Emniyette, orduda, yargıda, MİT’te, medyada, iş dünyasında, üniversitelerdeki FETÖ operasyonları hız kesmedi. Her gün yeni gözaltı ve yeni operasyon haberleriyle uyanıyoruz. Gülencilerle zerre alakası olmayan, aksine yaratmaya çalıştıkları korku imparatorluğuna bayrak açmış gazeteci, sanatçı, eğitimcileri de; darbe için çıkarılan OHAL düzenlemeleriyle ekmeğinden, özgürlüğünden etme çabaları sürüyor.

•••

Bu süreçte toplumun farklı kesimlerinden Gülencilerin darbe yapabilecek seviyeye gelmesinde katkısı bulunan siyasiler ne zaman ayıklanacak diye soranların sayısı her geçen gün artıyor. AKP tabanında da bu konuya ilişkin ciddi bir rahatsızlık olduğunu, parti yetkilileri bile gizlemiyor.
Bu tepkiler yükselince, AKP’nin kurmayları tabanı sakinleştirecek açıklamalar yapmak durumunda kalıyor. Ancak partinin Siyaset Akademisi’nin Anadolu’da yaptığı toplantılarda sarf edilen sözler, bu tepkileri dindirecek gibi görünmüyor. Mustafa Şentop ve Taner Yıldız’ın son sözleri (elbette havuz medyası basmadı bunları) epey tartışma yaratacak cinsten.

•••

AKP’nin hukukçu kurmaylarından Mustafa Şentop, Çorum’daki toplantıda “AKP’de FETÖ’cüler yok mu?” sorusunu şöyle yanıtlamış: “Siyasette FETÖ'cüler var mı? Tabii ki vardır ancak ‘Asker ve polis içerisinde var, burada niye o kadar yok?' demek yanlış.”

Eski Enerji Bakanı Taner Yıldız ise AKP’nin içinde temizlik yapılsın taleplerine kinaye yaparak şöyle yanıt vermiş Samsun’da: “Şimdi her şey bitti, AK Parti içindeki FETÖ’cüleri ayıklama işine geldi!”

Medyadan üniversitelere her yerde “temizlik” yapılırken siyasetin bu kadar rahaaaaat olması insana “Tamam ama hırsızın hiç mi suçu yok?” dedirtiyor.
Aman Sayın Savcım, buradaki “hırsız” sözcüğüne takılmayın sakın, Nasrettin Hoca’nın askerleriyiz biz.

•••

Yüksek profil: Patlamadan yakalayamıyoruz
Düşük profil: Aradan kaçıyor bazen

Stratejik derinliğiyle nam salan eski Başbakan Davutoğlu’nun canlı bombalar için sarf ettiği ”Patlamadan yakalayamıyoruz” sözleri unutulmadı. Erdoğan’ın metin yazarı, AKP vekili Aydın Ünal’ın “Yeni başbakan düşük profilli olacak” çıkışından sonra koltuğa oturan Binali Yıldırım’ın, önceki gün yaptığı açıklama da en az selefininki kadar talihsiz. Şemdinli’de 15 can alan PKK’nın intihar saldırısını, Başbakan şöyle yorumlamış:

“Birçok yerde bu ve bunun gibi eylemler gerçekleşmeden engellenmektedir. Fakat kimisi de bu şekilde aradan kaçmaktadır.”

GÜNÜN VECİZ SÖZÜ“Üniversitede eleştirel aklı hakim kılmak için herkes üzerine düşen görevi yapacak.”(Binali Yıldırım-Başbakan)

Evet intihar saldırılarının tümünü tespit etmek ve önlemek çok zor. Ama “Aradan kaçtı” diye tanımlamak? Yakınlarını kaybedenlere böyle tarif edin bakalım, ne yanıt alacaksınız?

