Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), IŞİD saldırılarının yoğun olarak yaşandığı Kilis’le ilgili bir rapor yayımladı. ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş’ın Antep İl Başkanı Remzi Kurtulmuş ve Antep il örgütünden oluşan heyetin ziyaret ettiği Kilis’le ilgili hazırlanan raporda çarpıcı bilgiler yer aldı.

Raporda şöyle denildi: "#KiliseSESver

13 Mayıs 2016 Cuma günü Suriye savaşının bedelini en çok ödeyen illerimizden biri olan Kilis’i ziyaret ettik. Kilis Demirciler ve Tamirciler Esnaf Sanatkârlar Odası, Kilis Barosu, Hizmet-İş Sendikası, Engelliler Derneği, Eğitim-Sen, CHP İl Örgütü ve Kilisli yurttaşlarla görüşmeler gerçekleştirdik.

Kilis’i ziyaret etmemizdeki amaç Suriye’deki IŞİD bölgesinden atılan roketlere hedef olan, 22 insanını yitiren, 70’ten fazla yaralıya sahip olan Kilis’in sesine ses vermek, acısını paylaşmak, sorunlarını
dinleyip kamuoyuna taşımaktı.

Görüşme yaptığımız kurum ve kişilerin en çok altını çizdikleri nokta ilgisizlik, sahipsizlik, sevgisizlik ve güvensizlik duygusuydu. Kilisliler bu durumu “Kilis’te devlet yok” tepkisiyle ifade ediyorlardı. Bu tablo öyle bir noktaya varmıştı ki; Kilisliler çareyi büyük paralar karşılığı büyük medyaya ilan vererek kamuoyunun ilgisini Kilis’e çekmeye çalışmakta bulmuştu. Bunda da bir nebze başarılı oldukları görülüyordu.

İnsanlar nereye başvuracaklarını bilmedikleri gibi, başvurdukları yerlerden de sağlıklı bilgi ve yeterli yanıt alamadıklarını söylüyorlar. Ortada kriz masası yok, Vali yerinde yok. Hastanelerde doktor sıkıntısının yaşandığı, doktorların can güvenliği nedeniyle tayinini istediği, okulların fiilen kapandığı ve öğretmenlerin kentten ayrıldıkları, kentteki erkeklerin eşlerini ve çocuklarını başka kentlere gönderdikleri, kentte alış-verişin durduğu, esnafın kan ağladığı bir manzara söz konusu.



Oysa Kilislilere göre ilk roketin düştüğü 18 Ocak 2016 tarihine kadar her şey yolundaydı, iyiydi. Ufak tefek sorunlar, sürtüşmeler, gerilimler olsa bile Kilis halkı akrabalık bağı da içeren ve barışın egemen olduğu dönemde sürekli karşılıklı ziyaretlerle tanıştığı Suriyeli sığınmacıları bağrına basmıştı. Suriyeli sığınmacılar da kent nüfusunu büyütmüş, bunun yanı sıra kent ekonomisinin büyümesine de katkı sunmuşlardı. Ama bu saadet 18 Ocak’ta gelen füze ile bozuldu. Can korkusu ve mal güvenliği Kilis’in iklimi oldu. Kilis, evlerinden işe gelirken, sokağa çıkarken insanların hep gökyüzüne baktığı, nereden füze gelir korkusu yaşadığı bir kent oldu. Daha önce gelen sığınmacılarla azınlıkta kalan yerli nüfus görece yerinde kalmaya çalışırken Suriye’den gelen sığınmacılar daha güvenlikli bölgelere taşındı. Eskiden kiralık ev bulunmazken, “insanların hayvanlarını bile barındırmaktan imtina ettiği yerler” kiralanırken, şimdi kiralık ev sayısının arttığı görülüyor.

İnsanların şu an en büyük beklenti ve özlemleri can güvenliği, huzur, barış. Füzelerin düştüğü bir kent olmak istemiyorlar. Bu konuda bir kısım yurttaşa göre Türkiye sınırdan içeriye girmeli, bir kısım yurttaşa göre ise sorun sınırdan içeriye girmekte değil, devletin Rusya ve Suriye’yle anlaşarak bir çözüme ulaşması.

