Partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısı öncesi konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Masaya dönüş yok" ve "Sur'u Toledo yapacağız" yönündeki açıklamalarına, "Başbakan hayal dünyasında yaşıyor. 'masaya dönüş yok' ne demek. Görüşmenin, masanın ne zararı oldu. Masaya dönüldüğü zaman ölümler duruyor. Masaya dönülmez derken savaşta ısrar etmek oluyor. Sur'u yakıp yıkan kendileridir. Cizre'de öyle sanki mevzu bitmiş şimdi iş imara geldi oraları Toledo'ya çevirmeye geldi. Oraları cehenneme çevirdiniz ne Toledo'su" şeklinde yanıt verdi.

Halkların Demokratik Partisi'nin dün Parti Meclisi'nde belirlenen yeni Merkez Yürütme Kurulu üyeleri, Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başkanlığında toplandı. Toplantı öncesi basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Riyad'taki seyahatinde gazetecilere yaptığı "Masaya dönüş yok" açıklamalarına tepki göstererek, "Masaya dönüş yok demek savaşta ısrar etmektir" dedi.

Demirtaş'ın basın mensuplarının sorularına ilişkin değerlendirmelerinin satır başları şöyle:

"Ülkenin her yerine cenazeler giderken, yaralılarla ilgili henüz bir gelişme yaşanmamışken siyaset bunlara duyarsız yaklaşamaz. Şu ana kadar sonuç almak bir yana 48 saatten bu yanadır haber alınamıyor. Son temas kurulduğu zaman binanın çökmeye başladığı bilgisi geldi ondan sonra haber alamadık. Yereldeki sorumlular da hiçbir şekilde bilgi vermiyor. 24 saat yukarıdan Heronla izledikleri bir bina ama maalesef 48 saattir oradan bir bilgi alınamadı.

Evrensel hukukun ülkenin iç hukukunun bu kadar aleni devlet tarafından ihlal edilmesi, AKP'nin bu kadar yasa dışına çıkmaları çok vahim bir durumdur. Başbakan bunu inkar edemez. 90'lı yıllardan çok daha açık kanun dışılık yaşanıyor. Bununla ne elde edilmek isteniyor anlamış değiliz. Cizre, Sur'da tam olarak elde edilmek istenen zafer nedir? Onu da anlamış değiliz. Geride bu kadar enkaz, ölü yaralı bırakmak bir zafer midir? Bu tam bir siyasi hezimettir.

Bu tabloyu ortaya çıkaran AKP'nin politikalardır. Bunları eleştirdiğimiz de HDP'yi suçlayan bir dil kullanıyorlar. Ankara'da Başbakan da Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere bunun talimatını vermezse bunlar yaşanmaz. Bütün bu sokağa çıkma yasaklarının başladığı günden daha kötü gündedir. Ortada siyasi bir başarısızlık vardır. Ülke kaosa sürüklenme noktasına getirilmiştir. Hükümet bunun hesabını parlamentoya vermemek için kapattılar.

'kamu güvenliği tesis edilmeden çözüm gelişmez' diyorlar kamu güvenliği bir günde çözülür. Bunu diyalog ve müzakere ile çözmek mümkün iken neden bunu yapmıyorsunuz? Görüşmeler olduğu dönemde ölümler de yoktu. Türkiye toplumunun bunu sormaya hakkı vardır.

Türkiye'nin demokratikleşme sorunu müzakere ile çözülme imkanı varken hükümet şiddete başvuruyor.

AKP iktidarı ve Başkanlık için Saray'ın geleceği için hiç kimse ölmek zorunda değil. Kürt halkı bölünme için değil özgürlük için bir talepte bulunuyor. Özyönetim de özerklikte budur. Bölünme değil eşitlenme ve bunun üzerinden bir demokratikleşme talebidir. Büyük bir savaş görüntüsü altında ülkeyi Başkanlığa mecbur bırakmaya çalışıyorlar. Bu ölüm kan ortamında sağlıklı bir anayasa tartışmasının yürütülmesinin imkanı yoktur.

