İlerici Kadınlar Meclisi “Dinci Gericiliğe Karşı Laiklik, Eşitlik,

Özgürlük, Barış için Karanlığa İzin Verme, Umut Sende!” başlıklı bir

kampanya başlattı. Kampanya Mülkiyeliler Birliği’nde yapılan basın

açıklamasıyla duyuruldu. Açıklamaya CHP Ankara Milletvekili Şenal

Sarıhan ve YARSAV Başkan Yardımcısı Defne Bülbül katıldı. Açıklamayı

İlerici Kadınlar Meclisi Türkiye Koordinasyonu üyesi Fatoş Erol okudu.

Yapılan açıklamada “AKP iktidarıyla birlikte şiddetlenen kadın düşmanı

politikalar, kadınların yaşamlarını ve toplumsal varlıklarını tehdit

eder hale geldi. Kadınların kaç çocuk doğuracağından, nasıl

giyineceğine, nasıl konuşacağına kadar emirler yağdıranların gerici

ideolojisi, sokaktaki karşılığını şiddet, taciz, tecavüz olarak buluyor.

Bizzat iktidarın desteğiyle kurulan ve korunan Ensar Vakfı gibi gerici

kurumlar, çocuklarımızın beyinlerini yıkamakla kalmamakta, çocuk

istismarına ortam yaratmakta ve buna göz yumulmasını talep etmektedir.”

denildi.

Çalışan kadınların daha esnek çalışma saatleriyle daha fazla sömürüye

maruz kaldığı vurgulanırken, “Eşit işe eşit ücret” kadınların temel

hakkıdır.” denilen açıklamada, “kadın emeğini değersizleştiren koşullar

ortadan kaldırılmalı, çocuk yetiştirmede anne ve babaların sorumluluğu

yasalarla belirlenmelidir” taleplerine yer verildi.

Açıklamada dinci-gerici ideolojinin Ortadoğu’da ve dünyada da savaşı

körüklediği ve insanlık suçu işlediği ifade edildi. AKP iktidarının

desteklediği Suriye’deki cihatçı çetelerin çıkardığı savaştan kaçan ve

Türkiye’ye sığınan Suriyeli kadınlara ve kız çocuklarına yönelik cinsel

taciz ve saldırılara dikkat çekilirken, Kürt illerindeki sokağa çıkma

yasakları, çatışmaların yaşandığı coğrafyada kadınların yararlıları

almak için beyaz bayraklarla dolaştığı, insanların ölü bedenlerinin

bodrum katlarında çürüdüğü, kadın bedeninin çıplak teşhir edildiği,

barış isteyen akademisyenlerin içeri atıldığı bir ülkeyi dinci

gericiliğin yarattığının altı çizildi.

CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan ise laikliğin olmadığı bir ülkenin

özgür olamayacağını ifade ederken, kadınların bir alana sıkıştırılmaya

çalışıldığını bunu parlamentoda da yaşadıklarını söyledi.

Açıklamaya katılan YARSAV Başkan Yardımcı Defne Bülbül ise; “Bizi

öldürüyorlar. Bizi korur gibi yapıyorlar ama bizi öldürüyorlar. Biz

birlikteyiz. Kadınlar boyun eğmezse, bu ülke boyun eğmez!” ifadelerini

kullandı.

Yapılan basın açıklamasının tam metni ise şu şekilde:

