Pazar günü Yenikapı’da düzenlenen “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde çekilen bir fotoğraf, sosyal medyada epey gürültü yarattı. “Fethullahçı subayların boğazını kemerle sıkıp rehin aldığı Genelkurmay Başkanı, bir başka cemaatin lideriyle nasıl el sıkışır?” diye kızanlar oldu... “İşte Yeni Türkiye’nin fotoğrafı” diye sevinenler de..

Fotoğrafın çekildiği mitinge, AKP’li Yalçın Akdoğan’ın, “Müsterih olsunlar, operasyonlar onları kapsamayacak” sözleriyle rahat nefes alan tarikat liderleri de akın etmişti. Bugüne kadarki en popüler karesi 10 yıl önce Malta’da jet-ski yaparken çekilen Cübbeli Ahmet, pazar günkü mitinge damga vuran son fotoğrafı bizzat kendi hesabından servis etti.

Cübbeli’nin bu karesini, 28 Şubat’ın rövanşı olarak tanımlamak yanlış olmaz. Dönemin başbakanı Erbakan’ın tarikat liderlerini Başbakanlık’ta ağırlaması, Genelkurmay’ın “postmodern darbe”sinin gerekçelerinden biri sayılmıştı. Bugün ise aynı koltukta oturan Orgeneral Akar’ın sahneye çıkıp konuşma yaptığı günlerdeyiz.

TSK, Akar’ın Erdoğan’ın kızına nikah şahitliği eleştirilince şu açıklamayı yapmıştı: “Genelkurmay Başkanı, nikaha devlet protokolü çerçevesinde katılmıştır.”

Bu açıklama üzerine tepkiler biraz dinmişti. Ama tarikat lideri ile el sıkışmayı nasıl anlatacaklar merak ediyoruz. Hele ki, 17 Ağustos 1999 depreminde 420 askeri personelin can verdiği Gölcük’ü kast ederek “28 Şubat kararlarının alındığı yer... Zina yaparken deprem oldu...” sözlerini sarf eden biri ile el sıkışmayı.

*****

Ve Erdoğan o görüntüleri açıkladı

“O görüntüleri Cuma günü açıklayacağım...”

Erdoğan, başta müezzin olmak üzere kimsenin doğrulamadığı bir iddiada ısrarlıydı: “Geziciler camide bira içti.”

Sözünü ettiği cumanın üzerinden 160 küsur tane geçti. Ne görüntü geldi, ne de başka bir kanıt.

Ama tarihin garip bir cilvesi, Erdoğan 3 yıl aradan sonra bira sözcüğünü bir kez daha telaffuz etti. Bu kez başka bir sebeple. Tarabya’da ağırladığı “akredite basın”a şunları söylemişti:

“Tinerci de, elinde bira şişesi olan da tankların üzerine yürüdü.”

Madde bağımlılarıyla art arda telaffuz etse de, “elinde bira şişesi olanların” darbeye karşı yaptıklarının hakkını vermesi önemliydi.

AKP İl Başkanı Selim Temurci’nin, il başkanlığına yönelik saldırının nasıl önlendiğini açıklarken sarf ettiği sözler de önemliydi: “İçki şişesiyle bizi savunmaya gelenler vardı...”

Bu açıklamalardaki ötekileştirme bir kenara... Umarız bu sözler, “içenler” ve “içmeyenler”in birlikte yaşayabileceği inancına katkıda bulunur.

******

“Sivil” savunmaya dair bir soru

“Asker tamamen siyasi otoritenin emrine geçiyor. Sivilleşiyoruz, ne mutlu” dediğimiz bu günlerde, Genelkurmay Başkanı kürsüye çıkıp halka hitap etti. “Tapu Kadastro Genel Müdürü ile bir farkı olmayacak” deniyordu... Ama belli ki ordunun tapusunun sivillere geçmesine daha zaman var...

Madem, tam olarak hâlâ sivilleşemedik, Akar’ın konuşma yaptığı mitingde Erdoğan’ın yeniden gündeme getirdiği idam ile ilgili görüşünü sormak çok mu olur? Gelecek yanıtın gayet demokrasiye uygun şekilde “siyasetin vereceği bir karar...” olduğu kuşkusuz. Ama idam olsaydı, bundan birkaç yıl önce Ergenekon’un asli ve fahri savcılarının açtığı yolda, çok sayıda silah arkadaşı asılmış olmayacak mıydı? Belki de kumpasçıların kazacağı hainler mezarlığına defnedilmeyecek miydi? Bizimkisi merak işte..

*****

Ağaoğlu My Kışla

TÜRGEV bağışçılarından, uyanık işadamı Ali Ağaoğlu, Levent’teki paha biçilmez askeri arazinin kendisine verilmesi karşılığında 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına birer ev vereceğini açıkladı. Hani nereden tutsanız, elinizde kalacak bir açıklama... Almadan veremiyor musun? İlle de sevaba girmek istiyorsan elinde kalan dairelerden versen? Ama daha önemlisi adama sormazlar mı...

Bugün FETÖ darbesiyle şehit olanlara ev vermek isteyen işadamı, FETÖ’den aranan, dönemin kudretli savcısı Zekeriya Öz’a Dubai’ye lüks tatile göndermemiş miydi? “Darbecilerin savcısı”na bundan ala yardım ve yataklık mı olur? Aaa pardon, “Kandırıldım” demek yetiyordu. Çok afedersiniz.

*****

“Dostlar” alışverişte görsün

Yenikapı’daki mitingde dikkat çeken bir başka unsur, Başbakan Binali Yıldırım’ın konuşmasındaki Nâzım Hikmet dizeleriydi. Yıldırım’ın, Güneşi İçenlerin Türküsü şiirindeki “Akın var güneşe akın / Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın” dizelerini okuması, her kesimi mutlu etti.

Ama aynı dakikalarda yayılan bir haber, bu havayı dağıtmaya yetti. Genco Erkal yönetimindeki Dostlar Tiyatrosu’nun sergileyeceği “Nâzım ile Brecht” oyunu OHAL sebebiyle yasaklandı. Demokrasi mitinginde serbest olan Nâzım, belli ki tiyatro salonunda tehlikeli bulunmuştu.

Kaynak: Birgun.net