DERYA AYDOĞAN

Oynadığı her oyun kapalı gişe yapan ve performansı kulaktan kulağa aktarılan başarılı oyuncu Bülent Emin Yarar ile tiyatrodan ve Shakespeare'den konuştuk.

Klasikleri, Hamlet ya da Machbet gibi oyunları tiyatro seyircisi defalarca seyrettiği için her seferinde tekrar oynamak biraz riskli. Seyirci hep farklı bir yorum görmek istiyor. Siz de Devlet Tiyatroları'nda 3 sezondur 'Hamlet' gibi bir oyunu tek başınıza oynuyorsunuz.

Evet seyirci bildiği oyunda değişik bir yorum görmek için tiyatroya gidiyor. 13 yıl önce Işıl Kasapoğlu'na: 'Hamlet oynasak ne güzel olur' dedim, Işıl da bana ,'senin yaşın geçti artık' dedi. Boynumu büktüm. Bundan 3 yıl önce ise, 'Macbeth yapalım' dediğimde, ' Hayır. Hamlet yapalım' dedi. Şaşırdım. Hamlet oynamaya küçük bir grupla başlayacaktık, Zeynep Avcı uyarlayacaktı. Biz çalışmalara, başladık. 6 kişiyle oynarız diye düşündük sonra Işıl aradı 'tek kişilik oyun olsun'dedi. Zeynep oyunu tek kişilik yazmış. Beni önce ikna edemedi, baya münakaşa ettik. Tabii, Işıl bu tek kişi oynama fikrini artık aklıma sokmuştu. Her rolden tat almak, rollere girip çıkmak, ve Shakespeare'i izleyicinin kolaylıkla hissetmesini sağlayabilmekti en büyük amacım. Şimdi de Macbeth'i çalıştırıyorum.

Devlet Tiyatroları'nda mı?

Hayır, 8 kişilik Genç bir ekiple çalışıyorum. Tiyatro Festivali’nde başlayacaklar, 25 Mayıs'ta prömiyeri var. Önce Cem Uslu ile tanıştım ve bu vesileyle sohbetler etmeye başladık, sizin klasiklere girmeniz gerekiyor, 'Macbeth ya da Hamlet' dedim. O zaman birlikte Macbeth'i çıkaralım ve siz yönetin dediler. Ekip Tiyatrosu'na böyle bir söz vermiş oldum ve şimdi de sözümü yerine getiriyorum.

Macbetch'i siz de oynamıştınız.

1993'te Işıl Kasapoğu ile birlikte Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda yapmıştık. Işıl Kasapoğlu geldiğinde hepimiz çok gençtik, Işıl da gençti ki hala beyni çok genç. Bizi öyle bir hareketlendirdi ve heyecanlandırdı ki, Diyarbakır'da olması da bizim için çok önemliydi. Seyircinin tepkisi inanılmaz oldu. 2 sezon oynadık çünkü oyunlar Diyarbakır'da çok uzun sürmez. Hep yenisini bekler seyirci, izler biter. Macbeth'in öyle olmadı. Üniversiteden akın akın öğrenciler gelip seyretti. Kitap evlerinde Shakespeare'ler satılmaya başladı. Gerçekten bambaşka bir büyüsü var. Shakespeare, her dönemin kahramanıdır.

Shakespeare'in eserleri hem klasik hem çağdaş...

Shakespeare, dönem olarak tabi klasik oluyor ama hala bana hala çağdaş geliyor. Bugün yazılmış gibi. 400 yıl olmuş olan şeyleri konuşmak ne yazıkki bir yandan da insanı üzüyor, kırıyor. Neden insan oğlu adım atamıyor, her şey tabii elimizdeki telefonların gelişmesi değil, asıl düşünce yapımızın başkalaşması gerekir. Shakespeare dünyanın her yerinde hala oynayabiliyorsa demek ki dünyada bazı şeyler devam ediyor ne yazık ki. Okudukça her seferinde yeniden aşık oluyorum. Danimarka'da çürümüş bir şey var diyo ve başlıyor, Var olmak mı yok olmak mı? İşte bütün mesele bu... Düşüncemizin katlanması mı gerek zalim kaderin yumruklarına, yoksa diretip bela denizlerine karşı dur yeter demesi mi?

Aslında o bir kalıp veriyor.

Evet o bir kalıp veriyor bunu sen seslendir, canlandır. Senin üstündeki kostüm ne olursa olsun istersek günümüz kıyafetleriyle oynarız. Öyle oynayanlar da var. Sahneye kılıçla gelmiyor da, dans ediyor, başka şeyler oluyor. İnsanın içinin klasik olmaması gerekiyor. Bunu düz anlattığınız zaman yani samimiyetle anlattığınız zaman Shakespeare'in dizelerini çok anlaşılır ve çarpıcı hale gelebiliyor ama korkarak üstünde durursanız yani çok didiklerseniz bir süre sonra size zorluk çıkarabiliyor hem anlatırken hem dinlerken.

Devlet Tiyatroları'nda 7 sezondur devam eden 'Profesyonel' var ve onunla ilgili en çok konuşulan şey oyuna bilet bulunamaması. Hep övgü var. Çok büyük beklenti yaratıyor seyircide. Baskı oluşturuyor mu?

Seyirci artık ‘inanılmaz birşey izleyeceğim’ diye geliyor, tam tersine bizi teşvik ediyor bu durum diye düşünüyorum. Her oyunun hakkını vermek gerekiyor. ‘Nasılsa yapıyoruz yaa’ gibi bir durum yaşamadan ciddiyetle her oyun ilk günkü gibi oynanması için her şeyi yapıyoruz. Zaman zaman oyunun düştüğü kalktığı oluyor. Geçen sezon bir oyun oynadık herhalde 400 küsür oyun olmuştu, oyunun sonunda Yetkin, 'Ne oldu Bülent ya' dedi, sarıldık, dedim ki, 'Demek ki daha varmış yani devamı.' Hiçbir zaman bıkmadım, bıkmayacağım gibi görünüyor. Bana arkadaşlarım diyor ki neden hala Devlet Tiyatrosu'ndasın? Kendi tiyatorunu kursana diyorlar. Ben de diyorum ki bütün sahneler benim, geçen sene Profesyonel ile Kars'taydım, Çorum'da, Sapanca'da, Giresun'da, Trabzon'da, Samsun'da..

Televizyon dediğimiz tüketim

Televizyon seyircisi sizi ‘Öğretmen Kemal’ rolüyle tanıdı...

Televizyon dediğimiz şey, tüketim. Kalıcılığı olmuyor. Bir dönem hafızalarda kalıyorsunuz ama bir dönem sonra bitiyor. Televizyon biraz kaldır at işi ama sinema kalıcı bir şey. Tiyatronun kalıcılığı zaten benle ilgili değil, oyuncuyla da ilgili değil. Adam bir eser bırakmış ve bir sürü nesil buna devam edecek.

Sinema projesi var mı?

Aslında, Semir Aslanyürek ile çalışacaktık. Çekimler yazın başlayacaktı ama olmadı. Sanırım mart ayında çekimlere gireceğiz. Bir sinema projesi daha var ama henüz şekillenmediği için bir açıklama yapmayayım.


Kaynak: Birgun.net