Beş yıl süren çatışmaları sona erdirecek ateşkes uygulamasının başladığı bir dönemde çatışmasızlık sürecini etkileyecek açıklamalar ve kararlar ard arda geldi. İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon, Suriye’nin ateşkes esnasında sivillere karşı kimyasal silah kullanarak beş yıllık iç savaşı bitirmeye hazırlandığını iddia etti.

İsrail’de yayınlanan Jerusalem Post gazetesinin haberine göre Yalon, “Suriye rejimine bağlı askerler kimyasal silah kullanıyor. Tam da ateşkesin başladığı bugünlerde sivillere karşı klor ve materyaller atıyor. İlan edilen ateşkesin ardından sivillerin tepesine klor varilleri boşaltıyor” ifadelerini kullandı. Yalon görüşlerini doğrulayacak herhangi bir belge ya da kanıt sunmadı.

KİK de devrede

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) de Lübnan Hizbullahı’nı “terör örgütü” ilan ettiğini duyurdu. Basra Körfezine kıyısı olan Arap ülkeleri Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’dan oluşan KİK, 2013 yılında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı desteklemek amacıyla Suriye savaşına müdahil olan Hizbullah’a yönelik yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. KİK Genel Sekreteri Abdullatif Zayani KİK’in artık Hizbullah’a karşı toplu bir şekilde adım attığını söyledi. Zayani açıklamasında, “Grubun terörist hareketlerine devam etmesi nedeniyle KİK, Hizbullah örgütünü terörist bir organizasyon olarak tanımaya karar verdi. KİK tarafından uygulanan terörle mücadele yasaları ve benzer uluslararası yasalar çerçevesinde bu kararı uygulamak için adımlar atılacak” dedi. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi KİK ülkeleri Hizbullah’ı daha önce terörist olarak nitelemişti.

KİK’in “terörist” diye nitelendirdiği Lübnan Hizbullahı, Lübnan siyasetinde yasal olarak yer alıyor ve son derece etkili kabul ediliyor.

UZMAN GÖRÜŞÜ / Göksu Uğurlu - Hacettepe Üniversitesi uluslararası İlişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi

BİR SUUDİ GİRİŞİMİ

Suriye’de Körfez ülkeleri (KİK üyeleri) için yolun sonuna gelindiği bir süredir tartışılıyor. ABD ile Rusya’nın Suriye’de ateşkes için anlaştığı, oradaki savaşı bitirme konusunda fikir birliğine vardıkları haberleri yayılıyor. Bu durumun hem Körfez ülkeleri hem de Türkiye açısından önemli sonuçları olacağı beklenmelidir. Suriye’deki iç savaş aracılığıyla kendine dönebilecek bir süreci geciktirmeye çalışan Suudi Arabistan ve diğer KİK üye ülkelerinin çelişkileri erteleme kapasitesi gitgide azalıyor. Düşen petrol fiyatları nedeniyle girdikleri ekonomik bunalım da hesaba katılacak olursa Körfez ülkelerinin kendilerine yönelik devlet biçimini dönüştürme talep ve baskısına daha fazla direnecek gücü kalmamış gibi görünüyor.

Bunlara bir de Batı ile İran arasındaki gerilimli ilişkinin yavaş yavaş çözülmesi ve İran’da reformistlerin son seçimlerle birlikte atağa kalkması da eklenebilir. ABD ve Batı ittifakı İran’da devlet biçiminin dönüşümü ile ilgili kaygılarını bir kenara bırakma fırsatını yakalarsa ve Suriye’de savaş sonlandırılabilirse sürecin Körfez ülkelerine yönelmesinin önünde hiçbir şey kalmıyor. Suudi Arabistan’ın bu bakımdan bölgede İran’ı tahrik etme ve mümkünse yalnız bırakma çabalarının had safhaya ulaşması şaşırtıcı değil. Daha öncesinde Şii din adamı Şeyh Nemr Bakır En-Nemr’in idam edilmesinin büyük petrol rantının bulunduğu bölgede Şiilerin yoğunlukta olmasının ötesinde böyle bir anlamı da bulunuyor.

Lübnan siyasetini “Arap ittifakı”ndan uzakta, İran ile yakın bir eksene çekmeye çalışan Hizbullah’ın Suudi Arabistan tarafından terörist ilan edilmesi de böyle okunabilir. Suudi Arabistan’ın, Hizbullah’ı Lübnan siyasetinde etkisizleştirilmek için hem siyasi hem de ekonomik önlemler alması böyle bir sürecin sonucu.

Kaynak: Birgun.net