Taliban, Afganistan’da iktidara geldiğinde, tahmin edileceği gibi, ilk işlerinden biri kadına baskı kurmak için her çeşit yolu uygulamaya koymak oldu.

Kadınlar kamuya açık yerlerde burka takmaya zorlandı çünkü bir Taliban sözcüsüne göre, “Kadın yüzü yozlaşmanın kaynağıydı”.

Kadınlarla ilgili kanunlardan bazıları şöyle:

Kadınların çalışması yasaklandı, 8 yaşından sonra okula gitmeleri yasaklandı. O yaşa kadar da eğitim görebilecekleri tek alan Kuran olarak belirlendi.

Yanlarında erkek bir yakınları olmadan, erkek doktorlarca tedavi edilmeleri de yasaklandı. Yani pratikte tedavi neredeyse tümden yasaklanmış oldu.

Hatta 8 yaşından sonra kadınların yanında eşi, kan bağı olan bir erkek yakını bulunmadan, erkeklerle herhangi bir temas kurması veya sokağa çıkması yasaklandı.

Yanlarında ‘mahremi’ olsa bile kadınların bisiklet ya da motosiklete binmeleri yasaklandı.

Kadınların yüksek topuklu ayakkabı giymeleri yasaklandı. (Hiçbir erkeğin, kadının ayak sesini duyarak heyecanlanmaması gerekiyormuş.)

Kadınların insanların içindeyken yüksek sesle konuşması da yasaklandı. (Hiçbir yabancı kadının sesini duymasın diye.)

16 yaş altı evlilikler teşvik edildi (pratikte zorlandı).

Kadınların fotoğrafını çekmek, kameraya almak yasaklandı. (Evlerin alt katlarının camları da ya siyaha boyanacak ya filmle kapatılacak.)

Tabii kadınların medya araçlarında duyulmaları ya da görünmeleri yasak. Balkonlarından ya da evlerinin bahçesinden de görünür olmaları yasak.

Bir yerin isminde ‘kadın’ kelimesinin geçmesi yasaklandı. Örneğin, ‘kadınların bahçesi’ adı ‘bahar bahçesi’ olarak değiştirildi.

Taliban kanunlarına uymayan kadınlar halk içinde idam (taşlanarak öldürme) ya da kırbaçlanmaya maruz kaldı.

Kadının varlığı tüm toplumdan silindi.

1996'da başkent Kabil’i ele geçiren örgüt, dört yıl yönetimde kaldı. İktidarı sırasında Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri hükümetlerinden yardım alarak ülkenin yaklaşık yüzde 90’ının denetimi altında tuttu. 11 Eylül saldırıları sonrası ABD işgali başlayınca iktidardan uzaklaştı ancak ülkede büyük bir bölümü hâlâ elinde tutuyor ve yukarıdaki kanunları egemenliği altındaki bölgelerde uygulamaya devam ediyor.

Afganistanlı feminist örgüt RAWA, 27 Nisan 2015’te Taliban’la ilgili internet sitelerinde şu yazıyı yayınladı:

“23 yıl önce, 28 Nisan’da kriminal cihadi çeteler Kabil’de iktidarı ele geçirdi ve ülkemizi daha önce görülmemiş şekilde kan gölüne çevirdiler. Bu canavarlar 14 yıl boyunca, ABD’nin liderliğindeki Batılı ülkelerce finanse edildiler, silah verildi. Tarihimiz, insanlarımıza, özellikle kadınlara karşı cihadi çetelerin dört yıllık iktidarında işlediği vahşi suçlardan dolayı utanç dolu. Sayısız kız çocuğu ve kadın yakınları tarafından tecavüze uğradı, başka birçoğu aynı şeyden kaçmak için intihar etti, aralıksız çatışma ve roket saldırıları sonucu aileler sevdiklerini odalarına ya da bahçelerine gömdüler, ulusal hazinelerimiz Pakistan’da satıldı, okullar, üniversiteler, hükümet binaları cihadi çetelerin işkence merkezlerine, hapishaneye çevrildi. Soğuk Savaşın galibi ABD ve Batılı müttefikleri, “demokratikleştirme” adı altındaki bir mazeretle Doğu Bloku’nun kaynaklarını yağmalamakla meşguldü. Onlar için, yarattıkları hain cihadilerin Afganistan’da zincirlerinden boşalmış vahşetlerinin önemi yoktu. Dünya bu suçlara karşı sessizdi. Taliban iktidara ABD dolarları ve İngiltere ile Pakistan’ın desteğiyle getirildi…”

Bizim memlekette ‘Demokrasi’ mitinglerinde kadınların uğradıkları saldırıları takiben İslami şiddet kendisini gizlemeden göstermeye başlarken, erkek şiddetinin İslami şiddet kavramıyla kesişim kümesinin ne olduğunu Afganistanlı kadınlar yaşadı.

Umarım tarih hiçbir coğrafyada tekerrür etmez.

Kaynak: Birgun.net