*DİNCİ GERİCİLİĞE KARŞI*

*LAİKLİK, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, BARIŞ İÇİN*

*KARANLIĞA İZİN VERME, UMUT SENDE!*

AKP iktidarıyla birlikte ve özellikle son on yılda iyice şiddetlenen

kadın düşmanı politikalar, kadınların yaşamlarını ve toplumsal

varlıklarını tehdit eder boyutlara ulaştı. Kadının toplumsal varlığını

değersiz sayan ve kadını kuluçka makinesi olarak gören bir anlayış

egemen oldu. Bu anlayışın temsilcileri, bir taraftan kadını aile

içindeki rolüyle sınırlandırmaya yönelik yasalar çıkarırken, diğer

taraftan da kadınların erkeklerle eşit olmadığı fikrini yaymaya

çalışıyor. Kadınların kaç çocuk doğuracağı, nasıl giyineceği, nasıl

oturup nasıl konuşacağı konularında emirler yağdıranların gerici

ideolojisi, sokaktaki karşılığını, şiddet, taciz ve tecavüz olarak

buluyor. İktidar, kadın bedenine müdahale etme hakkını kendinde

görürken, bu yöndeki politikaların sokaktaki yansıması, rızası olmadan

bir kadının bedenine sahip olma hakkını kendilerinde gören erkekler

oluyor. Bir yandan kadın düşmanlarına cesaret verilirken, diğer yandan

kadın katilleri ceza indirimleriyle ödüllendiriliyor. Aynı politikalar,

kız çocuklarının eğitim almasını engelleyen bir eğitim sistemi

yaratırken, zorla evlendirilmelerini ve çocuk istismarını meşrulaştırıyor.

Dinci gericiliğin üreticileri ve savunucuları, kadınlara hakaret etme

hakkını kendilerinde gören profesörlerdir, çok eşli yaşamayı savunan

gazetecilerdir, “kızlı erkekli eğitim olmaz” diyen öğretmenlerdir, kadın

katillerine haksız ceza indirimleri uygulayan hâkimlerdir, çocuk

istismarcısı vakıflardır, çocuk yaşta evliliğe “gelenek” diyen

bakanlardır, 10 yaşındaki kız çocuklarına türban takılmasını salık

verenlerdir, mahallelerimizde IŞİD çetelerine yardım toplayanlardır.

Biz kadınlar, dinci gerici ideolojiye karşı laikliği, eşitliği,

özgürlüğü ve barışı daha fazla savunmak zorundayız. Kadınların yaşam ve

varlık mücadelesi ancak bu ideolojinin mahkûm edilmesi ile güç kazanabilir.

AKP iktidarının yürürlüğe koyduğu 4+4+4 sistemi ile çocukların, ama

özellikle kız çocuklarının eğitim hakkı ellerinden alınıyor. Eğitim

süreci kesintiye uğruyor. Eğitim sisteminin gericileşmesiyle beraber,

eğitim kurumlarındaki gerici kadrolaşmanın çocuklarımızın beyinlerini

esir alması tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bugün karma eğitim dahi

hükümet sendikası Eğitim-Bir-Sen tarafından tartışma konusu haline

getirilmiştir. Diğer taraftan, yoksul çocuklara türlü zorbalığı ve

istismarı yaşatan dinci gerici vakıflar, iktidardan aldıkları güçle,

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurumlar, İHH ve Eğitim-Bir-Sen

işbirliği ile okullarda çeşitli projeler yürütmekte ve cihatçı çetelere

para toplamaktadır. Bizzat iktidarın desteğiyle kurulan ve korunan Ensar

Vakfı gibi gerici kurumlar, çocuklarımızın beyinlerini yıkamakla

kalmamakta, çocuk istismarına ortam yaratmakta ve buna göz yumulmasını

talep etmektedir.

Bugün, “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, fıtrata ters” diyen bir

