UĞUR ŞAHİN [email protected]
@uugurs

Türkiye 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında olağanüstü günler yaşamaya devam ediyor. Ülke içeride ve dışarıda savaşa sürüklenirken, OHAL’i fırsat bilen AKP hükümeti Kanun Hükmünde Kararnamelerle(KHK) Meclis’i devre dışı bırakarak, keyfi şekilde ülkeyi yönetmeye başladı. Kamuda on binlerce muhalif kamu personeli görevinden uzaklaştırılırken yeni tasfiyelerin yolda olduğu ifade ediliyor. Türkiye’nin ÖSO’cu(Özgür Suriye Ordusu) cihatçı grupların da desteğiyle başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu da devam ediyor. Ölümler gelmeye başladı. Aralarında Batman ve Hakkâri’nin de olduğu 28 belediye de kayyum atandı. Yaşanan tüm siyasi gelişmelerle birlikte, Türkiye’de tek adam rejiminin daha da belirginleştiğine dair eleştiriler dillendiriliyor.

Geçen günlerde Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği’ne (IPSA) başkan seçilen Prof. Dr. İlter Turan BirGün’e konuştu. Turan, darbe girişimiyle birlikte Türkiye’nin büyük bir kriz atlattığının altını çizerek, OHAL’le ilgisi olmamasına rağmen çıkarılan ve cadı avına sebebiyet veren KHK’leri eleştirdi. Turan, “Darbe girişiminin tekrarlanmaması için, tedbir almak mümkün. Fakat şu anda iki tür problemle karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi, Olağanüstü Hal’le ilgisi olmayan konularda da Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılıyor. Bu Anayasa’ya da, Anayasa’nın amaçladıklarına da aykırı bir durum ve yapılmaması gereken bir şeydir. Hatta bunun bazı konularda yapılmaması için, iktidar taahhütlerde vermişti. Mesela, son Torba Yasa’dan kayyum atanması konusun çıkarılmasını kabul etmişti. Sonra bunu samimiyetsizce OHAL KHK’leri çerçevesinde geri getirdi” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. İlter Turan

Turan, aralarında Barış için Akademisyenler bildirisinin imzacılarının da olduğu ve KHK’lerle birlikte görevlerine son verilen muhalif kamu personelleri için, “Bu bir yetkinin amaç dışı kullanmasıdır” dedi.Turan, “İkinci problem burada başlıyor. Bazı insanların eylemleri dolayısıyla görevlerinden alınması söz konusu olabilir ama bunun hukukun öngördüğü usullere uygun olarak yapılması esastır. Bu görevden alınanların çoğu, kendilerini savunma haklarına bile sahip olmadan görevlerinden ayrılıyorlar. Zaten hükümet bile aşırılığa kaçıldığını hissetmiş olacak ki, hem titiz davranılması konusunda tavsiyelerde bulundu hem de bazı görevden alınan kişileri göreve iade edilebileceğini söyledi. Esas itibariyle darbe girişimiyle hiç ilgisi olmayan, ama muhalefetleriyle bilinen bir takım kişilerinde, barış bildirisini imzalayan akademisyenlerin de görevinden alındığına şahit oluyoruz. Bu da yine bir yetkinin amaçlanmayan bir şekilde kullanılmasıdır. Kabul edilmesi de onaylanması da mümkün değil” diye konuştu.

Her parti Anayasa için görüş belirtmeli
Bayram tatili sonrası hızlandırılacağı belirtilen ve HDP’nin devre dışı bırakılarak, AKP, CHP, MHP arasında yapılan yeni anayasa görüşmeleri için Turan, “Gönül isterdi ki parlamentoya seçimle gelmiş bütün partilerin temsilcilerinin bu süreç içerisinde bir yeri olsun. Fakat Meclis açılsın, bu süreç nasıl yürüyecek görelim. Anayasa değişimi gündeme gelecekse, en azından parlamentodaki siyasi temsilcilerin her madde üzerinde söz alıp, görüşlerini belirtmeleri gerekli. Yani temsilcilerin devamında gerekli bulurlarsa değişiklik önergeleri vermeleri eminim ki mümkün olacak” ifadelerini kullandı.

İlan edilen OHAL sonrasında çıkartılan KHK’lerin, ‘tek adam’ rejimini gözler önüne serdiğine ilişkin yapılan eleştiriler hakkında Turan şu yorumda bulundu: “Bu tür tedbirler, bizatihi tek adam rejimine gitmenin bir göstergesi değil. Çünkü bu iş bir parlamentonun rızasıyla yürütülen bir iş. Fakat Türkiye’de hukuken değil de fiilen bir tek kişinin onayı olmadan hiçbir işin yapılmaması durumuyla karşı karşıyayız. Yani bunlar gerçek.”

Operasyon genişlerse Türkiye’nin durumu zorlaşır
Turan, Cerablus’ta başlatılan ve çok sayıda askerin yaşamını yitirmesine sebep olan Fırat Kalkanı Operasyonu’nun genişletilmesi halinde Türkiye’nin zor duruma düşeceğini vurguladı. Turan, “Suriye’deki müdahalenin henüz nasıl gelişebileceği konusunda yeterli bilgimiz yok. Türkiye ilk beyanındaki gibi, sadece sınırını güvene almak ve sınırında güvenli bölge oluşturmak hedefinde giderse belki bu yükü taşıyabilir. Ama olayı genişleterek ve başka yerlere yayacak olursa, zannediyorum ki milli ekonomimizin kaldırabileceği bir yükten daha fazla yük teşkil eder” dedi.

Kaynak: Birgun.net