15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Fethullah Gülen cemaati ile irtibatı bulunduğu gerekçesiyle 2 bin 346 öğretim elemanı, Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden men edildi.

Atılan isimlere bakıyorum da, akademiye geçmiş olsun.

Sırf Kocaeli Üniversitesi’nden 39 öğretim elemanı çıkarıldı.

Biri Doç. Dr. Hakan Koçak, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümündendi. Petrol-İş’te uzun yıllar emek verdi; çalışma sosyolojisi, emek tarihi, işçi hareketi ve sendikacılık çalışıyor. Türkiye işçi sınıfı hareketinin tarihindeki dönüm noktalarından, Şişecam Fabrikası’nın işçilerinin 1966 grevine giden süreci ve sonrasını anlattığı bir de kitabı var: ‘Camın İşçileri, Paşabahçe İşçilerinin Sınıf Olma Öyküsü’.

‘FETÖ’ bağlantısı olduğu iddiasıyla atılan öğretim elemanları listesinde adı yer alan Hakan Hoca solcudur, iş cinayetlerine, emek sömürüsüne karşı mücadele eder. Kendisinden yüksek lisansım sırasında ders almışlığım var, ben kötü öğrenciydim ama o karşılaştığım en özverili hocaydı. Öğrencisine emek ve değer veren, sadece öğretmenliği ile de değil, hayattaki duruşuyla da onurlu, örnek alınacak bir insandır.

Bir diğeri, Adli Tıp uzmanı, insan hakları savunucusu Prof. Dr. Ümit Biçer.

Yıllardır yaptığım toplu mezar, otopsi haberlerinde aklımın ve bilgimin yetmediği yerde aradığım kişidir. Panellerde, konferanslarda çok dinlemişliğim var, çünkü Dersim’deki mezar kazısına da gider, devletin katlettiklerinin otopsisine de girer, bilgisi de tecrübesi de çoktur. Bosna’daki toplu mezarların açılışında çalıştı, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürüldüğü olay yerinin incelemesiyle ilgilendi. Hep iktidarın karşısında hak ihlaline uğrayanların yanında oldu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda emek verdi.

Listede başka okullardan başka isimler de var; solcular, sosyalistler, muhalifler, Eğitim Sen üyeleri, Barış İçin Akademisyenler’den 41 imzacı…

Örneğin gözaltına alındığında “Ateist ve Marksistim, benden nasıl Fethullahçı çıkaracaklar merak ediyorum” diyen; Ermenice, Rusça, İngilizce bilen tarihçi, Doç. Dr. Candan Badem…

Örneğin “Ne cemaatin, ne sarayın doktoru oldum. Bundan sonra da sizin piyasalaştırarak halkı mecbur bıraktığınız cemaatlere, tarikatlara, gericiliğe, paralı sağlık politikalarınıza karşı halkın doktoru olmaya, Dr. Che’nin yolunda yürümeye devam edeceğim” diyen, Karadeniz Teknik Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan atılan, tıp doktoru Mihriban Yıldırım…

Örneğin, Türkiye medyasında neoliberal dönemde sahiplik ilişkilerini tez haline getiren, medyada ‘kamu yararını’ çalışan, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden çıkarılan Doç. Dr. Gülseren Adaklı.

Belli ki hepsinin ismi, devletin ‘ilk tasfiye edilecekler’ listesinin başındaydı, öyle de oldu.

Akademik çalışmalarına sınıf mücadelesi ve insan hakları perspektifinden yaklaşan, barış isteyen, sadece çalışmalarıyla değil, hayattaki duruşları ve yaptıklarıyla da değerli yüzlerce üniversite hocası, şimdi işsiz. O kadrolara kimlerin atanabileceğini de üzüntüyle tahmin ediyoruz zaten. Yıllardır baskı altında olan memlekete akademisine ‘son darbe’ indirildi.

Ne yazık ki, onları savunmak için açıklama yapan bazı hak örgütleri ve akademisyenler ise, belki de hakka, hukuka uygun davrandıklarını düşünerek “Onlar FETÖ’cü değil” diye bildiriler yayınlıyor.

Oysa suç kişiseldir, kişisel suçun bedeli klan hukukundaki gibi bir topluluğa ödetilemez, kaldı ki bir yargılama yapılmaksızın ve hüküm verilmeksizin hiç kimse hangi siyasi eğilimde olursa olsun baştan ‘suçlu’ kabul edilemez ve en önemlisi, mahkemelerin hüküm verdiği kişinin, işten bu hükme dayanarak çıkarılması da yine bir soruşturma ve karar sürecine bağlıdır. Adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesinden bahsetmiyorum bile…

Tabii, hiçbir akademisyen de sırf bizimle yolları kesişmedi diye savunmaya ‘daha az değer’ değil. Madem iktidar yeni 1402’likler yaratırken Türk Ceza Kanunu’nu bile bir kenara atıyor, “Bari kendi hukukunu uygula” demenin tam sırası.

Hakan Koçak’ın bu yapılanlara yorumu, “Bu cadı avı daha da yayılmadan önüne geçilmeli” oldu. Pusulası şaşan işten atılan hocalarımızın sözlerine baksın. Kürsüleri olsun olmasın, hep öğrencileri kalacağız.

Kaynak: Birgun.net