cumhurbaşkanı tarafından yönetiliyoruz. Dinci gerici ideoloji, kadınları

erkeklerle eşit bireyler olarak değil, erkeklere hizmet için yaratılmış

varlıklar olarak görmektedir. Kadına yönelik şiddetin temel sebebi kadın

erkek eşitsizliğidir. Bu eşitsizlik, tarihsel kökenlere sahip olsa bile,

kapitalizmle beraber derinleşmiş, karmaşıklaşmıştır. Kapitalizm

koşullarında özellikle tehlikeli hale gelen dinci gericilik, tüm gerici

ideolojiler gibi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmekte,

kadının erkeğin hizmetine verilmiş bir kul olduğu anlayışını

güçlendirmektedir. Otoriterleşmenin ve gericiliğin temsilcisi olan

AKP/Saray diktatörlüğü, zora dayalı toplumsal ilişkileri ve dinci gerici

ideolojiyi yaygınlaştırarak, kadının konumunu zayıflatmıştır. Bugün

korkunç boyutlara ulaşan kadın cinayetlerinin temel sorumlusu da,

kadınla erkeğin eşit olmadığı fikrini üreten gerici ideolojilerdir.

Dinci gerici ideoloji kadını şeytani bir varlık olarak görmekte ve kadın

bedenini bir günah nesnesi olarak kontrol altında tutmak istemektedir.

Kadın bedenine dönük saldırılarda dahi kadın suçlu taraf ilan edilmekte,

"o saatte, o kıyafetle, tek başına nerede olduğu" sorgulanmaktadır.

Kahkahasından giyim kuşamına, hangi saatlerde gezeceğine, kaç çocuk

doğuracağına, nasıl yaşayacağına kadar her konuda AKP iktidarı talimat

vermektedir. Kadınların doğum kontrol yöntemi kullanıp kullanmamasına,

çocuk sahibi olma zamanına, hatta hangi yöntemle doğuracağına karar

verme hakkı dahi tartışma konusu haline getirilmektedir. AKP döneminde

kadına “bahşedilen” özgürlük, dinci gericiliğin kadına biçtiği role

girme özgürlüğüdür ve ötesini talep eden kadın ahlaksızlıkla

suçlanmakta, başına gelecek her şeyi de “hak etmektedir”.

Kadınların bedenleri, cinsel tercihleri, giyim kuşamları üzerindeki her

tür baskıcı uygulama kaldırılmalıdır.

AKP’nin iktidara geldiği günden beri, Türkiye’de sermayenin güçlenmesi

ile emekçilerin hak kayıpları beraber seyretmiştir. AKP/Saray

diktatörlüğünde, çalışan kadınların payına da, daha fazla sömürü, uzun

ve esnek çalışma saatleri ve düşük ücretler düşmektedir. Kadınların

“esas” işlerinin çocuk bakımı ve ev işleri olarak tarif edilmesi,

sermayeye ucuz ve esnek kadın emeği sağlanması anlamına gelmektedir.

Sermaye ve dinci gerici AKP ideolojisi, kadınların çalışma hayatını

çocuk sahibi olmakla çatışma içine sokan bir düzen yaratmaktadır. Bu

çatışmadan yararlanan patronlar ve iktidar, kadınlara, esnek ve

güvencesiz çalışma ile iş yaşamından uzaklaşmayı birer seçenekmiş gibi

sunmaktadır. Neoliberal saldırılarla eğitimin özelleştirilmesi, kreş ve

anaokullarının paralılaştırılması yoluyla çocuk bakımının tamamen

kadınların sırtına yüklenmesi de kadınların çalışma hayatında

ayrımcılığa uğramasına neden olmaktadır. Dinci gerici ideolojinin

kadınlara sadece çocuk yetiştirme ve kocalarını mutlu etme görevini

yüklemesi, kadınların aldıkları ücretlerin “ev ekonomisine katkı” olarak

görülmesine yol açmakta, kadınları iş yaşamından uzaklaştıran, esnek

çalışmayı tek seçenek haline getiren düzenlemeler yapılmaktadır.

“Eşit işe eşit ücret”, kadınların en temel hakkıdır. Kadın emeğini

değersizleştiren koşullar ortadan kaldırılmalıdır. Kadınların üzerine

yıkılan ev işleri ve çocuk bakımı toplumsallaştırılmalı, ucuz

yemekhaneler, çamaşırhaneler, bakımevleri, kreşler ve anaokullar gibi

çeşitli kurumlar aracılığıyla ücretsiz olarak devlet tarafından

üstlenilmelidir. Çocuk yetiştirmede anne ve babanın ortak sorumluluğu

yasalarla belirtilmelidir.

