Erdoğan,Kaçak Saray'da 21. Muhtarlar Toplantısı'nda konuşuyor.

Konuşmasından satırbaşları:

Kendini bu ülkeye ait hisseden herkesle birlikte kurduk bu ülkeyi. Bugün birileri çıkmış bu büyük bütünün bir parçasını bizden koparmak için içerde ve dışarıda binbir oyun çeviriyor. Et tırnaktan nasıl ayrılmazsa, kardeş kardeşi nasıl reddedemezse bizim de 79 milyon vatandaşımızdan tek birini bile feda etme gözden çıkarma lüksümüz yoktur.

Vatan toprağı bizim son sınırımızdır. Bu topraklardan tek bir santimi bile gözden çıkarma, feda etme hakkına sahip değiliz. Eğer milli birliğimize halel gelmesine meydan olacak bir gaflete düşersek şehitlerimiz bizden davacı olur, gazilerimiz, ecdadımız bizden davacı olur. Bugün bölgemizde ve dünyada umudunu Türkiye'nin bekasına bağlamış yüz milyonlarca kardeşimiz bizden davacı olur.

Ülkesine ve millletine zarar verecek davranışlar içerisinde olanlar, sözler söyleyenler yok mu? Elbette var, bir kısmı cehaletinden böyle davranıyor. Bir kısmı da gönlündeki ve kafasındaki ihanet çukurunun içinde debeleniyor. Dikkat edin, Türkiye'nin birliği ve beraberliği konusunda olumsuz davranış sergileyenlerin hepsinin geçmişlerinde ve zihin dünyalarında bir arıza vardır. Böyle olduğu içinde kim Türkiye'nin karşısına çıkarsa açıkca ve sinsice onun yanında saf tutuyorlar.

Bunlar arasında ülkemizin toprak bütünlüğüne saldıran eli silahlı teröristler var, Türkiye'yi uluslararası alanda müşkül duruma düşürmek için malzeme üretenler var. Türkiye'nin DAİŞ terör örgütüne destek verdiği iftirası bu ülkeye ve millete düşmanlık değil de nedir?

Terör örgütlerini destekleyen devleti itham edenler, bildiriler yayınlayanlar; bunların başka bir adı olabilir mi? İster bölücü örgüt adına, ister paralel örgüt adına sürekli ülkenin çıkarlarına saldırmak millete düşmanlık değil midir? Türkiye güçlü bir ülkedir. Çukur açanı açtığı çukura gömerek. İmza atanı attığı imzanın utancına gark ederek, Allah'ın izniyle hepsinin üstesinden geleceğiz.

Bölücü terör örgütü ülkemize yönelik saldırılarını arttırmış durumda. Son olarak Ankara'da meydana gelen canlı bomba saldırısı meselenin vehametini birkez daha ortaya koymuştur. Özellikle batı ülkelerine soruyorum; hangi ülke Türkiye'deki terör eylemlerinin canlı bomba saldırılarının sınır ihlallerinin bir benzerine uğrayıp da Türkiye kadar itidalli, soğuk kanlı davranabilir?

ABD 11 Eylül'den sonra alınan tedbirleri, yürürlüğe konulanları gayet iyi hatırlıyoruz. İngiltere, Fransa'da terör önlemlerini çok iyi biliyoruz. Rusya'nın maruz kaldığı saldırılara gösterdiği tepkileri gayet iyi biliyoruz. Mülteci akını karşısında yaşadıkları panik hala devam ediyor. Koskoca bir ülkeye bir avuç mülteci gidiyor, Kilis'e gelen mülteci sayısı o ilden fazla. Kilis halkı niye bu mülteciler buraya geldi demiyor.

Türkiye Temmuz ayından bu yana 300'ün üzerinde güvenlik görevlimizin şehadetiyle sonuçlanan, dünyada yakın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir terör saldırısıyla karşı karşıya. Şanlıurfa'da, Ankara'da, Diyarbakır'da şehirlerimizi hedef alan canlı bomba saldırılarında 200'ü aşkın vatandaşımızı kaybettik. Mekanları cennet olsun. Bütün bunlar karşısında Türkiye'yi ısrarla bölgesindeki terör örgütleri ile mücadelenin dışında tutmak isteyenlerin başka niyetlerle hareket ettikleri ortadır. Türkiye'nin mücadelesi şu veya bu etnik gruba, inançlara karşı değil sadece terör örgütlerine karşıdır. Kürtler ülkemde benim vatandaşımdır, kardeşimdir. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok, bizim sorunumuz teröristlerledir.

Terörist Kürt vatandaşlarımın içinden de çıkar, diğer etnik unsurların içinden de çıkar. Biz bunu gayet iyi biliriz. Türkiye'nin kuruluşunda Kürtler ülkemizdeki diğer etnik gruplarla birlikte mücadele etmişler, eşit vatandaşlar olarak yerlerini almışlardır. Terör örgütü Kürt kardeşlerimizin temsilcisi değildir. Aksine terör örgütü en büyük kıyımı, en vahşi saldırıları Kürt kardeşlerime karşı yapmıştır. Bazı ilçelerimizde açılan hendeklerin mağduru öncelikle Kürt kardeşlerimizdir. Evlerini boşaltan, yükünü sırtına alıp geçici alarak da olsa bir yerlere çıkan benim Kürt kardeşlerim değil mi? Niye gidiyorlar acaba? Evler arasındaki tüneller, tehditlerle Kürt kardeşlerimin evlerinde yapılmadı mı? Dağlara kaçırılan genç Kürt kızlarımız, Kürt çocuklarımız siz zannediyor musunuz ki arzu ederek oraya gidiyorlar? Ölüm tehdidiyle gidiyorlar, ondan sonra tüm değerlerini kaybediyorlar.

