FATİH KIYMAN [email protected]

T ürkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (TEDAŞ) keyfi uygulamaları güneş enerjisinin geleceğine yön verebilecek küçük ölçekli lisanssız elektrik üretimini baltalıyor. Projeler bürokraside donduruluyor, Bakanlık büyük ölçekli yandaş sermaye dostu “tekelci” politikalara yöneliyor. CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, TEDAŞ’ın durma noktasına getirdiği lisanssız elektrik üretimi projeleri konusunu geçtiğimiz ay gündeme taşıdı, Tabii Kaynaklar ve Enerji Bakanı Berat Albayrak’a “dönen gariplikler” ile ilgili 42 soru yöneltti. Son zamanlarda 180 derece dönen enerji politikaları neticesinde başta güneş enerjisi olmak üzere 2 bin 500 kadar proje başvurusu bürokraside “dondurulmuş” durumda, küçük yatırımcının elektrik üretiminde oynayabileceği kilit rol ise ortadan kaldırılıyor. Sorunlar arasına son olarak FETÖ soruşturmaları kapsamında işten çıkarmalar ve “kadrolaşma” fırsatçılığı eklenmiş bulunuyor.

Lisanssız üretim güneşi teşvik etti
Son zamanlarda yaşanan gelişmelerin çarpıklığını anlamak için 2012 yılında, yürürlüğe giren Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliğini hatırlamak gerekiyor. Yönetmeliğe göre 1 Megavat’ın altında elektrik üreten santrallar için lisans gereksinimi ortadan kaldırılmış, küçük yatırımcının elektriğe yatırım yapmasının önü açılmıştı. Sonrasında 2014 yılında Türkiye’de güneş enerjisine ilgi büyük oranda artmış, yerel belediyeler dahi küçük ölçekli girişimlerle lisanssız elektrik üreterek yarar sağlamıştı. Lisanssız elektrik üretimi yönetmeliğinin Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki geri kalmışlığını bir nebze gidermesi ise şaşırtıcı değildi çünkü güneş enerjisindeki atılımıyla adından sıkça söz ettiren Almanya, başarısını her şeyden önce küçük girişimciye, yani çatılarda elektrik üreten çiftçinin şebekeye elektrik üretebilmesine borçlu. Lisanssız üretim, elektrik tüketen herkesin kendi elektriğini üretebilmesinin önünü açıyor, dağıtım sistemine bağlılığı ortadan kaldırıyor ve maliyetleri düşürüyor.

Fakat son zamanlarda göze çarpan keyfi uygulamalar, olumlu örneklere rağmen bu yönetmeliğin terk edileceğini gösteriyor. Enerji Bakanı Berat Albayrak, lisanssız güneş enerjisinin yıl sonuna kadar tümüyle terk edileceğinin sinyalini verdi. Kullanılacak yeni model ise Yenilenebilir Enerji Kalkınma Alanları (YEKA) üzerinden yürüyecek. YEKA’lar ile birlikte güneş enerjili elektrik üretimi Konya Karapınar’dakine benzer lisanslı, yüksek kapasiteli “Güneş Tarlaları” ile gerçekleşecek.

Büyük ölçekli üretime geçiş, yenilenebilirin yaygınlaşması adına kendi içinde olumlu bir gelişme olsa da uzmanlar, YEKA’lara geçişte küçük ölçekli girişimlerin topyekûn terk edilmesinin, küçük yatırımcının engellenmesinin izahı olmayan bir çelişki olduğuna işaret ediyor. Üstelik, yön değiştiren enerji politikası neticesinde “yanma” riskiyle karşı karşıya bırakılan 3 bin 500 projenin piyasa payı 3 milyar dolar gibi yadsınamayacak bir oranda.
CHP Milletvekili Kazım Arslan, bu süreci “güneş enerjisinde kartelleşme” olarak tarif ediyor. Hükümetin fırsatları “kontrol edebileceği” sermaye gruplarının tekeline vermeye çalıştığını ifade ediyor. Uzmanlar ise problemin daha da büyük olduğunu, tekelleşmenin ötesinde tamamen yeni bir enerji politikasına geçildiğini söylüyor ve bu politikada güneş enerjisini başarıya götürecek küçük yatırımcıya yer olmadığının altını çiziyor.

“Yerli ve Milli” aldatmacası
Uzmanlar hükümetin güneş enerjisinde büyük projelere yönelmesinde önemli bir etkenin de “yerli ve milli” güneş paneli imalatı sevdası olduğunu belirtiyor. Güneş enerjisinde kurulumun maliyetinin önemli bir bölümünü güneş panellerinin ithalatı oluşturuyor ve bu da halihazırda kontrolden çıkmış cari açığı olumsuz etkiliyor. Bulunan çözüm ise gerekli yatırımların yapılarak güneş panellerinin ülkede üretilmesi. Güneş paneli üretimine yatırım yapılmasını öngören devlet, güneş enerjisinin kaç yılda kaç megavata ulaşacağını kesin olarak bilmek istediğinden, büyük ölçekli girişimlere bel bağlıyor.

Fakat burada da çarpıklıklar dikkat çekici: Birincisi, “üretimden” kastedilen, panel yapımında kullanılacak güneş hücrelerinin yine yurtdışından ithal edilerek montajın Türkiye’de yapılması. Dolayısıyla Türkiye yine yüksek teknoloji ekonomisi olma yolunda ilerlemiyor, ucuz işgücü ekonomisi rolünü oynuyor. Diğer yandan güneş enerjisi üretiminde Ar-Ge fırsatlarında sona gelinmiş de değil. Örneğin Türkiye, “ışığı kesmeyen” dolayısıyla pencerelere dahi uygulanabilecek yeni nesil “fotovoltajik” hücre teknolojilerine Ar-Ge yatırımı yaparak fırsat yakalayabilecekken yine kısa vadeli, “şark kurnazı” politikalar ile günü kurtarmaya çalışıyor.

Kaynak: Birgun.net