali, normalde kolaylıkla yapılan bir aktivite sırasında yorulmaya başlama, rektal kanama, sindirim bozuklukları, sık gaz çıkarma ve/veya gaz çıkarma sırasında acı hissetme, tuvaletini tutamama, karında ağrı, kramp ve sürekli gaz bulunması, açıklanamayan kilo kayıpları, demir yetmezliği durumları yer almaktadır.
Kolon kanseri üzerine yapılan araştırmalarla hastalığın risk faktörleri de; 50 yaşın üzerinde olmak, geçmişinde kolorektal kanser veya polip öyküsü bulunmak, Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi kronik inflamatuar bağırsak hastalıklarına sahip olmak, kolon kanserine kalıtsal sendromlara sahip olmak, düşük lifli ve yüksek yağlı beslenme, alkol, sigara, obezite ve radyasyon olarak belirlendi.

Kaynak: Birgun.net