Bu haftanın en şaşırtıcı gelişmesi Rusya’nın önemli müttefiklerinden biri olan İran’a satacağını duyurduğu S- 300 füzelerini Hizbullah’ın eline geçeceği endişesiyle göndermekten vazgeçmesi oldu. İki ülke arasında 2005 yılında yapılan, 800 milyon dolarlık bir anlaşmaydı bu.

Gelişme gerçekten şaşırtıcı çünkü İran gibi önemli bir devletin, hele uluslararası kamuoyunda artık kabul de görüyorken, dost bir ülkeden aldığı füzeleri Hizbullah’ın eline geçecek bir ihmale yol açacağı ya da doğrudan doğruya Hizbullah’a aktaracağı pek mantıklı değil. İran Suriye’de işbirliği yaptığı, Lübnan’da desteklediği Hizbullah’a füzeleri vererek kendisini uluslararası alanda zor bırakacak bir adım atmaz.
Rusya’nın bu kararında İsrail’in baskısının etkili olduğu söyleniyor ki bu da sağlam bir gerekçe gibi görünmüyor. Rusya İsrail için bölgedeki ülkelerle ilişkisini bozacak bir ülke değil. Rusya ile İsrail arasında, evet, çok ama çok sıkı bir işbirliği var. Ancak bu işbirliği Rusya’nın, Suriye’yle yıllarca ittifak yapmasına engel olamadı, İsrail’in tüm memnuniyetsizliğine rağmen. Vladimir Putin’in yıllar önce bir Şam ziyareti sonrası, “İsrail’in aleyhine herhangi bir tutumumuz olamaz” açıklaması yapması, Şam’la ilişkileri gerginleştirmişti ama bu asla işbirliğinin kopmasına yol açmamıştı. Dolayısıyla İsrail istedi diye İran’a S-300 füzelerini yollamaması akla yatkın değil Rusya’nın.

Satışı neden iptal ettiğine ilişkin tahminlerimi yazmadan önce, bu iptalin ilk olmadığını, daha önce de, 2010’da yani, Rusya’nın yine İran’a S-300 füzelerinin satışından vazgeçtiğini anımsatayım. O zamanki gerekçe BM’nin İran’a yönelik yeni yaptırım kararıydı. Rusya’nın kendisinin de önemli bir üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarını çiğnemesi beklenemezdi haliyle. Dolayısıyla satış gerçekleşmemiş, Rusya İran’ın peşinat olarak ödediği 166 milyon 800 bin doları da iade etmişti. Bu satış gerçekleşmedi ama Rusya İran’a uranyum zenginleştirme ekipmanları yollamaya devam etti.



Moskova’nın S-300’lerin satışından vazgeçmesi, birkaç gün önce Körfez İşbirliği Konseyi’nin, (KİK) Hizbullah’ı “terör örgütü” olarak tanıma kararı aldığı zamana denk gelmesi açısından da dikkat çekici. Ancak bu iki tutumun birbiriyle ilişkili olduğunu sanmıyorum. Rusya’nın S-300’leri vermekten vazgeçmesinin KİK’i memnun ettiğini söylemeye gerek yok elbette. Bu KİK’i Rusya’ya da yakınlaştıracak haliyle.
Rusya, satışı iptal ederek, Arap Birliği’nin ya da KİK’in İran karşıtlığına ortak olmuş sayılmaz. Yaptırımların en ağır biçimde uygulandığı dönemlerde uranyum zenginleştirmeye yarayacak madde satışını İran’a yapmaktan çekinmeyen Rusya, KİK Hizbullah’ı “terörist” ilan etti diye böyle bir karar almaz.

PEKİ NEDEN VAZGEÇTİ?
KİK İran’la yaptığı anlaşmadan ötürü nasıl ABD’ye güvenini yitirdiyse, aynı anlaşmadan ötürü Rusya da İran’a güvenini yitirdi. Yani, kuşkusuz ihtiyatlı yaklaşarak belirtiyorum, Rusya, İran’ın “yeni pozisyonu”ndan hoşnut değil. İran, ABD/Batı ile yakınlaşmasının nimetlerinden yararlanmaya hazır bir ülke. ABD/Batı için yeni bir pazar. Bu siyasi ilişkilerine de elbette yansıyacak. Dün sabah saatlerinde İran’ın iki balistik füze denemesi yapması ABD’yle karşı karşıya gelmesine yol açsa da, bu BMGK’de konuşulacak önemde bir “gerilim” olsa da İran Batı ile yaptığı anlaşmanın gereklerine uyacak. İran’daki muhafazakâr kanadın tüm ağırlığına rağmen Batı ile işbirliğinden yana olan ılımlı, liberal kesimlerin anlaşmanın bozulmasına izin vermeyecekleri son seçimlerde belli oldu, malum.

Rusya’yı, İran’ın ABD/Batı ile yaptığı anlaşma rahatsız etti. Konuşulmuyor ama Suriye’nin de bundan rahatsızlık duyduğu bilinmedik değil. Beşar Esad, Barack Obama’nın İran’la yapılan anlaşma sonrası “İran, Suriye için gerekeni yapmalıdır” açıklamasından kısa bir süre sonra Tahran’ın ortaya attığı “Suriye Planı”nı “kabul edilemez” sözleriyle reddetmişti.

İran’ın ABD/Batı ile girdiği yeni süreç geleneksel dostlarıyla arasını bozmasa da, bir güven sorunu yaratmaya aday bir süreç. S-300 satışının iptalinde bu faktörün etkili olduğunu düşünüyorum.


Kaynak: Birgun.net