Darbe kalkışmasının iç politik etkileri OHAL, temel hakların askıya alınması ve büyük bir tasfiye operasyonu şeklinde kendisini hissettirirken, dış politik yansımalarına dair belirtiler de yavaş yavaş netleşmeye başladı. ABD ve Batılı müttefiklerle ilişkilerde zor bir döneme giriliyor. ABD ile dozajı gün geçtikçe artan Gülen’in iadesi tartışması ve Bakanlar dâhil olmak üzere yetkili ağızlarca da dile getirilen “darbenin arkasında ABD var” çıkışlarının olası bir krize dönüşme ihtimali, Türkiye dış politikasının bıçak sırtındaki seyrini değiştirebilir!

İktidara göre darbenin olağan şüphelisi ABD. Bölgede ABD’den gizli bir darbenin hayata geçirilemeyeceğinden hareketle, Washington’a yönelik suçlayıcı açıklamalar sıklaştı. Darbenin faili Cemaat’in bir “üst akıl” tarafından yönlendirildiği, bu “üst akıl”ın da ABD olduğu ilk günden bu yana devletin resmi tezi oldu.

Beyaz Saray her başarısız darbe girişiminde olduğu gibi bu yöndeki eleştirileri kabul etmese de, darbenin arkasındaki güç olduğu açıklanan bir ismi yıllardır topraklarında barındırması şüpheleri kendisine çekiyor. ABD’nin kirli sicili düşünüldüğünde de bu durum şaşırtıcı değil. Beyaz Saray’ın darbe girişimini gecikmeli kınaması da bu minvalde başarısızlığın verdiği hayal kırıklığı şeklide yorumlanıyor. Duruma göre pozisyon belirleme ABD emperyalizminin temel karakteristiğidir.

• • •

Darbe girişiminin uluslararası boyutu iki aşamada değerlendirilebilir. Birincisi Batı yani Atlantik İttifakı, ikincisi ise Rusya ile olan ilişkilerin seyri. Darbe nedeniyle Ankara-Washington hattında bir kopuş yaşanır mı, tabi ki hayır. ABD’ye ve Atlantik İttifakı’na göbekten bağlı bir Türkiye’nin bunu becerebilecek ne gücü ne de iktidarın bu yönde bir ideolojik/siyasi formasyonu var. Peki neden bu yönde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor? Nedeni basit! Birincisi iktidarın başarıya ulaşamayan kalkışmayı kullanarak kredibilitesinin azaldığı ABD’ye şantajda bulunma şansı ele geçirmesi. İkincisi ise iç kamuoyundaki ABD karşıtı söylemi arkasına almak. Şimdi bunu tepe tepe kullanmak istiyor.

Üst akıl ile ABD’yi suçlayan iktidarın tepki olarak Rusya hattına yönelme ihtimali var mı? Kalkışma sonrası Rusya ile ilişkileri onarma ihtimalinin belirmesi, “Yeniden bir Şanghay Beşlisi çıkışına yol açabilir” minvalinde alttan alta çeşitli fısıltılara yol açsa da şimdilik bunun bir geçerliliği yok. Rusya’nın darbeyi ilk kınayan ülkelerden olması, hatta ve hatta darbe girişimini Ankara’ya Rusların haber verdiği yönündeki iddialar aylardır büyük bir krizin yaşandığı iki ülke arasında buzları eritir, o kadar. Bundan öteye bir yön değişikliğine gidilmesi oldukça zor. AKP’li iki bakanın alelacele Moskova’ya gideceğinin açıklaması, Putin ile Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde bir araya geleceğinin açıklanması sadece aradaki makası daraltır. Ötesi yok.

• • •

Yirmi birinci yüzyıl dünyasında artık bir ülkedeki sorunlar artık sadece o devletin sorunu olmaktan çıkmıştır. Bu durum Suriye’de, Libya’da, Mısır’da çok bariz bir şekilde görüldü. Söz konusu ülke Türkiye ise bu daha belirgin hale bürünüyor. NATO ve Avrupa Birliği gibi iki uluslararası emperyalist kuruluşun ön Asya’daki karakolu işlevini gören Türkiye’deki en küçük bir dalganın anında Kıta Avrupası’na sirayet etme gibi bir özelliği var.

Mülteci akını konusunda yaşanan sıkıntıların ardından, olası bir iç karışıklığın yaratacağı ikinci bir sığınmacı akını şimdiden Avrupa’nın uykularını kaçırmış durumda. Buna Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alınması, işkence ve idam tartışmaları da eklenince tablo büsbütün kararıyor. Brüksel menşeli gelen açıklamalar bu yöndeki endişelerin boyutunu göstermesi bakımından ibretlik.

AKP’lilerin ve de Saray’ın darbenin sebebine ilişkin “Kalkınıp gelişen, izlediği bağımsız dış politikası sebebiyle dış güçlerin oyununu bozan; bölgesel, hatta küresel bir güç haline gelen Türkiye’nin önü kesilmek isteniyor” tezinin bir gerçekliği bulunmuyor. Muhakkak ki her darbede olduğu gibi bu kalkışmada da dış etkenler var. Ancak darbenin asli unsuru yıllarca ele ele kol kola yol aldıkları, “ne istedilerse verdikleri” Cemaat.

Darbe kalkışması Türkiye’nin sadece ABD-AB ve Rusya politikalarını değil, Suriye politikalarını da derinden etkiledi. Askeri darbenin yol açtığı iç sorunlarla boğuşan Türkiye’nin Suriye politikası cihatçılara emanet! Sınırın hemen diğer yakasında yeni bir dünya kurulurken, Türkiye’nin mevcut kırılgan yapısıyla Suriye’ye müdahil olma şansı iyice zayıflamış oldu.

Kaynak: Birgun.net