Orta Asya’da İslam’ın bu uyanışı yapılaşmaya başladı. Şimdilik bu bozguncu İslami düşünce ve isteklere insanlar kapalı. Ama olayların hızlanmasıyla gelecekte eylemlerin genişleyeceği verimli bir alan olacaktır. Bu tehlikeyi öngörmek gerekir.

1990’lı yılların sonundan beri cihatı gruplar ortaya çıktı ve Kafkasya ve Orta Asya’da geliştiler. İslamcı hareketler burada kök salıyorlar. René Cagnat’a göre bölgenin istikrarı açısından tehlike arz ediyorlar ve değişik ülkeler bu tehdidi önlemekten acizler. Rusya ve Çin gibi güçlü komşular ise teröristleri gözetlemek konusunda minimum bir düzeyde anlaşıyorlar. Emekli albay, siyaset politikası konusunda doktoralı, Orta Asya sorunları uzmanı ve Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü’nde (IRIS) araştırmacı olan René Cagnet, Kırgızistan’da yaşıyor ve İslamcı kazanın gelecekte her an patlayabileceği bir bölgeyi bize anlatıyor.

» Suriye, Irak ve Afganistan’da birçok İslami savaşçı Orta Asya ve Kafkasya kökenli. Neden böyle bir olguyla karşı karşıyayız?

Bu savaşçılar iki nedenle ortaya çıktılar: Birincisi içsel bir nedendir; hızlı bir nüfus artışı, işsizliğin artışı ve siyasi iklim (diğerinin düşüncesine saygı göstermeme, diktatörler) insanların bölgeden kaçmasına neden oluyorlar. Göç edenler dışarıda İslami hareketlerle karşılaşırlar -Taliban ya da IŞİD- ve bunlar bu insanları kullanırlar ve yeniden camiler ve medreseler aracılığıyla geldikler ülkelere yollarlar. Orta Asya ile dış ülkeler arasındaki bu bozguncu değişimlerin şeması böyledir. Göç edilir ve cihatçı olarak geri dönülür.

Tacikistan’ın şu anda içinde bulunduğu gizli bunalım Afganistan’dan hareketle Orta Asyalı bu cihatçıların saldırısını kolaylaştırabilir: IŞİD ve El Kaide yanlısı bu kişiler evlerine dönmeye hazırdırlar ve bölgedeki tüm diğer ülkelerde istikrarı ardı ardına bozabilirler. Özellikle Türkistan İslami hareketine ait olan bu kişilerin sayısı Afganistan’da 5000 olup Suriye ve Irak’tan gelen ülkedaşlarıyla daha da güçleneceklerdir. Kuzey Afganistan’da yayılmaları batıdan doğuya doğru olup Türkmenistan sınırı karşısında bulunan bölgeler ve Tacik Pamir bölgesine komşu Badakşiyan’a kadar uzanır. Bu iki bölge arasında farklı gruplar Taliban’ın yanında savaşırlar ve Balki, Talukan ve özellikle geçen nisan ayında fethettikleri Kunduz’u sarmışlardır. 1 Ağustos tarihli “Times of Central Asia”a göre kuzeyde, Kunduz’un batısında, Piyandi’nin sınır nehri üzerinde bulunan Kalayil Zal bölgesinin %65-70’ni denetim altına almışlardır ve burası Tacikistan’a girmek için çıkış üssü olacaktır.

» Tehdit eli kulağında mı?

Şimdilik hayır. Ama süreç 90’lı yıllardan beri sürüyor. İlk başta, İslamcı hareketlerin Orta Asya içinde yankılanması zayıftı ama şimdi bölgede olgunlaşmalarıyla yerel hareketler ortaya çıkmaya başladı ve sayıları artan müminler giderek uzakta olup bitenlere daha çok dikkat ediyorlar. Kırgızistan örneğini ele alalım: Bölgede en az İslamcı olan bu ülkede 1991’den önce resmi 39 cami vardı (ama binlerce de gizli), bugün ise 2000’den fazla. 2010 yılında, güdümlü İslamcı %1, durumu izleyen %10 ve güdümlü olmayan %90 civarındaydı. 2016 yılında ise aşırı uçta olanlar %2, inananlar arasında da en az %15’i ise dikkatli müminlerdir. Tüm bunlar en elverişli bölgelerde kazanın kaynadığını göstermektedir: Fergana, Tacik Vadisi Garm, Kazakistan’ın batı ve güneyi.