Hükümet çözüme kapalıdır. Hükümet tek bir kişinin rejim değişikliğini anayasal güvenceye almak çabasındadır. Hani tek başınıza iktidar olursanız ülke kaostan kurtulacaktı. Her gün cenazeler geliyor… Savaş politikasına boyun eğmeyeceğiz. Diyalog ve müzakereden yanayız.

'Bütün kabine üyeleri hesap verecekler'

Hani tek başınıza iktidar olunca ülkeye huzur gelecekti, kaostan kurtulacaktı. Tek başına iktidar olduğunuzdan beri her gün daha kötüye gidiyor ülke. Bizim yaptığımız girişimler hükümet tarafından ihanetle suçlanıyor, bölücülükle sonuçlanıyor. Hepsi de hükümetin savaş politikasını örtme girişimidir. Savaş politikasına boyun eğmeyeceğiz, diyalog ve barıştan yanayız. Bütün bu insani dramların da gün gelecek yargı karşısında iktidar hesabını verecek. Sivil insanlara yönelik aleni katliam yapılıyor, bunun birinci sorumlusu bütün kabine üyeleri gün gelecek içerde veya dışarıda hesabını verecek.

'Masanın ne zararı oldu?'

Başbakan hayal dünyasında yaşıyor. 'Masaya dönüş yok' ne demek. Görüşmenin, masanın ne zararı oldu. Masaya dönüldüğü zaman ölümler duruyor. Masaya dönülmez derken savaşta ısrar etmek oluyor. Masa erdemli bir iştir, biz buna davet ediyoruz. Başbakan Cizre'de Sur'daki durumun giderek büyüdüğünün farkında değil. 6 aydır devam eden operasyonlar 2 aydır kesintisiz sokağa çıkma yasağı var. Bunun faturasını topluma vermemek için köşe bucak kaçan bir Başbakan var. Sur'u yakıp yıkan kendileridir. Cizre'de öyle sanki mevzu bitmiş şimdi iş imara geldi oraları Toledo'ya çevirmeye geldi. Oraları cehenneme çevirdiniz ne Toledo'su!

'Açlık grevi dönüşümlü olarak sürebilir'

Demirtaş daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. HDP milletvekilleri İdris Baluken, Osman Baydemir ve Meral Danış Beştaş'ın İçişleri Bakanlığı'nda başlattıkları bir soruya Demirtaş, "Açlık grevine giren vekiller kendi kararlarıyla girdiler. Bir vicdani ve ahlaki tutum olarak bunu başlattılar. Parlamento grubumuzun dönüşümlü bir şekilde sürdürülmesini önerdik. Ama bitmeyecek bu açlık grevi. İnsanların ölümlerini durdurmak için kendi bedenlerini açlığa yatırdılar" ifadeleri kullandı.

'Almak isteyen 10 dakikada gider alırdı'

Demirtaş, "Silahların susması için Kandil'e bir çağrı yapacak mısınız?" şeklinde yöneltilen bir soruyu da "Defalarca çağrımız oldu ancak yapılan çağrılar artık sonuç vermeyecek bir noktada. O bölgede PKK yok, bunu hükümet de biliyor. Dün 11 Cizreli kadın biz çocuklarımızı alacağız diye gittiler, gözaltına alındılar. Hani gidilemiyordu binanın önüne? O anneler gitti, askerler de gitti. Oradakiler bir şekilde yaşamını yitirsin ve bundan da HDP sorumlu olsun noktasına getirmeye çalışıyorlar. Almak isteyen gider 10 dakikada onları alırdı. O insanlar kendileri çıkmayı kabul ettiler. Tam evden çıkacakken operasyonlar başlatıldı. Aynı anda o ses kaydını Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş dinliyordu, Şırnak, Cizre'deki operasyon masası dinliyordu" şeklinde cevap verdi.

Demirtaş, BM İnsan Hakları Komisyon'u tarafından bölgedeki sivillere ilişkin yapılan açıklama için ise şu değerlendirmede bulundu: "Arkadaşlarımız Cenevre'de BM'ye elden başvuru yaptılar. BM'nin sözleşmeleri var ve Türkiye, hükümet buna uymak zorundadır. Bütün çağrılar artık hükümetin yalan söylemeyi bırakıp gerçeği yapması gerektiğini gösteriyor." (D)

Kaynak: Birgun.net