Suriye'deki rejim bölgedeki Kürtlere nüfus cüzdanı vermiyordu. O zalim Esed'e de bunu söyledim. Bana kırk dereden kırk türlü su getiriyordu. Ama şimdi gayet araları iyi, dayanışma içindeler. Aynı şekilde DAEŞ Kobani'ye saldırdığında 200 bin Kürt kardeşimizi hiç tereddüt etmeden bu topraklara alan biz olmadık mı? Almayabilirdik, biz aldık, sahiplendik, yedirdik, içirdik, giydirdik. Bunların büyük bölümleri hala bizdeki kamplarda, şehirlerde hayatlarını sürdürüyor. Tüm Kürtleri kardeşimiz olarak görüyor, sahip çıkıyor bağrımıza basıyoruz. Tıpkı 100 milyonlarca diğer kardeşlerimiz gibi Kürtler'in tamamı da gönül sınırlarımız içindedir.

Bir başkası Meclis'te bu alçaklığa sahip çıkıp, devleti suçlamayı sürdürüyor. Böyle milletvekilliği, siyaset olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde sivilleri hedef alan intihar bombacılarına sahip çıkan siyasetçi, siyasi parti, milletvekili göremezsiniz. Bunlar geçmişte ne diyordu, bize demokratik bir süreç imkanı vermiyorlar, parlementoya girme imkanı vermiyorlar. Girdiniz, siz parlamentoya girdiğinizden bu yana hiç rahat durdunuz mu? 80 milletvekiline kadar da çıktınız. Yine terör çığırtkanlığı yapıyordunuz.

Artık Türkiye'de bu işlerin bir düzene girmesi gerekiyor. Hiçbir meclis faaliyetinde bulunan partiye, milletvekillerine ne bu milletin ne de bizlerin tahammül etme gibi bir zorunluluğu olamaz. Demokratik bir ülkede ifade özgürlüğü vardır ama insanları öldürmek için silah taşıma özgürlüğü yoktur. Terör örgütüne yardım, yataklık, sözcülük anlamına bu özgürlük gelemez. Arabasında teröristlerin silahını taşıyan, evini teröristlere tahsis eden milletvekili değil teröristin ta kendisidir. Meclisimizin önümüzdeki günlerde bu konuda milletimizin hissiyatını karşılayacak tedbirleri alacağına inanıyorum. Bu fezlekeler mecliste karşılığını bulmalıdır diye düşünüyorum. Bu fezlekelere karşı tüm milletvekilleri sağduyulu davranıp gereğini yapmalıdır, artık milletin bunlara tahammülü kalmamıştır. Parti kapanması, milletvekilleri tutuklanmak istiyorlarmış. Bunun için tahrik edici beyanlarda bulunuyorlarmış. Parti kapatma konusundaki benim tavrımı biliyorsunuz. Parti kapatmaya karşıyım, suçu işleyen kurum değil bireydir, insandır. Dolayısıyla da ceza kuruma değil, bireye verilmelidir. Bu insanlar kimse bedelini ödemelidir. Bir milletvekili terörle mücadele kapsamında suç tutumu içerisindeyse elbette gereği yapılmalıdır.

PYD ile YPG DAEŞ'e karşı savaşıyor diye destek verdiklerini söylüyorlar. Koskoca bir yalan. El Nusra da DAEŞ'e karşı savaşıyor, ona niye kötü diyorsunuz? O zaman onun da iyi olması lazım. El Nusra kötü ama PYD ile YPG iyi. Olay farklı. El Nusra'nın bulunduğu konum farklı olduğu için, iyi teröristler kötü teröristler diyorlar. Mantık bu.

Nefes alacak bir ateşkesi destekliyoruz ancak bu destekle ülkesinde yarım milyona yakın vatandaşının katledilmesine sorumlu Esed rejimi ile onu destekleyen güçlere destek verilirken, muhalifler konusunda hala ikircikli bir dil kullanılması endişe vericidir.

Anlamamak için uğraşanlara şunu söylemek istiyorum; PYD/ YPG tıpkı PKK gibi, tıpkı DAİŞ gibi, El Kaide gibi birer terör örgütüdür. Türkiye olarak PKK'ya, DAİŞ'e nasıl bakıyorsak, davranıyorsak PYD/ YPG'ye de aynı şekilde bakmaya ve davranmaya devam edeceğiz. Bizim ısrarla terör örgütü dediğimiz bir örgüte çok daha ısrarlı bir şekilde terör örgütü değildir denilmesi müttefikliğin ruhuna yakışmaz. Müttefiklerimizin artık bu konuda bir yol ayrımına geldiklerini görmeleri için meseleyi daha açık nasıl anlatabiliriz, bilmekte zorlanıyorum.

(CNN Türk'ten alınmıştır)

Kaynak: Birgun.net