Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Tamam, bu işte FETÖ suçlu, arkalarında da uluslararası güçler vardı, hepsi tamam da biz nasıl bu kadar uyutulduk. İstihbarat örgütleri, medya, STK’lar, nasıl bu kadar kolay bu oyuna geldik ve nasıl oldu da bu kadar geç uyandık ve hâlâ birilerimiz bu işi anlayabilmiş değil" dedi.

Daha önce "Erdoğan başkan seçilirse halife olacak" ve "Mustafa Kemal döneminde vatandaşa eroin satılıyordu" gibi beyanlarda bulunan Dilipak, bugünkü yazısında diyerek "Aslında Paralel Yapı’dan boşalan yeri kapmaya çalışan paralel dışında yapılar da yok değil. Paralel yapı onlar için “iyi örnek” oldu!?" yeni bir yapılaşmayı işaret ettiği yazısı şöyle:

"Tamam, FETÖ’cülerle mücadele ediliyor da, bunlar yalnız değil ki.. Başka Paralel yapılar da var.. Yine aynı şekilde eski paraleller şimdi başka isimler, başta topluluklar içine sızarak, o isimle ortaya çıkıyorlar..

Bunların bazıları eskiden beri o yapıların içinde bulunarak cemaat adına istihbarat yapabiliyor.. Bazıları ise 17 Aralık’tan sonra eski yapılardan ayrılıp bu yapılara kaydolarak kendilerini gizlemeye çalışıyorlar..

Özellikle görevden almalar ve gözaltılar konusunda “sıra öteki cemaatlaramı geldi” diye kıyameti kopartıyorlar.. Bu “sızıntı”lar, “uyuyan hücreler”, “beyaz ajanlar”a dikkat etmek gerek.

Yani demem o ki, birinden yakamızı kurtarırken, bir başkasına kaptırmayalım da!

Aslında Paralel Yapı’dan boşalan yeri kapmaya çalışan paralel dışında yapılar da yok değil. Paralel yapı onlar için “iyi örnek” oldu!?

Paralelin yerini doldurmaya çalışan, Paralelden ayrılarak kendi bir çatı altında bu işi sürdürmek isteyenler de var.. Gülen ve hareketi tasfiye edilecek olursa geride kalan kişi, mal, mülk, şirket, dernek ne varsa onlara sahip çıkıp yeni bir proje ile bu işi kendi başlarına sürdürmek isteyen tek bir grup da yok.. Bunlar ve/veya, FETÖ’den boşalan yeri kendi kadroları adına ele geçirmeye çalışanlar, bu vesile ile, rakipleri, yerine göz diktikleri, kendileri için stratejik özellikte gördükleri ya da kendilerine engel olmasından endişe ettikleri isimleri FETÖ’cülükle suçlayarak ya da ilişkilendirerek o kişileri tasfiye etmeye çalışıyorlar.

Kimse bu gerçeklere gözünü kapayamaz.. Bilerek ya da bilmeyerek bu işe destek verenler suça ve suçluya, yardım ve yataklık etmekten suçlanabilirler..

Tek başına FETÖ’den kurtulmak yeterli değil. Başka bir isimle döner tekrar gelirler..

Daha da önemlisi FETÖ benzeri yapıların bu kadar kolay oluşması ve yayılmasına izin vermemek, bu konuda bir erken uyarı sisteminin olması gerek..

Tamam, bu işte FETÖ suçlu, arkalarında da uluslararası güçler vardı, hepsi tamam da biz nasıl bu kadar uyutulduk. İstihbarat örgütleri, medya,STK’lar, nasıl bu kadar kolay bu oyuna geldik ve nasıl oldu da bu kadar geç uyandık ve hâlâ birilerimiz bu işi anlayabilmiş değil..

Ben hâlâ şunu anlayabilmiş değilim, mesela neden bir çok şirket ve dernek, hala neden kendi içini temizleme konusunda isteksiz.. Ne bekliyor ya da neden korkuyorlar.. Yarın kapıları çalındığında çok daha zor durumda kalacaklar..

Mesela üniversiteler bu konuyu analiz etmekte neden isteksiz. Yoksa birileri hâlâ, bu örgütün dönüp gelip intikam almasından mı korkuyor.

