MEHMET ÖZÇATALOĞLU

Öykünün mareşalidir demiştir onun için Cemal Süreya. 1928’de başlayan yaşamı 2006’da akciğer yetmezliği nedeniyle son buldu. 78 yıllık ömrüne 21 öykü, 10 günlük ve 8 roman olmak üzere 39 yapıt sığdırdı.

Aşçılık, sütçü yamaklığı, kunduracı çıraklığı, gazetecilik, inşaat işçiliği, fresecilik, pedalcılık, kalorifercilik, kâtiplik ve İstanbul Toprak Mahsulleri Ofisi’nde memurluk yaptı.

Halkın içinde, halkla birlikte yaşadı. Çalışırken gözlemlediği zorlu yaşantıları öykülerinde kusursuz bir şekilde işledi. Sözünü ettiğimiz yazar Muzaffer Buyrukçu. Sait Faik, Yunus Nadi, Haldun Taner gibi önemli ödüllerin de sahibidir yazar. Ve bugünlerde Kırmızı Kedi etiketiyle yayımlanan ‘Her Şey Bittiği Yerde Başlar’ adlı kitapla öykü severlerle buluşuyor. Bu kitap, Buyrukçu’nun okurla buluşacak eserlerinin ilki aynı zamanda. 1956, 57, 59 yıllarında yayımlanan ‘Katran’, ‘Acı’ ve ‘Korkunun Parmakları’ adlı üç kitabın bir araya getirilmesiyle oluşturuldu.

Öykülerinde insan doğasını, insanın insanı sömürmesinin nedenlerini ve bunları yaratan koşulları sorguladı yazar. Dışlanmışları, ezilenleri, işçileri ve işsizleri, serserileri ve kabadayıları, ev kadınlarını, sakatları, delileri kısaca toplumda görülmek istenmeyenleri bir vicdan azabı ya da acıma duygusu uyandırmadan gerçekçi bir şekilde anlattı.

Kadın-erkek ilişkilerini anlattığı öykülerde bugün bile özellikle erkek yazarlardan eşine az rastlanan bir cinsiyetçilik eleştirisi görülebiliyor öykülerde. ‘Uçtu Uçtu Sinek Uçtu’ eve hapsedilen bir kadın ve ondan daha özgür olan bir sinek arasındaki ilişki ekseninde erkek ahlakını sorguladı Buyrukçu. Günümüzde hâlâ örnekleriyle karşılaştığımız, ev kadınının sıkışmışlığını anlattığı ‘Her Yerde Onlar’ duyarlılık örneği bir başka öykü.

Öykülerde karakterler ve mekânlar birbirine benzerlik gösteriyor. Bu da bir roman havası veriyor öykülere. Özellikle final bölümleri ise günümüz öykücülerinden alışık olduğumuz türden farklı. Anlatı yükselip zirvede vurucu bir sonla bitmiyor öyküler. Devam ederken bir noktada kesiliyor. Belki de bunun da bir etkisi vardır benzer karakter ve mekânlara sahip öykülerin roman gibi sezilmesinde. Ve kitaptaki tüm öyküler düz bir çizgi seyrinde. İnişli-çıkışlı bir grafikle karşılaşmıyor okur. Öne çıkan öyküler ya da geride kalan, eksik görülen öyküler yok kitapta. Bu da yazarın ne denli kalemine hakim olduğunun ve ustalığının bir başka göstergesi sanırım.
Bu ilk öykü derlemesinin adının ‘Her Şey Bittiği Yerde Başlar’ olarak verilmesinin nedenini yayınevi şu şekilde açıklamış: “Buyrukçu’nun metinlerinde umutsuzluk ve umut, ölüm ve cinsellik, adaletsizliğin kısırdöngüsü ve bu döngüyü kıracak cesaret arasındaki çatışma genel bir gerilim unsuru olmanın yanında umut ilkesinin her an yeşerebileceği bir kırılma noktasını temsil eder; her şeyin bitik, tüm yolların kapalı göründüğü bir anda yeni bir yol açılabilir. ‘Bulanık Resimler’deki Hüseyin gibi, ‘Sokağa çık ve yürü!’ diyebilir insanın içindeki ses, her şeye yeniden başlamak için.”

Bu arada ‘Bulanık Resimler’ de bugünlerde okurlarıyla buluştu. Kitap, 10 öyküden oluşuyor. Fakat öyküler tek bir mekânda ve aynı karakterler arasında geçtiğinden bu kitap da bir roman olarak görülebilir. Birbirini takip eden olay örgüsüne sahip öyküler. Şöyle ki; aynı ofiste çalışan iş arkadaşlarının başlarından geçenleri ele alan kitapta ofis yaşamının monotonluğunu anlatırken yazar, insanların zihinlerinden geçenlerle dile getirdikleri şeyler arasındaki karşıtlığı da dramatik bir biçimde kurgulamış. Öykülerin tamamında karşılaştığımız Hüseyin’in yaşadığı tekdüzelikten sıkılmışlığının ve bu döngüden çıkmaya çalışmasının öyküleri/romanıdır ‘Bulanık Resimler.’

Edebiyata adanmış bir yaşam geçirmiş Buyrukçu. Geride bıraktığı 59 kitap da bunun göstergesi sanırım. Kırmızı Kedi’nin bu eserleri okurla tekrar buluşturacak olmasını önemsiyorum. Geçmişte kalan ve günümüzde tekrar basımı yapılarak gene okurla da buluşması sağlanan bu kitapların tarihin tozlu raflarından çıkarılıyor olması edebiyatımız için bir kazanç.

Buyrukçu’yu bu kitaplarla tanıyacak/tanımış olanlar, onun “Kendimi edebiyata adadım, edebiyatla karıştım, bir gövde, bir ruh oldum. Yaşamım edebiyatla anlamlı, edebiyatla güzeldir. Edebiyatsız bir dünya, edebiyatın önemsenmediği bir evren, yaşanılır gibi değildir” dediğini de öğreneceklerdir mutlaka yaşamöyküsünden.
Bugünlerde herkesin öykü yazarak öykücü kimliğiyle dolaştığı ve üstüne üstlük bir de güvenilmez ödüllerle ‘ödüllü öykücü’ kimliğine büründüğü bir ortamda nitelikli öykünün de bulunamadığını biliyorum. İyi öykü okumak isteyenler için Muzaffer Buyrukçu kitapları doğru seçim olacak.

HER ŞEY BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR
Muzaffer Buyrukçu
Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016

Kaynak: Birgun.net