Başbakan Davutoğlu'nun kritik MKYK sonrası istifaya zorlanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı anayasal darbe olarak yorumladı. RS FM'den Yavuz Oğhan'a konuşan Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu ise bu yorumları eksik buldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ağustos 2014'te bayrak teslimi yaptığı Başbakan Ahmet Davutoğlu, kazandığı iki seçime rağmen istifa ettiğini açıkladı. AKP, 22 Mayıs'ta kongreye gidecek.

Erdoğan, bu durumun Başbakanın kendi kararı olduğunu söylese de kulisler Davutoğlu'nun istifaya zorlandığını konuşuyor. Muhalefet başta olmak üzere pek çok kesim Anayasa'nın askıya alındığını, Türkiye'nin fiili bir duruma geçtiği yorumunda bulundu.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Profesörü ve BirGün yazarı İbrahim Kaboğlu ise, bu yorumları eleştirdi. Böyle bir ortamda yapılacak Anayasa'nın da meşru olmadığını savundu:

" ‘Fiili bir durumla karşı karşıyayız' diyorlarsa doğrudur, ama bunu kabullenme anlamında söylüyorlarsa hukuku inkar ederler. Fiili bir durum var. Bu hukuk dışıdır denmeli. Ben bir hukukçu olarak anayasa düzenini mi savunuyorum yoksa hukuk dışı uygulamayı meşrulaştırıcı söylemlere mi giriyorum? Hepimiz sınavdayız. Türkiye eğer bu ortamda Anayasa yapacaksa meşru değildir. Anayasa süreci hukuk ve demokrasi yoluyla yapılmalıdır. Dayatma yoluyla yapılırsa adı konmamış darbe anayasası olur. Sonuçları ise adı konulmuş olandan daha ağırdır."

‘ERBAKAN KENDİ İSTİFA ETMİŞTİ'

Anayasal darbe iddiaları için de yorumda bulunan Kaboğlu, 28 Şubat süreciyle bu dönemin kıyaslamasını yaptı. Yaşanılanın çok açık bir şekilde anayasa ihlali olduğunu söyledi:

"Yaklaşık 20 yıl öncesine gidelim. 28 Şubat sürecin kilit aşaması neydi? Sayın (Necmettin) Erbakan başbakanlıktan istifa etti. Görev koalisyon ortağına verilmedi. Buna postmodern darbe dendi. Şimdi ise burada bir Cumhurbaşkanının Başbakan'ı istifa ettirmesi söz konusu. Parti'ye kongre yaptırmak istiyor. Anayasa'nın 109. maddesi açısından bakıldığında Cumhurbaşkanı, Başbakanı görevlendirme konusunda bir esnekliğe sahiptir. Daha önceki dönemlerde başbakana, el çektirmek 27 Mayıs'ta, 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül Darbesi sırasında yaşandı. Ama bu kadar açık olarak bir başbakanın görevden alınıp yenisinin kim olacağı sürecinin başlatılması ilktir. O dönem Erbakan kendi inisiyatifiyle istifa etti. Burada ise Davutoğlu'nun istifa ettirilmesi söz konusu. Türkiye'nin çok çok önemli sorunlarla boğuştuğu bir dönemde bence 28 Şubat'a karşılaştırılamayacak derecede açık bir anayasa ihlali söz konusu.

‘ASİMETRİK BİR UYGULAMA'

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ve 2015 yasama organları seçiminde sürekli olarak Anayasa ihlalinde bulunduğunu söyleyen İbrahim Kaboğlu, anayasa dışındaki uygulamaya farklı açıdan yaklaştı:

"Anayasa dışı fiili bir durum yaratması belki başkanlık rejimine kapı açmak amacıyladır. Şöyle hukuki bir sorunla karşı karşıyayız: Anayasa yürürlükte. 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de darbe yapıldı ve Anayasa'nın kaldırıldığı söylendi. Anayasal düzen hakkında kanun yürürlüğe koydular. Ş uanda ise adeta paralel uygulama. Erdoğan'ın Fethullah Gülen için dediği paralel yapıya benzer şekilde asimetrik bir uygulama var. Anayasa hukuku diliyle açıklamak çok zor. Biz fiili durumu kabul edersek o zaman fiili yolla anayasa yapılma girişimi olacak. Oysa Anayasal düzeni kabul edecek olursak ki öyledir, o zaman bu anayasanın öngördüğü hukuki yollarla yeni bir anayasa yapılabilir." (Sputnik)

Kaynak: Birgun.net