•••

Bakan: Beni görevden alıyor, yerine Bilal’i getiriyor

Gülen’i istemek için ABD’ye gitmeye hazırlanan Adalet Bakanı Bozdağ, valizini hazırlamadan önce pazar günü Ankara’da gazetecilerle buluşmuş. Her biriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirip, hemen hemen davet ettiği her gazetenin birinci sayfasına özel haber kıvamında girmeyi başarmış. Her neyse, Bozdağ’ın da gündeminde “FETÖ’cülerin AK Parti’ye sızma çabaları” vardı. Bozdağ, “Bunlarla irtibatlı kim varsa hepsi aday adayı oldu. Hatta Bülent Bey gitti geldi ama Cumhurbaşkanımız kimseye onay vermedi” demiş. Bülent Arınç’ın alenen “FETÖ adaylarını” vekil yapmak için kulis yaptığını söylemiş yani. AKP’de temizlik meselesi konulurken bu açıklama nasıl bir yankıya yol açacak göreceğiz.

Bozdağ’ın açıklamalarından son bir anekdot. Cemaatçileri devletten temizlemenin nasıl zor olduğunu anlatırken şu örneği vermiş: “Beni görevden alıyor, yerine Bilal’i getiriyor. Halbuki Bilal’i senin için koymuşlar. Bunlardan olmayanı getirmeye çalışıyorsun ama bunlardan olmayanı yok.”

Bakan’ın bu sözlerini okurken hemen Wikipedia’yı açıp baktım. Bütün bu atamalar, terfiler olurken iktidarda kim vardı diye. Bilgilenip, hemen unuttum.

•••

Gazetelerde “temsil” sorunu

Matbaanın gelmesi kadar geç olmadı ombudsmanlıkla tanışmamız. 2000’lerde Milliyet’te Yavuz Baydar ve Hürriyet’te Doğan Satmış ile başlayan ve birçok gazeteye yayılan “Okur Temsilciliği” gerçekten hataları azalttı, okur ile gazeteci arasındaki mesafeyi kısalttı.

Ancak son dönemde -birkaç isim dışında- okur temsilciliğini “paralel yayın yönetmenliği” olarak gören isimler türedi. Okurun sesi olma, okur ile gazete arasında köprü işlevi görmesi beklenenler; kendi ulvi görüşlerini aktarmaya, gazetede beğenmediği bir şey olunca köşe üzerinden yazı işlerine ayar vermeye, muhabir tebrik etmeye başladı. Dün tüm okur temsilcisi köşelerini okudum, tek bir okurun eleştirisine yer vermeyen bile vardı.

Hani işinize karışmak gibi olmasın ama... Bari köşenin adından “okur” sözcüğünü çıkarın. İmza: Bir okur-yazar.

•••

Anıtkabir’i TOKİ’ye verin gitsin!

Anıtkabir’e önce salıncaklı-kaydıraklı park yaptılar, şimdi de halı saha inşaatına başlamışlar. Genelkurmay’ın kontrolündeki Anıtkabir’e yarın bilardo salonu açılırsa hiç şaşırmayın. Hayır, Genelkurmay işini yeterince iyi yapamıyorsa TOKİ’ye verin gitsin. “Çevre”si olanların Şehircilik Bakanlığı eminim her türlü projeye destek verecektir!

•••

Yaşasın! Irak’a vizesiz gidebiliyoruz

Vizesiz gidebileceğimiz ülkeler listesine bir yenisi eklendi. Bu büyük müjdeyi gazetelerden okuduk. Habere göre “dostane ilişkiler ve işbirliğini güçlendirme arzusuyla” yapılan anlaşma dün yürürlüğe girdi. Her 6 ay içinde 90 gün Irak’ta kalabilecekmiş TC vatandaşları. Bu müjdenin hemen yanında “Iraklı elçiden küstah açıklamalar” haberi vardı. Pek “dostane” görünmüyordu bu yalnız. Başika’daki Türk askerlerinin çekilmesini isteyen Hişam Ali Ekber İbrahim el Alevi, “Türkiye toprak bütünlüğümüze saygı göstermeli. Eğer bu konuda geri adım atmazlarsa tavrımız farklı olur” demiş. Özetle vatandaşınız tamam ama askeriniz “vizesiz” gelemez diyordu Elçi.

Kaynak: Birgun.net