YAŞAR AYDIN [email protected] @yasaraydinnn

Abdullah Öcalan’a 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana ilk kez görüş izni verildi. En çok merak edilen konuların başında gelen sağlığı hakkındaki bilgi ve vereceği mesaj görüşmeye giden kardeşi Mehmet Öcalan tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Öcalan, bir kez daha “barış” derken devletin görevlendireceği iki kişi ile sorunun altı ay içerisinde çözümün mümkün olduğunu açıkladı.

Barzani etkisi var mı?
Ankara’da şimdi ‘bayram hareketliliği’ yaratan gelişmenin arka planı merak ediliyor. Yaklaşık 30 ay devam eden tecridin kaldırılmasında aslan payı hangi adımındı? Bu soruya ilk yanıt yaklaşık 20 gün önce Türkiye gelen Barzani olabilir. Geldiği gün itibari ile AKP ve Erdoğan’a yakın gazetecilerin de Kandil ile Devlet arasında arabuluculuk yaptığı yazılmıştı. Bu pazarlıkta bir gündem Fırat Kalkanı ilen diğerinin de Öcalan olduğu artık daha yüksek sesle dile getiriliyor.

Bununla birlikte Kürt siyasetinin tüm örgütlü kesimleri ile 31 Ağustos tarihinde açıkladığı deklarasyon ve sonrasında başlayan açlık grevinin olası sonuçlarından çekinen Hükümet ve Erdoğan için bayram görüşmesi zorunlu hale geldiği anlaşılıyor.

AKP’de olağan dışı sessizlik
Öcalan’a dair tecridin kaldırılması AKP cenahında sessizlikle karşılandı. Görüş almaya çalıştığımız kaynakların tamamı “ne var bunda, Bayram görüşü” kıvamındaydı. Ama geride bıraktığımız bunca bayram değil de neden şimdi sorusuna yanıt vermek istemediler. Konuştuğumuz AKP’ye yakın kaynaklar kısa süre içerisinde hükümetten müzakere, masa, ya da görüşme sözcüklerinin duyulmasının imkansız olduğunu söylüyorlar.

Hiç mi anlamı yok?
AKP cenahının özellikle de bölge milletvekillerinin biraz daha üzerine gittiğinizde o kadarda önemsiz bir görüşme olmadığı açığa çıkıyor. 15 Temmuz sonrası tüm güç gösterilerine rağmen ciddi bir kırılganlık içinde olan AKP örgütünün bir bölümü süratle “normalleşme” istiyor. Bu normalleşme de ilk adımlarından birinin Türkiye içi savaşın en azından yönetilebilir noktaya gelmesi olarak ifade ediliyor. Ve tabi bunun gerçekleşebilmesi için de Öcalan’la yapılan temas çok önemli.

Mesaj umutlu…
Abdullah Öcalan’ın mesajı Diyarbakır’da okunduğu gün Van’da bombalı saldırı gerçekleşmiş, Çukurca’da şiddetli çatışmalar devam ediyordu. Belediyelere Kayyum atanmış, tüm pencerelerine bayraklar asılmış ve bazı HDP’li vekillerin tutuklanabileceği konuşuluyordu. Bu tablo Öcalan’ın mesajında var olan iyimser havanın karşılık bulma şansının son derece az olduğunu gösteriyor. Üstelik hem Kandil hem de AKP’nin çatışma üzerine ciddi yatırım yaptığı bir dönemde.


Tablo karamsar…
Karşılıklı yapılan sert açıklamaların bıçak gibi kesilmesi bu tabloda imkansız. Ama başka bir tablo var ki o da başka bir şeyi söylüyor. O da; savaştan yorgun düşen Kürt halkı, artık birden fazla cephede savaşmak zorunda olan ve batı tarafından da sınırları çizilmiş bir örgüt varlığı. Buna ilaveten ordusuna, polisine, istihbaratına güvenmeyen devlet mekanizması çökmüş bir iktidarın Suriye’de bir göreve soyunmuşken içeride savaşın yayılma ihtimalinden duyduğu endişe eklenince küçük gibi görünen bir adımın çok değil bir ay içerinde yeni adımlara kapı araladığına tanıklık edebiliriz.

Suriye’nin belirleyiciliği sürüyor
Rusya ve ABD tarafından Suriye’de açıklanan ateşkes (Nusra ve İŞİD hariç), sonrasına dair Ekim ayında kalıcı barışa dair görüşmelerin başlayabileceği sinyalinin verilmesi Türkiye’de yaşanan çatışmalı sürecin yönünü belirlemeye devam edecek. Türkiye’nin bölgedeki rolü de Cerablus sonrası aşağı yukarı çizilmiş oldu. Rusya ve ABD Türkiye’nin rolü konusunda anlaştıkları sürece de aksi olmayacak gibi duruyor. Gördüğümüz kadarı ile bu anlaşma içerisinde Türkiye’nin Kürtlerle savaşması yok. O kadar ki ABD’nin açıklamasına rağmen belki anlamamışlardır diye Rusya Türkiye’yi bir kez daha uyararak “Kürtlere saldırmayın” dedi. Suriye’de kısa dönemde yaşanacak böyle bir gelişmenin içeriye de yansımaması mümkün eğil. Çözüm sürecinde “kazan kazan” olarak tarif edilen bir ilişki belki bugün zor ama iki tarafı da kaybetmeye iten bir tutumdan vazgeçirebilir.

Ankara ne düşünüyor?
Ankara’da hiç kimse Öcalan’a tecridin kaldırılmasını sıradan bir gelişme olarak algılamıyor. Görüşme birçok kesim tarafından bir “ön anahtar” olarak ifade ediyor. Ama şu anda hiçbir eşik geçilmiş durumda değil. O yüzden bu değerlendirmenin sahiciliğini bundan sonra -zorunluluktan ya da sahanın dayatmasından- yaşanacak gelişmelerle birlikte göreceğiz.

Kaynak: Birgun.net