IŞİD’in özellikle Kafkasya’da ulusötesi bir halifeliğin kurulması için bozguncu bir planı mevcut. 2014’de öldürülmeden önce Doku Umarov’un sultası altında bir proje bölgede 24 ekibi yönetiyordu. Orta Asya ve Ortadoğu’ya taşan İslami savaşçıların ağı arasında Kafkasya ön plandadır. Irak, Suriye,ve Afganistan’da IŞİD birimlerinde Kafkaslıların varlığı tespit edilmiştir.

Orta Asya ülkelerinin sınırları SSCB’nin dağılması sonrası ortaya çıkmıştır ve tamamen yapmacık olup sadece idari bir bölünmenin sonucudur. İnsanlar için bir anlamı yoktur ve çok geçirgendir.

» Orta Asya cumhuriyetlerinin sınırları bir devletten diğerine İslami girişi karmaşık hale mi getirmektedir?

Çok geçirgendir sınırlar ve insanlar için bir şey ifade etmez. Sadece onları rahatsız etmektedir. Yapaydır. Çünkü idari bir bölünmeden kaynaklanır. VIII. yüzyılda Orta Asya’da İslam’ın ortaya çıkmasından bu yana savaşlar ve kıyımlar bölgeyi karıştırdı ve gizli Müslüman tarikatların ya da cemaatlerin, sınırlarla alay eden az çok gizli etkinlikler yürüten sufi cemaatlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu tarikatlar ağlarıyla çok etkindirler ve SSCB zamanındaki geleneksel İslam’ın yerini devingenlikleriyle aldılar. Türkiye’den Xinjiang’a kadar gizli ilişkiler kurarlar. Sınırlar yapay olsa da, bu hareketler zorunlu olarak sınırötesi değildir. Her devlet ülke içinde hareket eden resmi ya da gizli İslami bir örgüte sahiptir. Bu nedenle bu hareketler Kafkasya’ya göre gecikme içindedir ve Kafkasya’da Dağıstan’dan Abkaziye kadar pek bölümlere ayrılmaz.

» Bu bölgede Türkiye’nin rolü nedir?

Orta Asya’nın “Türkistan” ya da Türklerin yurdu (doğu) olarak adlandırıldığını unutmayalım. Osmanlı İmparatorluğu ile kimi sufi cemaatler arasında sıkı bağlar var olmuştur. Nakşibendi tarikatının (sufi hareket) kurucusunun kabri Buhara (Özbekistan) yakınında bulunur ve burada XIV. yüzyılda doğmuştur. Sonra Türkiye’ye kadar yayılmış ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile günümüze kadar gelişmiştir(4). Yedi yüzyıldan beri İslam’ın bu cemaati son yıllarda Kazakistan ve Kırgızistan’a yerleşen siyasi-dinsel Gülen hareketi gibi etkin olmuştur. Orta Asya’da Türk istihbaratı vardır ve Ruslara göre Afgan sınırında Türkmen direniş örgütlerini etkilemektedirler. Bunlar Çin ve Rusya’ya giden Türkmenistan gazının teslimatını sabote edebilirler ve Avrupa ya da Hindistan’a yönlendirilebilirler (TAPI boru hattı).

» İslam’ın bu uyanışının jeo-stratejik kapsamı nedir?

Orta Asya’da İslam’ın bu uyanışı yapılaşmaya başladı. Şimdilik bu bozguncu İslami düşünce ve isteklere insanlar kapalı. Ama olayların hızlanmasıyla gelecekte eylemlerin genişleyeceği verimli bir alan olacaktır. Bu tehlikeyi öngörmek gerekir.

Orta Asya seküler imparatorluklarla çevrilidir: Çin, Rus, İran-Pers, Türk ve hatta Hint. Kaygı verici bir komşuluk! Bölgeyi çok iyi tanıyan Ruslar eskiden güney sınırı hakkında şöyle düşünürdü: Kırım, Suriye ve Irak’taki müdahaleleri çok etkin olan sağ kanatta gerçekleşti. Şimdilik bloke olan merkez ise Kafkasya ve kısmen Müslüman olan Volga vadisine tekabül eder (Tataristan ve Başkiri). Sol kanata gelince, Çin’e kadar Türkistan’la ilgilidir (Xinjiang) ama Afganistan ve Pakistan’ı da içerir. Uyuşturucu trafiği için can alıcı bir nokta olan bu bölge Ortadoğu’dan dışlanan ve Kafkasya’da bloke olan IŞİD için yakında bir saldırı alanı olabilir. Bölücü çekirdeklerin kurulması riski ülkelerinde ilişki ve desteklerini koruyan ve savaş alanlarından gelen savaşçıların geri dönmesiyle Orta Asya cumhuriyetlerini tehdit edecektir. Şan, silah ve parayla geri dönen bu insanlar ülkelerine dönünce terörist ayaklanmalar yapabilirler. Bu daha önce Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan ve Rus Kafkasya’sında gerçekleşmiştir. Doğudan bu saldırı korkunç olabilir; öyle ki örgütlü uyuşturucu kaçakçılarının desteğini de alabilir. Uyuşturucu ve İslam uzun zamandır birbirine bağlıdır ama çok tehlikeli bir bağlantıdır.

