MUSTAFA K. ERDEMOL
[email protected]

NATO’ya üye bile olmayan İsrail’e ittifakın Brüksel’de bulunan genel merkezinde daimi büro tahsis edildi. Gelişme İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından "İsrail'in güvenliği için çok önemli adım" olarak değerlendirildi.

NATO’nun, üyesi olmadığı halde İsrail’e genel merkezinde büro açma izni vermesi, İsrail’in 1994 yılında kurulan NATO’ya bağlı Akdeniz Diyaloğu Forumu’nun aktif bir üyesi olmasına bağlandı. NATO’nun yaptığı açıklamada “tüm partnerlerimizi karargahta temsilcili açmaya davet ediyoruz” demiş olması uygulamanın sadece İsrail ‘e yönelik olmadığını anlatma çabasından kaynaklanıyor.

Oysa Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, İran’ın petrol piyasalarına güçlü bir şekilde dönmesi, yanı sıra nükleer bir güç olması, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) başta olmak üzere cihatçı grupların kırılamayan etkisi NATO’yu İsrail’le işbirliğine zorladı.

One minute’çü Türkiye çuvalladı

Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta İsrail’e yönelik “one minute” çıkışı “realiteye” fena çarptı. Türkiye, 2010 yılında yaşanan Mavi Marmara saldırısının ardından İsrail 'in Akdeniz'deki NATO tatbikatlarına katılmasını veto etmiş ancak 2012'de bu vetosunu kısmen geri çekmişti. Türkiye, İsrail'in OECD'ye (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) girişinde de veto hakkını kullanmamıştı.

İç politika malzemesi haline getirdiği Mavi Marmara saldırısı nedeniyle İsrail’e “uluslararası baskı” uyguladığını söyleyen Türkiye, İsrail’in OECD’de yer almaması için imza kampanyası başlatmış, diplomatik girişimlerde bulunmuştu. Ancak, OECD Konseyi’nin İsrail’in organizasyona katılımı için 2010’da yaptığı ve 31 üye ülkenin tamamının onayını gerektiren çağrısını veto etmeyerek İsrail’in OECD üyesi olmasına engel olmamıştı.

Türkiye’nin İsrail’in NATO tatbikatlarına katılması konusunda vetosunu kaldırmasını İsrail basını “Türkiye’nin patriotlara muhtaç olmasına” bağlamıştı. Yani işinn gerçeğini en iyi bilen ülke İsrail’di.

İsrail neden NATO üyesi değil

ABD, özellikle Soğuk Savaş döneminde İsrail’in ittifak üyesi olmasını sık sık dile getirmişti. Yakın bir tarihte de ABD’nin Avrupa İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ronald Asmus, NATO’nun İsrail’e tam üyelik vermesini istemişti. Ancak tüm çabalara rağmen NATO İsrail'i üye yapmamıştı. NATO’nun 28 üyesi arasında bulunmayan İsrail NATO kurulduğunda İsrail henüz birinci yaşını doldurmuş bir devletti. Coğrafi olarak Avrupa’da olmaması, Arap komuşlarının tümüyle neredeyse savaş halinde bulunması, işgalci bir devlet olarak kabul edilmesi gibi nedenlerle İsrail’in NATO’ya alınması mümkün değil sanılırdı.

“NATO bizi korur”

Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauder birkaç yıl önce İsrail’in NATO’ya girmesi gerektiği konusunda bir makale yazmıştı. NATO’ya girilmesi halinde İsrail’in barış ve güvenlik içinde olacağını kaydeden Lauder, bunun “diğer ülkelerin” (Arap ülkeleri kastediliyor) İsrail’le uğraşmaması için mesaj olacağını da vurgulamıştı.

İsrail’in NATO’ya girebilmesinin imkansızlığı “İsrail’in tüm komşuları NATO’ya katılırsa ya da NATO tam anlamıyla Arap karşıtı bir kurum haline gelirse mümkündür” cümleleriyle ifade edilirdi. Şimdi bu “imkansız”ın aslında gerçeğe dönüşebileceğinin işaretleri görünüyor.

Çünkü NATO, “İslamcı teröre karşı” pozisyon almış durumda. Bu onu hızla dolaylı da olsa Arap karşıtı bir konuma da getiriyor. Arap ülkeleri arasında “İslamcı teröre” karşıtlık konusundaki görüş ayrılıkları bu ülekelerle NATO’nun arasını daha da açıyor. Yeni “terör” konsepti, İsrail’in bu “terör”e karşı deneyimini NATO’nun gözünde değerli kılıyor. İran konusunda var olan endişenin de İsrail’i İran karşısında desteklenmesi gereken bir konuma ittiği de sır değil.

Ortadoğu'da itibarı yerlerde sürülen Türkiye yakında İsrail'le "NATO kardeşliği"nde buluşabilir. Celallanmek iç politikada işe yarayabilir ama dış politikada adım atarken insan "one minute"lığına da olsa bir düşünür.

Kaynak: Birgun.net