Angajman kuralları iyi bir gerekçe olabilir ancak yaygın kanı Türkiye’nin PYD’yi vurmasının Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) işine yaradığıdır. Türkiye’nin PYD karşısında açık tercihinin IŞİD’den yana olduğunu, yandaş medyadaki “PYD’nin IŞİD’den daha tehlikeli” manşetlerinden anlamak zor değil. Bu, hükümetin de görüşü aslında.

Akçakale sınırındaki Tel Abyad uzun süre IŞİD’in elindeyken Türkiye’nin harekete geçmesini gerektiren “angajman kuralları” yoktu, çünkü Türkiye için IŞİD, ne kadar tersi söylenirse söylensin, düşman güçler arasında değildir. PYD Azez’de etkin olmasa, Halep’le Türkiye’nin bağlantısını kesme tehlikesi baş göstermese, “orada IŞİD var” diye böyle bir müdahale olmayacaktı. Olmadı da zaten.
Türkiye için önemli olan Halep’le bağının kesilmemesi. Bu bağ kesilirse Türkiye Ortadoğu’dan iyice uzaklaşmış olacak. Bu Sünni dünyadan da dışlanması demek. Bu bağı IŞİD’in varlığı koruyorsa Türkiye IŞİD’e karşı tabii ki operasyona girişmezdi. Halep Suriye’nin eline geçmek üzereyken PYD’nin vurulması rastlantı olamaz. PYD, başından beri Türkiye ile çatışmama politikası izliyor. Daha önce Türkiye tarafından vurulmuş olmasına rağmen bu politikasını değiştirmedi. Bölge gerçeğini en iyi bilen kurum durumunda çünkü.

YEMEN'^DE REZİL OLAN SUUDİ
Başından beri zaten ne yaptığını bilemeyen Türkiye’nin yeni gelişmeler karşısında bir stratejisi yok. O nedenle Esad/Kürt karşıtlığı üzerine oturttuğu “politikasının” bir gereği olarak IŞİD benzeri yapıların yanında durmaktan başka bir çaresi kalmadı. Çünkü oyunun dışına itilmiş durumda. O kadar itilmiş durumdaki, Kürtleri beraber vurmak için Vahhabi Suudi’yle beraber operasyon yapmak durumunda kaldı. Böylelikle “Sünni İttifakı” ya da “bloku” gibi ucube bir oluşumun kendisini gösterebildiği yer Türkiye sınırları oldu. Yemen’de rezil olan Suudilerin “şeref” çıkartması için konumlandığı yer Türkiye’dir artık.
Oysa mesele PYD’yi Kürt’ü vurmakla bitmiyor. Suriye ordusu ülkenin her yerinde yaygın olarak operasyonlar düzenleme şansını yakaladı. Eğer Türkiye bir çılgınlık yapıp Suriye’ye (Kürt bölgesine) girmeye kalkarsa, Suriye ordusuyla da karşılaşması kaçınılmaz. Bu Rusya ile de karşılaşmak demek. Türkiye Suriye Kürd’ü ile kavgalıyken kendi Kürdü’yle de kapsamlı bir savaşa girişebilir ayrıca. Olmayacağını kim garanti edebilir?

ESAD DÜŞMANLIĞI NELERE YOL AÇTI
Türkiye’nin hastalıklı Esad düşmanlığı yüzünden doğumunu kendi elleriyle gerçekleştirdiği bir Kürt yapılanması var artık Suriye’de. Türkiye, çok yakın bir zamanda sınırlarında varlığına asla tahammül edemeyeceği Kürt devletinin engellenmesi için “Suriye’nin tamamını geri alacağız” diyen Esad’la işbirliği yapacaktır o halde. Beşar Esad’ın hayalci olduğunu düşünen yanılır. Kürtlere o toprakları teslim eden Esad, bölgede, yıllara dayalı bir demografik yapı değişimi sonucu, Kürt’ten çok Arap olduğunu biliyor elbette. Orada Suriye’den koparılacak toprak parçası üzerinde bağımsız bir Kürt devleti inşasına izin vermeyeceği çok açık. Bunu engellemek için kendileri de Kürt sorunuyla karşı karşıya olan İran ile Türkiye de Suriye’ye destek verecek. Suriye sınırları içinde otonom bir bölge olarak lacak Kürt bölgesi. Bu Esad’ın itiraz ettiği bir gelişme değil.
Türkiye de Kürtlerin tek silahlı temsilcisi durumundaki PYD’nin Suriye sınırları içinde otonom bir yapı olmasını tercih edecek haliyle. “Suriye’nin hepsini” almaya kararlı olan Esad, bunun için PYD ile çatışmaya girerse Türkiye bunu herhalde engelleyecek değil. Ancak çok çok geç kalmış olabilir. Kendi sınırları değişmiş bir Türkiye ile de karşılaşabiliriz yakında ki, bu hiç de sürpriz olmaz.

Kaynak: Birgun.net