İstanbul Adalet Sarayı’ndaki Cumhuriyet Gazetesi Can Dündar’a silahlı saldırı gerçekleştiren Murat Şahin’in sorgusu sürüyor. Önceki gece olayla ilgili gözaltına alınan iki kişiden birinin olay yerinde gözcülük yaptığı diğerinin ise silah temin ettiği ileri sürüldü. Soruşturma kapsamında olayın organize bir saldırı olma ihtimalinin güçlendiği ifade edildi. Şüpheli Şahin, ilk yakalandığında olayı tek başına yaptığını kimsenin kendisine yardımcı olmadığını söylemişti.

‘Gözcülük yaptı’

Cinayet Büro Amirliği tarafından olayla ilgili yapılan soruşturmada Dündar’a silahlı saldırı yaptıktan sonra teslim olan Şahin, ardından bu kişiyle irtibatlı olduğu tespit edilen iki kişi daha gözaltına alınmıştı. Savcılıktan ek gözetim izni alınan şüphelilerle ilgili polis soruşturması çok yönlü devam ediyor. Gözaltına alınan şüphelilerden birinin Şahin’in arkadaşı olduğu ve olayın olduğu saatte Çağlayan meydanında dolaştığı tespit edildiği öğrenildi. Bu kişinin Şahin’e gözcülük yapmış olabileceği ileri sürüldü. Diğer kişinin ise olayda kullanılan silahı Şahin’e temin ettiği iddiasıyla gözaltına alındığı belirtildi. Bu iki kişinin ilk sorgularında suçlamaları kabul etmediği öğrenildi. Gözcülük yaptığı iddia edilen kişinin tamamen tesadüfi olarak olay anında Çağlayan meydanında bulunduğunu, diğerinin ise Dündar’a saldırı yapılacağını bilmediğini söylediği belirtildi.

Polis, bu kişilerin ortaya çıkarılmasıyla güçlenen, ‘organize saldırı’ ihtimali üzerinde duruyor. Şüpheli Şahin ilk yakalandığında olayı tek başına Dündar’a kızdığı için yaptığını, kimsenin kendisine yardım etmediğini söylemişti. Gözaltındaki şüphelilerin cep telefonu kayıtlarının ve kimlerle bağlantılı olduklarının da araştırılması devam ediyor. Böylece gözaltı sayısının artabileceği belirtildi.

‘Saldırı örgütlü’

Dündar, Caddebostan Kültür Merkezi’nde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı anmak için düzenlenen ‘Denizleri Anıyoruz’ konulu programa katıldı. Konuşmasında, adliye önünde uğradığı saldırıya ilişkin “Ben örgütlü bir şey olduğunu tahmin ediyorum. Yani çok tek başına yapılacak bir şey olmadığını düşünüyorum. O yüzden o örgütün diğer parçaları ortaya çıkmaya başladı diye tahmin ediyorum” dedi. Dündar şöyle devam etti: “Az kalsın bir 6 Mayıs da benim olacaktı. Her şeyi deniyorlar görüyorsunuz. Tehdit, şantaj, hapislik, mahkeme, kurşun, tetikçiler.. Ama bilmiyorlar ki biz direnmeyi Denizlerden öğrendik. Biz cesareti, cesur olmayı Denizlerden öğrendik. Biz her türlü baskının karşısında dimdik durmayı Denizlerden öğrendik, o kuşaktan öğrendik. O yüzden öyle kolay kolay yılmayız. Hiçbir zaman teslim olmayız. O anda yanımda koruma yoktu maalesef ama eşim vardı. Herkesten iyi o korudu gördüğünüz gibi. Ben örgütlü bir şey olduğunu tahmin ediyorum. Yani çok tek başına yapılacak bir şey olmadığını düşünüyorum. O yüzden o örgütün diğer parçaları ortaya çıkmaya başladı diye tahmin ediyorum. Çok bir bilgim yok ama tek başına yapılabilecek bir işe benzemiyor. Adliye binası içerisine de girdiğini söylediler. O arada silahı birine vermiş olması lazım. O yüzden daha ayrıntısı çıkarsa ortaya muhtemelen bağlantıları da anlaşılacaktır. Bana koruma tahsis edilmişti, o an zannediyorum yanımda değildi. Sabah adliye binasında yanımdaydı ama olay anında yanımda değildi.”

Eşini yazdı

Dündar, “Ben böyle gözü pek kadın görmedim” başlığıyla kaleme aldığı dünkü yazısında eşi Dilek Dündar’ın saldırgana müdahale etmesini “...Ve bana yapıştırılmaya çalışılan kahramanlık payesini, orada ona teslim ettim. Ben böyle gözü pek kadın görmedim. Evde bir tıkırtı olsa benden önce o fırlar; kapının önünden ses gelse operasyona çıkmış bir özel timci çevikliğiyle ortaya atlar. Ve burada da refleks halinde adamın önce ağzına daldığını, sonra yakasına yapıştığını anlattı hararetle...” diyerek anlattı. Dündar saldırının nasıl yaşandığını ise “Dilek ve Muharrem Bey ilerlerken ben basına bilgi vermek üzere kameralara doğru yürüdüm. Onlar da bana doğru yöneldiler. Tam o sırada onların hemen arkasından birinin, ‘Vatan hainisin’ diye bağırdığını duydum... Sonra bir tabancanın parıltısı ve patırtısı... Havaya dağılan barut kokusu... O sırada refleks halinde Yağız’ın yanına, polis bariyerlerine doğru seğirttim. Yağız, ‘Hedef sensin, uzaklaş’ diye bağırıyordu. Birkaç metre uzaklaşıp geriye döndüğümde birkaç silahlı adam daha gördüm. O telaşta bu sivillerin saldırgan mı, polis mi olduğunu anlayamadım. Sonradan koruma olduğunu anladığım birileri beni hızla oradan uzaklaştırırken geriye bakıp Dilek’i fark ettim” diyerek anlattı

‘Sedat Peker ile bağlantısı’

Silahlı saldırıya ilişkin, sosyal medyaya düşen bir iddiada da dikkat çekici. Murat Şahin isimli bir şahsın Sedat Peker’in sitesine girerek ziyaretçi defterine mesaj bıraktığı görülüyor. Ancak ismi geçen kişinin saldırıyı düzenleyen Murat Şahin olup olmadığı kesin değil.

