SERBAY MANSUROĞLU / [email protected]
@serbaymansur

Milli Eğitim Bakanlığı'nın son açığa alma dalgasında 11 bin 301 öğretmen arasından 928'i Hatay'dan hedef seçildi. Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Dursun Soydan, açığa alınan öğretmenlerin tamanına yakınının üyeleri olduğunu ifade etti. Eğitim politikalarına itiraz eden, bölgede barış isteyen, Gezi'de sokağa çıkan öğretmenlerin 'terörle' ilişkilendirilerek cezalandırılmak istendiğine dikkat çeken Dursun Soydan, "29 Aralık'ta eğitimin akamete uğratılmasına, aksatılmasına tepki gösterdik. Tepki gösterdiğimiz durumla suçlanıyoruz" diye konuştu. Soydan, öğretmenlerin aslında neden görevden alındığını maddeler halinde şu şekilde anlattı:

1. 4+4+4’e itiraz

Bu ülkede 2012 yılında 4+4+4 olarak bilinen eğitim sistemi ile hükümet, eğitim paydaşlarının ve ülkenin geleceğini düşünmeden bir dönüşüm girişiminde bulundu. Bu dönüşüm, hükümetin siyasal ideolojik tercihleri doğrultusunda dinci bir gençlik ve paralı eğitim diye özetleyebileceğimiz bir temel yaklaşımı ele alıyordu. Laik ve bilimsel eğitim hedef haline gelirken kız çocukları okuldan koparılıyor, ülkenin genç geleceği ucuz iş gücü olarak görülüyordu. Eğitim Sen, ülke genelinde bu dönüşümün tam karşısında durdu. Hatay karşı duruşun en diri örneklerinden biriydi.

2. Suriye’de emperyalist müdahaleye karşı çıkış

Sınır kenti olan Hatay’ın her zaman bir muhalif duruşu var. Barış çabası, emekten ve özgürlükten yana alınan tutum, bu kentin bilincinde her zaman oldu. Daha savaş başlamadan, olası savaş tehlikelerine dikkat çeken kampanyalar yürütüyorduk. Öğretmenlerimiz kentin bir parçası olarak kent genelinde yapılan eylemlerde aktif rol aldı, Suriyelilerin kendi kaderini tayin hakkını savundu, emperyalizm ve cihatçı tehlikesine karşı kayıtsız kalmadı. İtirazlarını öğretmen olmanın verdiği sorumlulukla büyük bir cesaretle söyledi.

3. Gezi Direnişi

Bu kent Haziran 2013'te Gezi Direnişi’nin en önünde yer aldı. Öğretmenlerimiz en demokratik haklarını kullanıp burada da sokağa çıktı. Meşru, demokratik eylemlerle hükümetin tonunu artırdığı otoriter yönelime karşı ses çıkardı. Gezi’de üç gencini kaybeden Hatay’ın bu dik ve onurlu duruşunda öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin önemli katkısı oldu. Şimdi burada sizin otoriter politikalarınıza itiraz eden öğretmenleri ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla açığa alırsanız, buna kimse inanmaz. Herkes bilir ki, kendi muhaliflerinizi yok etme peşinde koşuyorsunuzdur. Bu şekilde hareket ederek buradaki muhalefeti, kardeşliği, onurlu duruşu bitiremezsiniz.

4. Laik ve bilimsel eğitim boykotu

(13 Şubat 2015)

Siyasal İslamcı bir iktidar döneminde dincileşen bir eğitim karşısında, dinciliğin hem yaşam tarzını tehdit ettiği hem de yoksulların hakkını hukukunu aradığı bir düzen yerine, şükürcü bir anlayışı yerleştirmeye çalıştığı noktada laik ve bilimsel eğitim boykotu güçlü bir çıkış oldu. Birleşik Haziran Hareketi, Alevi örgütleri, sosyal demokratların ve Kürt hareketinin buluştuğu güçlü bir zeminde yapılan bu çıkışa öğretmenler de destek verdi. Eğitim Sen’in boykot kararına, öğretmenlerin grevle katılarak talebini dillendirmesi iktidarı rahatsız etti. Biz o dönemde, Hatay genelinde güçlü bir muhalefet pratiğini ortaya koyduk.

5. Bölgesel barış

(29 Aralık 2015 grevi)

Öğretmenler yanı başındaki kentlerde neredeyse iş savaş durumuna dönüşecek bir tablo söz konusu iken, seyirci kalmayı tercih edemezdi. Sendikal eyleme katılmak günümüz dünyasında cezalandırılacak bir davranış değil, övünülecek bir çabadır. Her şeyden önce bu toprakların bir bölgesinde yüz binlerce çocuğun eğitim hakkının engellendiği bilinciyle öğretmenlerimiz, barış talebini dillendirmiştir. Sonuç itibariyle öğretmenlerimiz sadece müfradatı aktaran, ek ders kovalayan bir anlayış yerine, yurttaşlık sorumluluğuyla üye oldukları sendikanın kararlarıyla hareket etmişlerdir. Bugün bunun bedelini ödetmeye çalışıyorlar. Bu hukuksuzluğu bu kadar kolay kapatamazlar. Biz 'Bölgede ve ülkede çatışmaların bitmesini istiyor, silah sesi yerine tebeşir ve çocuk sesi duymak istiyoruz' dedik. Sadece öğrenciler değil, eğitim emekçileri, sağlık emekçileri ve bölge halkı çatışmalardan zarar görmüştür. Yaptığımız bütün eylemlerin hukuki karşılığı vardır. Uluslararası sözleşmelerde bu eylemler güvence altına alınmıştır. 29 Aralık’ta temel mesele eğitim öğretimin aksatılması, akamete uğratılmasıdır. İtirazımız bunadır. İtiraz ettiğimiz durumla suçlanıyoruz. 'Terör' suçlamasını cevaplamaya dahi gerek duymuyoruz.

Kaynak: Birgun.net