Anadolu’da Alevi avına çıkılır, binlerce kişi imparatorluğun paralı askerleri eliyle kılıçtan geçirilir. Türkmenler, Bektaşi Ocağı ve başka tarikatlara üye olanlar da kılıçlardan kurtulamazlar. İpin ucu kaçınca Alevi olmayanlar da kelleyi teslim ederler.
• • •
Öldürülenler 40 bini bulur. Katledilen masum insanların çetelesini tutan defterdarlar, sayfalarda yer bulmakta zorlanırlar. Anadolu köyleri günlerce kan kokar. Katliam bitince taht şehrine geri dönülür. Kâtipler, isim yazılı büyük defterleri dürüp kollarının altına alarak taşımıştır! ‘Defterini dürmek’ lafı da buradan gelir!
• • •
Katliam yapılır ama sonrası düşünülmez. İş bittikten sonra hem Saray’ı hem de askeri teşkilatı bir korku alır. Padişah zoruyla halkın ekmeğine kan doğrayan ve kelle alan yeniçerinin, Anadolu insanıyla, tarikat piriyle barıştırılması gerekir. Böylece yeniçeri ocağının köklerinin Hacı Bektaşi Veli Dergâhı’na dayandığı ileri sürülür.
• • •
Oysa devşirme çocukların pir ocağıyla ilgisinin olması mümkün değildir. Masaldır! Hikâyenin özü de Orhan Gazi yıllarına dayandırılır. Sözüm ona Orhan Gazi, Suluca Köyü’nde oturan Hacı Bektaşi Veli’den kurduğu orduya bir isim koymasını ve ordunun başarılı olması için dua okumasını dilemiştir.
• • •
Hacı Bektaş dua ederken, bir askerin başına koyduğu cübbenin yeninin arkaya doğru sarkmış olduğunu görür. Duasını; “Adı, yeni çeri olsun! Hak yüzlerini ak, pazularını güçlü, kılıçlarını keskin kılsın” diye tamamlar. Ancak anlatılanların gerçek olması imkânsızdır. Çünkü Hacı Bektaş, Orhan Gazi’den ve yeniçeriliğin ortaya çıkışından yüz yıl önce yaşamıştır. Ama kimse buna aldırış etmez, üstelik devşirmeler bu masala herkesten çok inanıp benimserler.
• • •
Yavuz Sultan Selim’i nasıl bilirsiniz?
Alevilerin defterini dürmüş, Anadolu’da katledilmedik adam bırakmamıştır. Kardeşlerini ortadan kaldırmış, yeğenlerini saraya çağırıp ‘Bir şey yapmayacağım’ diye söz verdiği halde öldürtmüştür. ‘Yavuz’a Sadrazam olasın’ devrin önemli bedduasıdır. 12 sadrazam değiştirmiş Yavuz Sultan, onlardan sadece mühürlerini almamış, hepsinin kellesini aldırtmıştır. Üstelik masallar anlatıp hamaset yaparak resmi tarihi değiştirmiştir!
• • •
‘Cizre’, ‘Hayırlı Cumalar’, ‘Fetih 1071 Malazgirt’, ‘Yol yaptılar’, 3. köprü açılıyor’, ‘Huzur adası’...
Bir arpa boyu ilerleyemediğimiz tarihi; 5 asır üzerinden hızla okutursanız... İşte bu paralel gündemler arasından, tıpkı birincisi ve ikincisi gibi ‘arabesk zevk ve gerici şatafatla ‘Çin pavyonu’ gibi süslenen Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ne ulaşırsınız!

• • •
Yavuz Sultan Selim kimdir?
Pek bilge, kerameti kendinden menkul tarih cambazları, şark soslu bir özet geçer: “Yavuz Ortadoğu’daki birliği sağlamakla ilgili ciddi adımlar attı. Sadece Batı’nın değil Şark’ın ve Ortadoğu’nun da önemini anladı. Payitaht İstanbul’u da merkez ve cazibe şehri yapmak için de projeler geliştirdi...”
• • •
Anlaşılıyor gibi... Kopyalanıp yapıştırılıyor sanki!
Yaklaşık bir ay önceki darbe nedeniyle yarısı tasfiye edilen orduyla cihatçı sponsorluğunda, ‘izin verildiği kadar’ Suriye macerası. Vaatler açık: “Her şehirde terör, her yerde ölüm!” Yurtta savaş, cihanda savaş!
• • •
Eskiden ‘çatlak patlak gidiyor’ denirdi. Artık hiç gitmediği görülüyor. Fark etmez ama huzur adasının büyük devleti! Davul, zurna hikâye aynı: “Yol yaptık!”
AKP döneminde, Alevi mahallelerindeki sokak isimlerinin ‘Yavuz Sultan Selim’ olarak değiştirilmesi geleneğiyle dış politikanın çizgileri benzer noktada kesişiyor.
Irkçı, mezhepçi, insan sevmeyen ve fetih gönüllüsü!
• • •
Uzlaşı bir masal!
Yavuz korkmuştu. Akıllıydı. O yüzden, Anadolu’daki katliamlardan sonra, bir barış zemini hazırladı. Misal Bektaşi tarikatını yüceltip barıştı. Yeniçeri ocağının Bektaşi tarikatına dayandığı böylece kabul edildi. Samimi olmasa da mutabakat bu ya... Keşke Yavuz Sultan Köprüsü’nün adı Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre ya da Mevlana olarak değiştirilseydi!
• • •
Her gün ölüyoruz, daha çok ölüyoruz. ‘Büyük Türkiye, huzur adası, bizden habersiz yaprak kıpırdamaz’ safsatalarının arasında irili ufaklı tabutlar gömüyoruz. Defterimizi dürüyorlar.
Ölümün şifresi Yavuz Sultan Köprüsü...
Boğaz’ın üçüncü gerdanlığı. Talan, yalan, rant, kıyım.
Köprü, ‘bir Çin pavyonu ucuzluğunda’ İstanbul’un 18 bin yıllık tarihine göz kırpacak. Keşke minibüs aynalarına asılan CD’lerin dev bir kopyasından yaptırıp ortasına assaydınız.
Irk, mezhep, kan, fetih...
Üzerine de ‘Terk etmedi sevdan beni’ yazardınız!”

Kaynak: Birgun.net