Dinci gerici ideolojiden beslenen çeteler, bugün başta Suriye’de olmak

üzere bölgemizde ve dünyada savaşı körüklemekte, insanlığa karşı büyük

suçlar işlemektedir. Bu ideoloji sadece sıcak savaşların değil,

katliamlarla sonuçlanan terör saldırılarının da günümüz dünyasındaki en

önemli ideolojik dayanağını oluşturmaktadır. Suriye’deki cihatçı

çetelerin binlerce kadını esir aldığı, çoğunu sattığı veya zorla

evlendirdiği ve esir alınan kadınların ve küçük kız çocuklarının

neredeyse tamamının tecavüze uğradığı biliniyor. Suriye’de cihatçıları

destekleyen AKP iktidarı, orada yaşanan yıkımdan, milyonlarca insanın

türlü tehlikelerle ülkelerini terk etmesinden birinci derecede

sorumludur. Sığınmacı olarak Türkiye’ye gelen genç Suriyeli kadınları

“muta nikâhı” adı altında cinsel ilişkiye zorlayan ve insan ticareti

yapan çetelerin olduğu da biliniyor. Çaresiz Suriyeli kız çocuklarına

yönelik cinsel taciz ve istismar olayları da akıl almaz boyutlara

ulaşmış durumda. Diğer taraftan dinci gerici vakıflar aracılığıyla

çetelere aktarılan destekler bir yana, hükümet Suriye’deki iç savaşta

aldığı tutumla IŞİD gibi çetelerin Türkiye’ye sızarak katliam yapmasına

zemin hazırlamıştır.

AKP iktidarı ülkeyi hızla bir kaosa ve çatışma ortamına itmektedir.

Ülkemizde yaşanan çatışmaların, patlayan bombaların ve katliamların

sorumlusu dinci gerici ideolojinin üreticisi AKP iktidarıdır. Her

patlayan bombadan sonra ülkedeki terör ortamının hesabını vermek yerine

yayın yasağı koymaları, ölümlerin ardından bizimle istikrara devam deyip

oy istedikleri pişkin açıklamalar yapabilmeleri, bu ideolojinin alıcısı

haline getirdikleri kitlelerden aldıkları güç sayesindedir.

Bugün Türkiye, birçok ilinde süresiz sokağa çıkma yasakları ilan edilen

ve şehir merkezlerinde şiddetli çatışmaların yaşandığı bir ülke haline

dönmüştür. Kadınların sokaktaki yaralıları almak için beyaz bayrakla

dolaştığı, insanların ölü bedenlerinin bodrum katlarında çürüdüğü,

savaşta öldürülen bir kadın bedeninin çıplak olarak teşhir edildiği,

barış isteyen akademisyenlerin cezaevine konduğu bir ülke yarattı dinci

gericilik.

Biz kadınlar, AKP iktidarının yarattığı savaş ve terör ortamına karşı

daha fazla insanın ölmemesi için barışı savunuyoruz.

Bizler şiddete, kadın cinayetlerine, kadınların eğitim sisteminden

dışlanmasına, her türlü kadın düşmanı politikalara, eşitsizliğe, esnek

ve güvencesiz çalışmaya, çocuk istismarına, yaşam alanlarının ve doğanın

talanına, savaşa, teröre ve katliamlara engel olmak için dinci

gericiliğe ve onun temsilcisi AKP/Saray Diktatörlüğüne karşı bir araya

geliyoruz.

Bizler ilerici kadınlar meclisi olarak diyoruz ki; dinci gericiliğe

karşı laiklik, eşitlik, özgürlük ve barış için karanlığa geçit verme

umut sende!"

Kaynak: Birgun.net