Redhack’in Enerji Bakanı Berat Albayrak’a (aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı) ait olduğu öne sürülen e-postaları yayınlamasından sonra en büyük deprem Doğan Grubu’nda oldu. Söz konusu e-postalarda Doğan Medya Grup Başkanlığı’nı yürüten Mehmet Ali Yalçındağ (aynı zamanda Aydın Doğan’ın damadı) olduğu öne sürülen kişi, düzenli olarak iktidar cephesini nasıl hareket edeceklerine dair bilgilendiriyor, bağlılıklarını sunuyordu. Sızıntının ardından adı geçen bazı kişiler açıklama yaptı. Hiç kimse tamamen yalanlayamadı. Nihayetinde Yalçındağ, Doğan Medya Grup Başkanlığı’ndan ayrıldı. Bu e-postaları kimsenin tam olarak yalanlayamamasının iki nedeni var. Birincisi; yapılan yanlı yayınlar ortada. İkincisi; satır aralarındaki detaylar çok kanlı canlı ve Türkiye’deki medya iktidar ilişkilerinin seyri malûm. Peki Yalçındağ’ın istifası neyi değiştirir? Senkronize hareketlerle devam eden bu damat halayına halel getirir mi? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda bu soruyu biraz Hürriyet gazetesi üzerinden (maillerdeki asıl kavga onun üzerinde zaten) örneklerle cevaplamak isterim.

Hürriyet teslim oldu tartışmaları

Çok değil geçen bahar aylarında Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet’e geçmesiyle gazetenin tamamen teslim olduğu konuşulmaya, hatta ahlanıp vahlanmaya başlanmıştı. O dönem bu köşede iki şeyin üzerinde durmuştum; birincisi teslim olmak için önce bağımsız, halktan yana gazetecilik yapmak gerekiyordu. Hürriyet’in kurulduğundan beri bu tavırda olmadığı açıktı. İkincisi Abdülkadir Selvi’nin geçişi Hürriyet’in klasik medya mühendisliği çalışmalarından biriydi. Ne ilkti ne de sondu. Yakın tarihte Akif Beki ve Ahmet Hakan gibi isimleri hatırlamak fazlasıyla yeterliydi. Hürriyet kuruluşundan itibaren her devir oyun kurmuş ve dönüşe dönüşe gelmişti. Medya iktidar ilişkilerinin iyice dibe vurduğu bu dönemde de genlerinden kaynaklı bir dönüşümü sürdürüyor. Dolayısıyla “Hürriyet teslim oldu” dedirtebilmek bile Hürriyet’in başarısı sayılabilirdi. Muhtemelen Yalçındağ, damat halayının en coşkulu performansını o günlerde yaşıyordu.

Neden Hürriyet’e ihtiyaç duyuyorlar?

Çok değil, aşağı yukarı bir yıl önce hatırlayacaksınız bir grup AKP’linin gece yarısı Hürriyet gazetesine taşlı sopalı “ziyareti” olmuştu. O baskından sonra, bunca medya gücüne sahip olmalarına rağmen neden Hürriyet’e ihtiyaç duyduklarını sorgulamıştım. Bunun nedeni açıktı. Medya müteahhitliği bir yere kadar işe yarıyordu, medya mühendisliği yapan yani hâlâ ikna kabiliyeti olan bir yapıya ihtiyaç duyuyorlardı. Hürriyet’e duyulan tepki, bunun bir kanıtıydı. Bunun asıl büyük kanıtı, 15 Temmuz’daki darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, iktidara doğrudan biat eden pek çok yayın grubuna rağmen yine Doğan Grubu’nun yayın organı CnnTürk’e bağlanıp kendini ifade etmesi oldu. Zaten bu hamle, grupla iktidar arasındaki buzları eritti. Böylelikle damat halayının coşkusu iyice arttı. Lâkin Hürriyet de CnnTürk de en azından “dengeli yayın yapıyormuş gibi görünme” kaygısından iyice uzaklaştı. Kendisine ait olduğu iddia edilen e-postalarda, bu itibar kaybının Yalçındağ’ın pek umrunda olmadığı görünüyor. O kendi işine gücüne bakan biri. Çağımızın bir kahramanı.

Bugün olan…

Yalçındağ’lı ve Yalçındağ’sız damat halayının süreceği açık. Olağanüstü hâlin verdiği güç sarhoşluğuyla da birlikte artık az çok inandırıcılığı olan bir yayın organına ihtiyaç duymama yanılgısı içindeler. Bu da bütün muhalif sesleri, “terör” çuvalına atıp gerçekleri iyice ulaşılmaz kılma çabasını getiriyor. Hayatın Sesi ve İMC TV’nin de aralarında bulunduğu pek çok televizyon kanalının yayınına son verilmesi, bağımsız kalmakta ısrarcı olan gazeteler hakkında “kapanacak” söylentileri çıkarılması da bunun sonucu. En basitinden darbe girişimi gecesini, o gece hâlâ tam olarak teslim olmadığı düşünülen bir (damadın bütün çabalarına rağmen) kanalın bile ne denli işlerine yaradığını görmekten çok uzaklar. Yalçındağ’a ait olduğu öne sürülen ve tam anlamıyla yalanlanamayan maillerin satır aralarından çıkan bu. Sabah gazetesine dönüşmüş bir Hürriyet de, AHaber’e dönüşmüş bir CnnTürk de pek işlerine yaramayacak ama görmüyorlar. Onu görmek yerine tv kanallarını kapatıyor, bağımsız gazeteler üzerinde abluka kuruyorlar. Damat halayından “oğlan bizim, kız bizim”e geçiliyor da, bu bir ikna yöntemi değil. İkna dayanmayan hiçbir iletişim de olumlu sonuç vermiyor… Tarih bunun örnekleriyle dolu.

Kaynak: Birgun.net