FETÖ olarak adlandırdıkları örgütün (bildiğimiz kadarıyla örgüt adını kendi koyar, devlet onun önüne “terör örgütü”nü sıfat olarak ekler) ölüm listesindeki 50 kişinin kim olduğunu merak ettiğimden Yeni Şafak yazarı Salih Tuna’nın 30 Temmuz tarihli “FETÖ’nün infaz listesi” başlıklı yazısına göz attım. “FETÖ’yü hâlâ bir ‘cemaat’ falan sanıyorlar galiba. Artık şunu tartışamayız: FETÖ bir CIA organizasyonudur. Hep söyledim, tekrar edeyim” diye başlayıp “Orgeneralinden mülâaneci şakirdine kadar hiçbir FETÖ mensubu ABD’den izinsiz değil darbe teşebbüsünde bulunmak, maklube bile yemez.” diye devam eden paragrafa gelince Erdoğan söylemeden söyleme cesareti gösteren bu cevval ne söylemiş bir bakayım dedim. Öyle ya, Fetullah’ın bir ABD projesi olduğunu söylemiş, biz de onun bu uyarısını dikkate almamışsak aymazın tekiyiz demektir. O an toptancı bir yaklaşımla “yandaş” deyip geçtiğimiz kişiler arasında varsa aklını kullananlara haksızlık etmemek, fikrinden yararlanmak gerektiğini düşündüm. Bir de bu konuda aynı şeyi düşündüğüm birini keşfetmenin mutluluğunu yaşadım!
Adam “hep söyledim” dediği şeyi söylemiş mi diye Erdoğan’ın “Hocaefendi”yi ülkesine davet ettiği 2012 Haziranındaki yazılarından birine baktım. Bakın bu kişi “Hocaefendi’nin konuşması Başbakan’ın cevabı” başlıklı uzun yazısında ne demiş:

“Cemaat’ten veya ‘Camia’dan veya ‘Hizmet’ten değilim ama Hocaefendi ağladığında kendimi tutamaz ağlarım.

Bu sefer de öyle oldu; Hocaefendi ağladı ben de ağladım.

Hayır, ağlayan kimi görse dayanamayıp ağlayan zırlaklardan değilim.

Öyleleri var ki, onlar ağlar ben gözyaşlarına lanet ederim.

Lakin Hocaefendi ne zaman ağlasa ağlarım.

‘Cemaat’ten değilim ama kuvvetle muhtemel onlara gelen küfürler ve tehditlere ben de maruz kalıyorum.

“Satılmış, vatan haini” lafları gırla gidiyor; en hafifi de, ‘Siz Fetullahçılardan hesap soracağız’ tehdidi.

Sayın Başbakanımızın malum daveti üzerine ulusalcı zevat yine maval okumaya başladı: ‘Senin Hocaefendin gelemez tabii; ona CIA karar verir.. ‘Ulan cibilliyetsizler! Hem vatanından kopartıp Amerika’da yaşamaya duçar ediyorsunuz, hem de dönmesine CIA karar verir diyorsunuz! Neyse, irfanı ve izanı kıt bu şebeklere laf anlatamayız, biz iyisi mi mevzumuza dönelim.

Sayın Başbakan’ın Türkiye’ye daveti üzerine Hocaefendi’nin yapacağı konuşmaya ağlayacağımı söyleseydiler inanamazdım.

• • •
Vatan hasretini Türkiye’den getirilen toprakları koklayarak dindirmeye çalışan Hocaefendi’nin bu davete icabet edeceğini düşünmüştüm.

Yanılmışım! Hocaefendi gözyaşlarını döke döke neden ‘davete’ icabet etmeyeceğini anlattı.

Bu da, o şarkıdaki gibi yine bize ‘hasret var’ demekti.”

Şu sıra, günlük ulusal gazetelerde yazan 350 kişinin en az yarısı arkasından gittikleri kişinin tükürüğünü yalıyor. “Aldanmışım”, “aldatılmışım”, “fark etmemişim” geçelim bunları… Salih Tuna’yı önemli bulduğumdan değil, “Ulan cibilliyetsizler” diyerek ahlaki düşkünlük içinde olduğunu söylediği kesim adına, diğerlerini de temsilen seçtim. Bu kişilerin, bu gün, bir zamanlar cibilliyetsiz bulduğu bizimle aynı noktaya geldiğini düşünmeyin; herhangi bir ahlaki, etik, hukuki değerleri yok bunların. Demokrasi mücadelenizin ortağı yapmayın, ağzınızı açın ve ne denli iğrenç olduklarını söyleyin. Şöyle deyin;
İğrençsiniz be…

Kaynak: Birgun.net