Dünya bir dönüm noktasında. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 191 ülkenin imzaladığı ve geçen aralık ayında kabul edilen Paris Anlaşması 4 Kasım'da yürürlüğe giriyor. Anlaşma tarihte en hızla hayata geçirilen anlaşmalardan biri olabilecek.

İklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının azaltılması ile küresel ısınmanın en fazla 2°C ile sınırlandırılmasını öngören Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için küresel emisyondaki payı en az yüzde 55 olan, 55 ülkenin onayı gerekiyordu. Bu şart, küresel emisyonların yüzde 56.75’inde sorumlu 72 ülkenin onay vermesi ile sağlandı.

Türkiye ise Paris Anlaşması’nı imzaladı fakat henüz onaylamadı. Türkiye hükümetinin artan elektrik ihtiyacının karşılanması noktasında sera gazı emisyonunu azaltıcı tedbirler uygulamaya yönelik endişeleri bulunurken Greenpeace ile Avrupa Birliği Yenilenebilir Enerji Konseyi’nin hazırladığı Enerji [D]evrimi Raporu, Türkiye’nin sahip olduğu sürdürülebilir enerji potansiyeli ile sera gazı emisyonunu azaltırken dünyaya öncülük edecek adımlar atmasının mümkün olduğunu ortaya koyuyor.

'Kirli enerjinin zararları çok'
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Takım Lideri Ansgar Kiene eski ve kirli enerji üretim biçimlerinde ısrarcı olmanın sadece iklim değişikliğini olumsuz yönde etkilemekle kalmayacağını; suyumuzu, yiyeceğimizi ve havamızı da kirleterek yaşam kalitemizi de düşüreceğine dikkat çekiyor.

Kiene, yenilenebilir enerjilere öncelik vermesi durumunda Türkiye’nin gerek ekonomik alanda gerekse Paris Anlaşması kapsamında öncü adımlar atmasının mümkün olduğunun altını çiziyor; “Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları ile donatılmış bir ülke. Özellikle Türkiye’nin güneş potansiyeli birçok ülkeden çok daha yüksek. Bu bağlamda Türkiye’nin karar alıcıları, iş dünyası liderleri ve vatandaşları bu olanaklardan en iyi şekilde yararlanmanın yollarını arayarak, Türkiye’yi güneş enerjisi konusunda dünyada lider pozisyonuna taşıyarak, diğer ülkelere de örnek teşkil edebilirler.”

Kaynak: Birgun.net