Mesela, FETÖ benzeri, hatta onu kıskanan bazı oluşumlar var. Onların tabanında ya da çevresinde dikkat çekici bir tedirginlik ya da çözülme yok.

Sahi Gülen’in Masonik yapılarla ilişkileri, dışarıda bu kadar derin bağları, ilişkileri olan bir yapının neden uluslararası ilişkileri konusunda fazla bir bilgi yok..

Uluslararası sistemlerin Türkiye’de ve bölgemizdeki ilişkisi ve işbirlikleri konusunda da ciddi bir çalışma yapmak gerek. Tek sorun ne Alman vakıfları ve ne de PYD, YPG, KCK’dır. Bu bağlantıları deşifre etmediğimiz sürece, yarın gelir, sizin en muteber kurumlarınız içinde melanetlerine kaldıkları yerden devam ederler.

Mesela, seçime giren, 5’i haricinde % 1’den daha az oy alan bu kadar parti, neye, kime hizmet ediyor? Bunun parasını kim veriyor, bu değirmenin suyu nereden geliyor.. Bu kategoride 20 parti var. Bunun kaç tanesi gerçek parti hüviyeti taşıyor? Kaç tanesi taşeron ya da “parayı verenin düdüğü çaldığı” sahibinin sesi!

Sanırım bu konuda, MGK mı yapar, Kamu Güvenliği Müsteşarlığı mı, ciddi bir çalışma yapması gerek.. Yoksa anayasal düzen, kamu güvenliği sağlanamaz.. FETÖ gider METÖ gelir.. 25 yıldır, yüz milyarlarca dolar harcadıkları 100’den fazla ülkede örgütledikleri FETÖ’yü bu günlere hazırlayanlar iddialarından kolay kolay vazgeçmeyecekler..

Şunu görelim, bunlar iktidar içinde de varlar, muhalefet içinde de, kendi iktidarları için savaşıyorlar.. Kendi iktidarları da, uluslararası sistemin iktidarı için savaşıyor. Ve bütün bu olanlar, darbe, terör dediğiniz şey asimetrik, postmodern, örtülü bir savaştır..

“Batılın tasviri, saf zihinleri idlal eder/bozar” zannediyor musunuz ki, bu yaşananlar herkesin midesini bulandırdı. Birilerinin iştihasını kabarttı. Bunu unutmayın. “Biz de yapabiliriz, neden yapmıyoruz” diye, hatta bu tecrübeden yararlanarak daha ileri şeyler yapma hayalleri kuranlar vardır.CIA’nin, MOSSAD’ın kapısını çalanlar vardır. “O yapamadı, biz daha iyi yaparız” diyenler vardır.

Bir de şunu düşünelim, insanımızın nasıl bu kadar kolay bu yalanlara inandılar ve bunların peşine takıldılar.. Bu din algısında, din eğitiminde, dini pratiklerinde, bu kariyer ve başarı tutkusunda, bu devlet algısında bir sorun yok mu? Bunu DAEŞ, ŞİA, kendi içimizdeki, Sünni gelenekteki sapmalarla birlikte düşünün.. Bu yapılar düne kadar çok farklı bir konumda olabilirler. Ama bugün servet ve iktidarın dönüştürücü gücü, önce o gücü ele geçirenleri dönüştürmüş olamaz mı? Eğer bu sapmaların hayat bulduğu bataklığı kurutmazsanız, bu eğitim, bu aile, bu din algısı, bu devlet, siyaset algısı ile sonunda döner dolaşır yine aynı noktaya geliriz..

Birileri bize kader vadediyor, kaderimizi değiştirmekten söz ediyor.. Birileri Tanrıyı kıyamete zorlarken, birileri iktidara ve servete zorluyor.. Bakın bu hastalık FETÖ’den daha yaygın ve daha can alıcı bir hastalık..

Allah; bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Tek bir gerçek var, imtihan oluyoruz.. Biz ise bu süreçte sabredenlerden, şükredenlerden, direnenlerden olacağız.. Yaptıklarımız ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızla ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyanlardan olacağız.

Rabbim, bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakta toplanmayı nasib et. Selam ve dua ile.. "

Kaynak: Birgun.net