Lübnan’da yerel seçimlerin dün başlayan ikinci turu, Lübnan Dağı çevresinde oy verme işlemiyle sürüyor. Lübnan Dağı içindeki altı bölgede 834 bin 768 kayıtlı seçmen var. Yani ülkede seçimin gidişatını belirleyecek öneme sahip bir bölge burası.

Lübnanlılar tam 6 bin 790 aday içinden sadece 325’ini seçip belediye meclislerine yollayacak. Ancak yerel yöneticilerini yenileyecek olan seçmenler hâlâ bir cumhurbaşkanına sahip değiller. Bilindiği gibi Lübnan “cumhurbaşkanı seçemeyen ülke” olma konumunu hâlâ, üstelik ısrarla, sürdürüyor. Yani seçmenler cumhurbaşkansız bir yerel seçim yaşıyorlar.

Kolay değil, yasal süresi 2014’de sona eren Mişel Süleyman’ın yerine, aylardır bir başkası seçilebilmiş değil. Oysa işler kolaylaşsın diye cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvuru kuralı bulunmuyor Lübnan’da. Yani Lübnan Parlamentosu aday olmayan birini de cumhurbaşkanı seçebilir.

Ülkenin siyasal sistemi çok parçalı olduğu için bir hayli de kırılgan haliyle. Dengelerin her an değişmesi mümkün. O nedenle cumhurbaşkanlığı seçimi her ne kadar parlamentoda gerçekleşiyorsa da, aslında parlamento dışı etmenler seçimde önemli bir rol oynuyor. Oysa ta 1943’te hazırlanan “Ulusal Uzlaşma”ya göre cumhurbaşkanı ‘Maruni Hıristiyan’ olmak zorunda. Bu konuda artık bir tartışmanın olmaması gerekir sanılabilir. Ama ‘Maruni Hıristiyan’ cumhurbaşkanının seçiminde Hıristiyan da Müslüman da alternatif adaylar çıkarabiliyorlar. 15 yıl süren Lübnan iç savaşını bitiren anlaşma Lübnan’daki farklı mezhepler, gruplar arasında “karşılıklı bir arada varoluş” prensibi üzerine kurulmuştu. Bu açıdan demokratik olan bir anayasası var ülkenin. Kriz durumlarında anlaşabiliyor da mezhepler/gruplar. Örneğin Süleyman’ın 2008 Mayısı’nda seçilmesi, Lübnan’daki her mezhep ya da gruptan oluşumların Katar’ın başkenti Doha’daki toplantıda uzlaşmaya varmalarıyla mümkün olmuştu.

Neden seçilemiyor?
Aslında sadece Lübnan siyasal sisteminden kaynaklanan bir sorun değil bu. Huzursuzluk dış etkenli bir huzursuzluk. Suriye’de, Irak’ta olanlar ülke siyasetini belirliyor ya da en azından etkiliyor. Sünniler de, Şiiler de (dolayısıyla onları temsil eden partiler de) şu an devam etmekte olan Suriye krizine göre konum alıyorlar. Bu nedenle ittifaklar çok ciddi çatışmalara, ayrışmalara yol açıyor. Müslüman-Hıristiyan, ya da Sünni-Şii karşıtlığı türünden bir pozisyon alış değil bu.

Şimdi bakın; Lübnan’daki siyasi etkisinin önemi tartışılamayacak olan Hizbullah başını çektiği 8 Mart İttifakı’nın adayı olarak Hıristiyan lider Mişel Aun’u aday gösterdi. Ama Aun, aynı ittifaktan Süleyman Franjiye’nin de aday olması nedeniyle oylar bölününce başarılı olamadı. Süleyman Franjiye Beşar Esad’ın çocukluk arkadaşı. Hizbullah’ın Franjiye’yi neden aday göstermediğini merak ediyorum ben bu yüzden.



Ülkede iki büyük karşıt grup var. 8 Mart İttifakı ile 14 Mart İttifakı. 8 Mart İttifakı’nda Hizbullah, Michel Aun’un Özgür Yurtsever Hareketi, Emel Hareketi, Suriye Sosyalist Milliyetçi Partisi ile Ermeni Taşnak Partileri var. Burada “Lübnan’ın güvenlik ve huzuru her şeyden önemli” diyen Hizbullah lideri Hüseyin Nasrallah’ın gerçekten de bu konuda samimi olduğu, din kardeşliği türünden bir ittifakta ısrar etmemesinden belli. İttifakta yer alanlara bakar mısınız?

14 Mart İttifakı 2005’te eski Başbakan Refik Hariri’nin suikast sonucu öldürülmesinin ardından, oğlu Saad Hariri tarafından kuruldu. Batı yanlısı, Suriye karşıtı tüm gruplar, partiler var bu ittifakın içinde. Müstakbel Hareketi, Lübnan Güçleri Partisi, Ketaib Partisi’nin yanı sıra bağımsız adaylar ittifakı oluşturuyor. Bu ittifakın destekçileri ise Fransa ile Suudi Arabistan. Batı emperyalizmi ile Suudi gericiliğinin ortaklıklarından sadece biri bu.

Garip şeyler oluyor gerçekten. Hariri’nin oğlu, 14 Mart İttifakı’nın lideri Saad, 8 Mart İttifakı’nın adaylarından Süleyman Franjiye’ye destek verdi seçimlerde. Babasının ölümünden Suriye’yi sorumlu tutan Hariri’nin, Esad’ın çocukluk arkadaşı Franjiye’yi desteklemesi Lübnan siyasetinin çok bilinmeyenli denklem olduğunun bir kanıtı.

Dediğim gibi, Lübnan siyasal sistemi çok parçalı olduğu için rekabete olanak sağlamıyor. Herhangi bir mezhebin ya da grubun bir aday veto etmesi anında krize dönüşebiliyor.

Lübnan’da cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyen, yani siyasal sistemi tıkayan olgu temsiliyet ile güçler dağılımındaki karmaşa. Yeni kabul edilen seçim yasasından sonra kriz iyice içinden çıkılmaz hale geldi. Çünkü yeni yasaya Sünniler kendilerini dışarıda bıraktığı gerekçesiyle karşı. 128 üyeli parlamentoda bu yasa nedeniyle çok sandalye kaybedeceğini düşünüyorlar. Bu nedenle parlamentoyu tıkayacak her türlü “ayak oyunu”nu yapmaktan çekinmiyorlar. Belki bundan olsa gerek aslında sistemin değiştirilmesi, bir “Üçüncü Cumhuriyet”e geçilmesi çağrıları yapanlar da var.

Bakalım, bu ittifak tuhaflıkları, karşıtların hiç beklenmedik uzlaşmaları nelere yol açacak, göreceğiz. Ama bir Hıristiyan oluşumu olan (14 Mart İttifakı içindeki) Lübnan Güçleri Partisi’nin lideri Samir Caca’nın da 8 Mart İttifakı’nın adayı Michel Aun’u desteklediği düşünülürse, Lübnan’ın yeni cumhurbaşkanının Aun olabileceğini söyleyebilirim.

Kaynak: Birgun.net