MUSTAFA K. ERDEMOL [email protected]

İngiltere’de İşçi Partili milletvekili Jo Cox’un , Leeds kenti yakınlarındaki Birstall köyünde silahlı saldırı sonucu öldürülmesi tabii ki şoke edici bir olay. Yakın bir geçmişte İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) hedef alıp öldürdüğü siyasiler de elbette oldu ama IRA sonrası dönemde bir İngiliz milletvekilinin, siyasi çalışma yaparken öldürülmesi ilk oluyor benim bildiğim.

Saldırının, birkaç yıl önce Londra’daki metro bombalamalarını gerçekleştiren intihar eylemcisi İslamcı militanlardan üçünün doğum yeri olan Leeds’de meydana gelmesi akla hemen bunun da bir İslamcı “terör eylemi” olduğunu getirdi doğal olarak. Ama saldırganın, psikolojik sorunları da olan aşırı sağcı biri olduğu ortaya çıktı.

Bu korkunç cinayet, AB karşıtlığını göçmenlerden kurtulmak olarak da anlayan aşırı sağcıların bu amaçla cinayetler işleyebileceğini göstermesi açısından da önemlidir. İslamofobinin bir hayli yayıldığı İngiltere’de göçmen karşıtlıklarını İslamcı şiddeti bahane ederek sürdüren grupların etkisi gün geçtikçe artıyor. Bu cinayet bu grupların “her şeyi göze aldıkları” inancını da pekiştirmiş oldu kamu nezdinde.

AB’nin sağladığı haklar
İngiltere’nin çıkmak istediği AB’nin tüm üye ülkeleri bağlayıcı yasa ya da kararlarından olumsuz anlamda etkilenen gruplar aşırı sağcı kesimler. AB’nin göçmenlere ilişkin kararları sayesinde İngiltere dahil AB üyesi ülkelerde yaşayan göçmenlerin kimi hakları var. AB’den çıkmakla İngiltere göçmenler aleyhine dilediği kararı alabilecek bir serbestliğe kavuşacak. Bu göçmen karşıtı faşist grupların en çok istediği şey. Bu nedenle uzun zamandan beri AB’ye, yeni bir sömürge kurumu olarak bakmış olan İngiliz sosyalistlerin büyük bir bölümü de artık AB yanlısı.

Çünkü zaten muhafazakar bir toplum olan, yabancılardan nefret etmese de onlara karşı pek de hoşgörülü olmayan İngiltere’yi durduran bir kurum AB. İşçi haklarından, kadın haklarına, her türlü sosyal güvence AB’nin koruması altında. AB’den çıkan bir İngiltere gömen hakları başta olmak üzere emekçiler aleyhine politika izlemekte bir hayli rahat duruma gelecek. Bu bilindiği için AB’de kalma yanlılarının sayısında son zamanlarda artış da görülüyor.



Referandum belirlemez
Ancak çıkma taraftarı olanların da sayısı hiç ama hiç az değil. Hemen belirteyim, İngiltere’de önümüzdeki günlerde yapılması beklenen referandumda çıkma kararı alınsa bile bu mutlaka uygulanacak bir karar değil. Referandum sonucuna rağmen İngiltere AB’de kalmaya devam kararı alabilir ki, durum onu gösteriyor. AB’den çıkmak İngiltere’nin pek de yararına olmayacak çünkü.

İktidarı Brüksel’le paylaşmak ya da Brüksel’den yönetilmek gibi argümanlar uzun zamandır artık geride kaldı. Brüksel’den yönetilen bir AB yok. Almanya ile Fransa’nın etkinliğinin söz konusu olduğu AB’den ayrılmakla İngiltere bu iki ezeli rakibi karşısında sahadan ayrılmış olacak. Bunun yaratacağı psikolojinin İngiltere üzerindeki etkisi tabii ki olumlu olmayacak.

AB ülkelerinin İngiltere’deki yatırımları İngiltere’nin AB’den çıkması durumunda tehlikeye düşecek. Sınırların kalktığı bir AB’de yatırım yapmayı, bu sınırlar dışında kalan, kendi özel yasaları olan, bu yanıyla da pek avantajlı görünmeyen İngiltere’ye tercih edecek bir dünya sermayesi olduğu da unutulmamalı.

Yani bunların farkında olan İngiliz kamuoyu, AB kuralları ya da yasaları nedeniyle hareket etme şansı bulamayan aşırı sağcıların, AB dışındaki bir İngiltere’de ne kadar tehlikeli olabileceklerini gördü. Cox’u katlederken “önce İngiltere” diye slogan atan katilin kendi partileriyle ilgisi olmadığını açıklayan aşırı sağcı Önce İngiltere Partisi’nin lideri Paul Golding’in “bu sloganı İngiltere’yi önemseyen herkes atabilir” demesi de tehlikenin boyutlarını gösteriyor. Bu açıklamasıyla Golding, olası şiddet eylemlerinin merkezi olmaktan çekinmediğini de göstermiş oluyor.
Güçlü bir sol geleneğe sahip İngiltere kamuoyu özellikle bu son cinayetten sonra İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi hayranlığıyla bilinen Enoch Powell faşistinin yeniden “zuhur” etmesine umarız izin vermez.

Kaynak: Birgun.net