Yeni bir torba yasa… İçinde yine yok yok. Özellikle torbanın 35’inci maddesi olan özelleştirme planı dikkat çekici. İlgili madde, 100’den fazla kamu kurumu ve kuruma ait varlıkların özelleştirilmesini içeriyor. Bu özelleştirme hamlesini, AKP dönemi deneyimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar eşliğinde 4 madde de değerlendirmek mümkün;

(I) Bilindiği gibi yeni özelleştirme dalgası kapsamında, AKP’nin bir hırsına dönüşmüş olan Atatürk Orman Çiftliği ve Atatürk Kültür Merkezi; sermayenin gözünü kamaştıran şans oyunları Milli Piyango ve Spor Toto; mal varlığıyla göz dolduran TRT, Türkiye Petrolleri, Devlet Hava Meydanları İşletmesi, Türkiye Taşkömürü Kurumu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu, GAP Başkanlığı; ve cebe hitap ettiği kadar ideolojik bir kazanımı da hedefleyen Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, TÜBİTAK vb tam 111 kurum yer alıyor.



(II) AKP iktidarı, özelleştirmeyi ekonomik bir politika aracı olmanın ötesinde siyasi ve toplumsal çıkarlar için de oldukça elverişli kullanıyor. Bugün bu yeni dalganın nereye tekabül edeceğine geçmeden önce ülkenin özelleştirme geçmişinde AKP ‘ayrıcalığına’ bakalım. Aşağıda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yayınlanan grafikte görüldüğü gibi özelleştirmede AKP dönemi satış hızı ve hacmiyle önceki dönemlerden ayrışmakta. 1986-2003 yılları arasında gerçekleşen 8 milyar dolarlık özelleştirme işlemi, AKP döneminde, 2003-2015, yaklaşık 59 milyar dolarlık gelire yükseliyor. Resmi olarak bu gelirlerin büyük bir kısmının Hazine’ye aktarıldığı belirtiliyor.


(III) Yeni torbadan çıkan 111 kuruma ait varlıkların hepsinin birden satışına imkan veren düzenlemenin oldukça iyi, göz dolduran bir geliri hedeflediğini tahmin etmek zor değil. Peki bu gelir nerede kullanılacak? Diğer bir ifadeyle kamusal varlık satışı nasıl kime nasıl bir etki yaratacak?
Bu soruya farklı açılardan yanıt vermek mümkün. AKP’nin sanayiyi rafa süs olarak kaldıran politikalarının merkezinde inşaat, rant ve spekülasyonun oturuyor oluşundan başlayarak, bugün bir köşesinde özelleştirmelerin salık verildiği, diğer bir köşesinde Yap-İşlet-Devret (YİD) modelli ‘mega projelerin’ ite kaka yükseltildiği, orta sahaya da konut, AVM gibi daha küçük ama bol/bereketli müteahhitlik işlerinin yerleştirildiği bir futbol sahasını gözümüzün önüne getirebiliriz. Sahanın hakemi de, oyun kurucusu da, direktörü de devlet yani AKP. Hangi oyuncuların sahada top koşturacağından, kuralların ne olacağına dek o karar veriyor. Oyunun sürekliliğinden de o sorumlu.

Şimdi bu sürekliliğin sağlanmasının giderek zorlaştığı malum. 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul gibi ‘mega’ diye adlandırılan projelerin finansman ihtiyaçlarıyla gelir kapasitelerinin uyuşmadığı ortada. En son, günlük 40 bin geçiş garantisinin verildiği ancak köprüyü kullananların ancak 5-6 binlerde kaldığı Osmangazi Köprüsü’ndeki fiyasko, daha büyük bütçeli ve taahhütlü projelerin dolarlı yaldızlarını da dökmüş oldu. Sadece 3 proje için yaklaşık 5 milyar dolar kredi üstlenim gerçekleştiren Hazine’nin garanti, devralma taahhütleri vb tüm yüklenimlerinin toplamda 100 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor. Şimdi mesele bu 100 milyar dolara yakın fon nerden bulunacak, kaynak neresi olacak?

İşte bugün birden fazla düzenlemeleri yanıtlayan ve aralarındaki bağı somutlaştıran bu soru şöyle yanıtlanıyor; bir yandan özelleştirme gelirlerini sıçratalım, diğer bir yandan bu gelirleri doğrudan altyapı projelerine ve müteahhitlik işlerine bağlayacak bir fon kuralım, bu fonu da işsizlik fonu ve emeklilik fonundan besleyelim. İşte özelleştirmelerin ve Varlık Fonu’nun ardındakiler budur. Varlık Fonu’nu Hazine’den ayıran da, daha geniş bir kanaldan beslenmeyi sağlayacak olan bu yapısıdır.

(IV) Sonuç olarak, rejimin en önemli ayaklarından biri kuşkusuz ekonomi. Ekonomi balonu olmadı mı yelken şişmiyor, gemi ilerlemiyor. Bu balonu şişirmede AKP’nin elinde uzunca zamandır tek kalan araç ise kent rantları, konut, inşaat, müteahhitlik işleri ve elbette ki yeni yatırım alanları için kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi. Kamuya ait varlıkların satışı bu kanalları beslemekte… Giderek genişleyen bu kanalların bugünkü büyüyen ihtiyaçları ise, kısa bir gelecekte önümüze bugünü de aşan büyük bir özelleştirme ve doğal varlıkların satış dalgasını getirecek gibi görünüyor.
Tam da bu noktada Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Varlık Fonu’ndaki hedefin 200 milyar dolar olduğunu açıklaması bizleri, bu kadar büyük bir paranın nereden bulunacağını sorgulamaya, bunu da böylesi bir satış dalgası sonucuyla yanıtlamaya götürüyor.

Kaynak: Birgun.net