Kilisliler devlete güvenlerinin kırıldığını söylüyorlar. Ve özellikle 24 Nisan’da Yalçın Akdoğan Kilis’e geldiğinde yapılan barışçıl gösteride “Vali İstifa” sloganı karşısında yedikleri gaz ve tazyikli su nedeniyle öfkeliler. Bu polis saldırısında bir yurttaş gözünü kaybetmiş. Bu gösteriden dolayı 33 vatandaşa soruşturma açılmış, araç konvoyu yapan araç sahiplerine para cezası kesilmiş. Devletin asıl varlığını bu gösteride gördüklerini söyleyen Kilisliler sosyal devlet istediklerini, güven veren, hesap veren, açık, bilgiyi paylaşan, gerekli ilgiyi eksik etmeyen bir devlet anlayışını arzuluyorlar.

Göze çarpan önemli noktalardan biri devletin ve yerel idarecilerin Kilislilerin başına gelenleri kader olarak görmeleri ve işlemeleri. Bu konuda devletin görevlendirdiği 52 psikoloğun ziyaret ettikleri yerlerde nasihatleri da eleştiri konusu oluyor. “Ölüm kaderde varsa ölümden kaçılmaz” diyerek insanları teskin etmeye çalışıyorlar. Ve yine valinin ağzından çıkan “abdestli sokağa çıkma uyarısı” da bu yaklaşımı tamamlıyor. Bu yaklaşımlardan etkilenen kimi Kilislilere göre de bu kadar füzeye rağmen 22 insanın ölmesi “Allah’ın Kilislileri koruması”…

Ekonominin çöktüğü Kilis’te bankaların kredi kardı borçluların peşine düşmesi de ayrı bir tepki konusu. Kilisliler bankalar için “koyun can derdinde kasap et derdinde” diyor.

Kilisliler AKP hükümetinin bel bağladığı ve desteklediği Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) hiç güvenmiyorlar. ÖSO’yu aldıkları yardımları satan yağmacı bir yapı olarak görüyorlar. Her saldırının arkasında IŞİD’in olmadığını düşünüyorlar. Örneğin Karkamış’taki tankları Rusların vurduğunu iddia ediyorlar.

İzlenimlerimiz ve görüşmelerimiz sonucunda Kilis halkının acil taleplerini şöyle sıralayabiliriz:

1) Can ve mal güvenliği sağlanmalıdır. Bu konuda hangi çalışmaların nasıl yapıldığına dair bilgilendirme yapılmalıdır. Belirsizliğin, güvensizliğin aşılması sağlanmalıdır. Sağlıklı bilgi akışı yaratılmalıdır.

2) Vatandaşın bankalara olan borçları, SGK vb prim borçları ertelenmelidir.

3) Demokratik bir hak olan protesto hakkını barışçıl bir biçimde kullanan Kilis halkına dönük soruşturmalar son bulmalı, verilen para cezaları ortadan kaldırılmalıdır.

4) Sivil toplum örgütlenmelerinin içinde yer aldığı bir kriz masası oluşturulmalı, gerekli dayanışma bu masa etrafında sağlanmalıdır.

IŞİD’in hedef olarak belirlediği ve “alacağız” dediği Kilis, Suriye iç savaşının doğrudan etkilediği bir kentimiz oldu. Kilis iç savaşın cereyan ettiği herhangi bir Suriye kentinden farksız. Yukarıda dile getirdiğimiz taleplerin karşılanmasının yanı sıra Kilis’in bu ateş çemberinden kurtulmasının yolu AKP hükümetinin Suriye’ye dönük mezhepçi, yayılmacı, fetihçi dış politikasının kökten değiştirilmesiyle mümkündür. Çünkü Kilis’te biçilen AKP’nin ektikleridir."

Kaynak: Birgun.net