ERK ACARER [email protected] @eacarer

Halep'ten kaçıp, Kilis'te arkadaş oldular. Şimdi füzeler nedeniyle ailelerinin bir kez daha yer değiştirmeye hazırlandığını söylüyorlar.
Birkaç önemli bilgi hafızamıza yerleşiyor. Füzelerin düştüğü saatler... Güney istikameti... Önce ıslığa benzer bir ses; üç saniye... Ancak bunlar çok da işe yarar bilgiler değil! Çünkü kimse bir füzeden daha hızlı olamıyor. Kısa sürede binalar arasında bir yaşam üçgeni oluşturma kurnazlığı ve gökyüzüne bakarak yürüme refleksi gibi yeni alışkanlıklar ediniyoruz. 5 yıl önce Türkiye'nin bir şehrinde bu kadar tuhaf ve acı şeyler yaşanacak dense kimse inanmazdı! Gerçek şu ki; kötüye alıştırmak, kötüye alıştırılmak kolay oluyor.

Hırsızlık arttı
IŞİD ezbere iş yapmıyor. Yer ve konumunun belli olmaması için Kilis'e hava karardıktan sonra füze atmıyor. Yine de kendimizi gökyüzüne bakmaktan alamıyoruz. Katmeri, tavası, zeytinyağı, tarihi dokusu meşhur olan Kilis'te herkes, katyuşalardan, obüslerden, çok namlulu roketatarlardan, grad füzelerinden söz ediyor. Büyük bir göç dalgası yaşanan kentte hırsızlığın arttığı belirtiliyor. Başka şehirlerden soygun amacıyla gelip evlere girenler olduğu aktarılıyor. Şehirde en çok nefret edilen şeyler 'angajman kuralları' ve 'misliyle karşılık verdik' sözleri. Kilisli bu sözlere, "Biz misliyle karşılık verilmesini filan istemiyoruz. Canımızı koruyun yeter. Üstelik karşınızda bir devlet değil eşkıya sürüsü var" şeklinde tepki veriyor. Kilis'te can yakan durumlardan birisi de belki de ilk kez hissedilen devlet baskısı. Halk buna yeni tanık olduğunu dile getirip hissettiklerini özetliyor: "Canımızı koruyun dediğimiz için bize saldırdılar, olan biteni anlatmayalım diye internetimizi kestiler. Çok ağırımıza gitti!" Bunula birlikte şehirde sıkça tartışılan ve merak edilen konular da var. Kilisli, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Artık şehir halkı rahat olsun' dedi. 4 gündür füze düşmüyor. Bu durum nasıl gerçekleşti diye üzerinde düşünüyoruz" diyor.



'Kötü bir kader işte'
Şehirde ilginç hikâyeler de ortaya çıkıyor. Suriye'deki savaştan Türkiye'ye göçen ve aileleriyle birlikte Kilis'te yaşamaya başlayan iki gençle sohbet ediyoruz. Veys Zamot ve İbrahim Hamd ikisi de Halepli. 3 yıl önce, Kilis'teki, Suriye Mektebi'nde tanıştıklarını ve burada çok sıkı bir dostluk kurduklarını öğreniyoruz. Üniversiteyi kazandıklarını, kayıt yaptırmak için TÖMER'e devam ettiklerini anlatıyorlar. Veys Zamot ve İbrahim Hamd, Kilis'te sayısı 180 bini bulan Suriyelilerden ikisi. "Bizi misafir eden Kilislilerden razıyız" derken, yüksek fiyattaki ev kiralarına değinmeden edemiyorlar. Zamot'un 9 kişilik ailesi Kilis'teki iki göz odaya 600 TL ödüyor. 7 kişilik Hamd ailesi ise 3 odaya 900 TL veriyor. Kilis'te dilenen sığınmacı kadınlara ve çöpleri karıştıran aç Suriyeli çocuklara bakarak herkesin onlar kadar şanslı olmadığını bir kez daha teyid ediyoruz. Buna rağmen, iki genç kendilerini şanslı hissetmediklerini aktarıyor. Veys Zamot; "Acayip bir kader işte" deyip gülerek anlatıyor: "Kilis'in durumuna çok üzülüyoruz. Artık Kilis'ten de ayrılmayı düşünüyoruz. Bizim gibi pek çok aile var. Maalesef savaş peşimizden geliyor." İbrahim Hamd da benzer şeyler söylüyor: "Biz üniversite okuyup burada kalarak Türkiye'ye yarar sağlamak ve böylece borcumuzu ödemek istiyorduk. Ama ikinci kez göçmen olmak üzereyiz. Ailem 'İstanbul'a gideceğiz' diyor." Kilis'te gece... Ara sıra yeri sarsan obüslerin sesi. Suriye'den kaçıp gelen ve ikinci kez göçmen durumuna düşmek üzere olan Suriyeliler bize Kilis'i gezdiriyorlar. Tuhaf bir dünyanın orta yerinde Kilis. Kader mi? İnsanı tepesine düşen füzelere de alıştırıyorlar!

Kaynak: Birgun.net