‘Warcraft’, ‘Sihirbazlar Çetesi 2’ (Now You See Me 2), ‘Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit’ (Independence Day: Resurgence ),’ Tarzan Efsanesi’ (The Legend of Tarzan), ‘Buz Devri 5: Büyük Çarpışma’ (Ice Age: Collision Course), ‘Jason Bourne’. Kağıt üzerinde heyecanlı bir yaz sinema sezonuydu. Ama bu filmlerin hepsi sinemaseverlerin beklentilerinin, bazıları da çok sevilen serilerinin çıtasının altında kaldı. Yurtdışında çıkan ilk eleştirilere bakılırsa ‘Suicide Squad’ da öyle.

Beklentilerin altında kalan vizyon filmlerinin gündeminden daralınca, sinemaseverler için sığınılacak tek kale klasikler oluyor. Özellikle de geri dönüp defalarca izlenmeyi hak eden, zamana karşı direnmekte zorlanmayan ve günümüz için de geçerliliğini korumaya devam eden klasikler, sinefiller için acil yardım çantası gibi imdada yetişebiliyor. John Frankenheimer’ın 1966 tarihli ‘Seconds’ı bunlardan biri. Üzerinden zaman geçtikçe kıymeti daha da artan filmlerden diyebileceğimiz ‘Seconds’ çılgıncasına keşfedilmeyi ve defalarca izlenmeyi hak ediyor. Öyle ki filmin yenilikçi görsel dili günümüzde hala yönetmenleri etkilemeye devam ediyor.

Öncü ve yenilikçi
Yıl 1966. Doris Day’li komedilerle izleyicinin zihninde yer eden Hollywood’un gözde yıldızı Rock Hudson’ın başrolde olduğu, Paramount’un yapımcısı olduğu bir film. Bu ambalajdan kimse rahatsız edici, depresif, görsel anlamda ise deneysel bir tarz beklemiyordu. Hal böyle olunca, ‘Seconds’ gişede tepetaklak olmuştu ve izleyenlerin nefretini kazanmıştı. Neyse ki zaman içerisinde hak ettiği değeri kazandı ve bir nevi kült statüsüne erişti. Uzun yıllar ulaşılması güç bir film olan ‘Seconds’, nihayet Criterion’un DVD baskısından sonra biraz daha gün ışığına çıktı.

‘Seconds’ için stüdyo filmi kılığına girmiş bir Avrupa arthouse filmi denilebilir. David Ely’ın bilimkurgu romanından uyarlanan film, hayatta amacını yitirmiş orta yaşlı bir bankacı olan Arthur Hamilton’ın hikâyesini anlatır. Hamilton, insanlara estetik ameliyat ile bambaşka bir fizik ve bambaşka bir hayat sağlayan gizli bir şirketin varlığını öğrenince aradığı ikinci şansı bulduğuna karar verir. Ancak beklediğinin aksine Hamilton’ın dünyası paranoyalarla dolu bir kabus haline gelecektir.

Dört yanımız paranoya
Frankenheimer siyah-beyaz, stilize bir görsel dil ile boğucu bir Kafkaesk atmosfer yaratır. Efsane görüntü yönetmeni James Wong Howe’un Oscar adaylığı kazanan çalışması, Jerry Goldsmith’in tekinsiz müzikleri filmin paranoyak atmosferinin bel kemiğidir. Frankenheimer’ın yönetimi, her anlamda yenilikçi fikirler ve korku sinemasından ödünç alınmış denemelerle doludur. Öznel kamera çalışmaları, parçalı kurgusu, alışılmışın dışında kamera açıları ve gerçekliğin deforme edildiği çarpık görsel düzenlemeler dönemi için fazla aykırıdır. Ama tüm bunlar perdede paranoyayı yoğun derecede hissettirmek adına kilit önem taşır. Bugün paranoyayı sinemasal anlatım araçlarıyla görselleştirmek isteyen pek çok yönetmenin dönüp dolaşıp ‘Seconds’ı vurgulaması boşuna değildir.

Kamera ve montaj aksiyonlarıyla Darren Aronofsky, Alejandro Amenábar ve David Fincher gibi pek çok yönetmeni etkilemiş film, neredeyse 1966’dan daha çok günümüze ait gibidir. Lakin biçimi kadar içeriğiyle de zamanının ötesindedir; Lewis John Carlino’nun senaryosu yaşlanma korkusu, gençlik obsesyonu, tatminsizlik, paranoya ve de depresyonla kuşatılacak jenerasyonların kabusunu çok önceden kurgular. ‘Seconds’ her geçen gün daha çok şey ifade eden anlatısı ve hâlâ dipdiri olan sinema dili sayesinde bir 50 yıl sonra da eskimeyecektir. Bunu sırrı ise paranoyanın hayatlarımızı kuşatmaya devam etmesinde yatıyor olabilir.

Kaynak: Birgun.net