Meclis gündeminde

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Dündar’a yapılan silahlı saldırı ile ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi. Tanrıkulu’nun silahlı saldırıya ilişkin önergeden soruların bazıları şunlar: “Çağlayan Adliyesi’nde hiçbir eylem ya da basın açıklamasına izin verilmezken, eli silahlı şahıs elini kolunu sallayarak adliyeye nasıl girebilmiştir? Girişine kimler yardımcı olmuştur? Gazeteci Can Dündar’ı sürekli hedef gösteren kimlerdi? Saldırgan Can Dündar’ı hedef alıp ateş ederken neden hiçbir müdahale olmamıştır?

Müdahale için neden Can Dündar’ın eşinin ve Muharrem Erkek’in saldırganı etkisiz hale getirmesi beklenmiştir? Yaşanan saldırıda Hükümetin Can Dündar’ı hedef göstermesinin siyasi sorumluluğu bulunmakta mıdır? Bu saldırganın bağlantılı olduğu kişiler var mıdır? Varsa kimlerdir?

Saldırganın herhangi bir siyasi partiye ya da sivil toplum kuruluşuna üyeliği bulunmakta mıdır?...”

Demirtaş hakkında fezleke

Mecliste, Dündar’a ilişkin saldırıya yönelik gündeme gelen bir diğer konuda HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında hazırlanan fezleke. Çünkü, Demirtaş hakkında hazırlanan fezlekelerden birinin konusu da gazeteciler Dündar ve Gül’ün tutuklanması üzerine yapılan yazılı açıklama. Açıklamada Demirtaş ile HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın beraber imzası olmakla birlikte konuyla ilgili fezleke sadece Demirtaş için hazırlanmış. Fezlekeye göre, Cumhuriyet gazetesinde 27 Kasım 2015 tarihinde yer alan “Cumhurbaşkanı bedel ödetiyor” başlıklı haberinin ardından açıklamanın Yüksekdağ ve Demirtaş’a ait olduğunu gören savcılık, hdp.org.tr sitesinden açıklamanın tamamına ulaşarak, Demirtaş hakkında soruşturma başlattı. Söz konusu açıklamada Demirtaş ve Yüksekdağ, Dündar ve Gül’ün tutuklanmasına tepki göstermiş ve “Adalet mekanizması iktidarın ve Saray’ın denetimi altında davranmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan haberin bedelini ödetmek için tutuklamayı dayatmıştır” demişti.

Dündar’ın kitabı ‘yasak’

Gazeteci Dündar’a ilişkin Meclis gündemine taşınacak bir konu da: Dündar’ın ‘Tutuklandık’ kitabı. Nedeni ise, CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın Dündar’ın kitabının bazı cezaevlerine alınmaması ile ilgili açıklama yapması. CHP’li Yarkadaş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada; “Bazı cezaevlerinde Can Dündar’ın ‘Tutuklandık’ adlı kitabı ‘sakıncalı’ olduğu gerekçesiyle tutuklulara verilmiyor. Yasağın sebebini Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a soracağız. Yapılan tamamen keyfi ve hukuk dışı bir uygulamadır. Gerçeği yazdığı için tutukladılar, hapse attılar, öldürmek istediler; yetmedi şimdi de kitabını tutukluların okumasını engelliyorlar. Nedir bu korkunun sebebi? Nedir bu kadar telaş? Kitap yasaklamakla ne kazanacaksınız? Bu keyfiliğe ve hukuk dışılığa derhal son verin!” dedi. Konuşmasının ardından Dündar’a Deniz Gezmiş’in kardeşleri tarafından çiçek ve plaket takdim edildi.

Gazetecilik cazalandırıldı

Gazeteci örgütlerinden de, gazeteciler Dündar ve Gül’ün MİT TIR’ları davasında hapis cezasına çarptırılmasına tepki geldi. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) kararı “skandal” olarak değerlendirdi. Açıklamada “Karar Türkiye’de gazeteciliği suç haline getirmeye bir adım daha yaklaştırdı” dendi. RSF Genel Sekreteri Christoph Deloire “Sadece Can Dündar ve Erdem Gül yargılanmadı, gazeteciliğin kendisi cezalandırıldı” dedi. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Yönetici Direktörü Joel Simon “Gazeteciler mahkemeye çıksa da asıl yargılanan iğrenç bir suistimalde bulunan Türk yargı sistemi oldu” açıklaması yaptı.

ABD: Endişe duyuyoruz

Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan da Dündar ve Gül hakkında mahkemenin verdiği karar ile ilgili açıklama geldi. Karardan endişe duyuyoruz” denirken, ifade özgürlüğüne de vurgu yapıldı: “ABD’nin, ifade özgürlüğünü desteklediğini yineliyoruz ve Türk yetkililere demokratik ve açık bir toplumun olmazsa olmaz unsuru medyanın bağımsızlığı ve özgürlüğünü destekleme çağrısı yapıyoruz.” Türkiye’ye uluslararası hukuka ve anayasasında yer alan ifade özgürlüğü kanunlarına uyma çağrısı da yapılan açıklamada Dündar’a karşı düzenlenen silahlı saldırıya yer verilmedi.

Kaynak: Birgun.net