» Bu hareketleri ve camilerin bölgede kurulmasını kim finanse etmektedir?

Uyuşturucu trafiği dışında (eroin ve haşhaş), İslami gerillanın finansmanı şimdiye kadar S.Arabistan, Katar ve Arap emirlikleriyle kimi kez Pakistan, İslam Bankası ve STÖ aracılığıyla sağlanıyordu. Bugün tüm dünyada İslami örgütlerin yaptığı bağışlardan, özellikle Avrupa ve Türkiye’den gelmektedir. Sürekli olmayan bu finansman İslami paralı askerlere de sorun yaratmaktadır.

» Bölgenin istikrarı için yarattığı tehlike önünde, bu hareketlerin gelişmesi neyi temsil eder ve yöneticiler neler yapmalıdır?

Ülkelere göre tepkiler farklıdır. Ülkesini 1989’dan beri yöneten Özbek başkan İslam Kerimov hep şiddetli şekilde tepki göstermiştir; öyle ki Özbekistan sonunda İslami hareketi kolaylaştırmıştır. Ülke gibi Özbek İslamı kurşun bir kılıf altındadır. 1994’den beri iktidarda olan Tacikistan başkanı İmamali Rahman diktatörlüğünü kurmuştur ve kumanda elindedir ama yine de tehdit geçmiş değil. Kazakistan da terörle meşgul. 1990 yılı başında başkan Nursultan Nazarbayev, Müslüman dinine yardımcı olmaya çalıştı. Ama sonra geri dönüş yaptı ve paralel İslam’a karşı resmi bir İslam yaratarak Müslümanları sıkı denetim altına aldı. Orta Asya’nın tek demokratik ülkesi olan Kırgızistan’ın başkanı Atambayev sıkı şekilde İslam’ı denetleyerek aşırı İslam’ın gelişmesine izin vermektedir. Gerçek diktatörlüğün olduğu Türkmenistan’da ise şatafatlı camilerin inşası (yapan Fransız inşaat şirketi Bouyges) yanıltmamalıdır. Pek bilinmese de ülke Afgan sınırında savaş halindedir ve mayıs ayında 10.000 askerden oluşan ordusu 24 askerini kaybetmiştir. Xinjiang’dada Uygur bölgesindeki Müslüman isyanı ezmek için Pekin’in askeri müdahale konusunda uyanık olduğunu belirtelim. Bu isyan çok şaşırtıcı olsa da, başarısızlıkla sona erecektir. 1,5 milyar Çinli karşısında 20 milyon Uygur söz konusudur.

» Rusya ve Çin bu hareketler karşısında nasıl davranmaktadır?

Orta Asya’nın iki büyük oyuncusu olan Hazar Denizi havzasının ve Kafkasya’nın bu ülkeleri tehlikenin farkındalar ama kullanılan yöntemler farklıdır.

Teröristleri gözetlemek, bilgi değişiminde bulunmak ve sertlikle müdahale etmek için iki ülke anlaşmaktadırlar. Askeri ve polis baskısının önceliği vardır, özellikle Xinjiang’da. Şangay İşbirliği ya da Kolektif Güvenlik Antlaşması çerçevesinde yapılan manevraların -zırhlı araç, uçaklar, topçu birlikleri- dağlık ve kentsel mekana sızan belirsiz bir düşmana uygun olup olmadığı tartışılabilir.

İktisadi büyük olanaklarıyla Çin’in seçtiği çözümü, Batı’nın yaptırımları ve savaş nedeniyle Rusya’nın finanse etme olanağı yok: Genç ve orta yaşlı insanların istihdamını sağlayarak toplumsal barışı yerel olarak sağlayacak şantiyeler açmak, kurmak.

Pekin “Yeni İpek Yolu” projesiyle bu çözümü elde edebilir ve bu Orta Asya’ya gelişme olanağı sunar ve OCS’de desteklemektedir. Birçok altyapı inşası sürmektedir: Otoyol, demiryolu, Türkistan’dan Çin’e enerji hatları, barajlar. Buna karşın Rusya Kırgızistan’a söz verdiği barajların yapımından vazgeçti ve askeri araçlara ve elinde bolca bulunan istihbarata yöneldi.

Çin’de her şey güllük gülistanlık değil. Sorumlular Orta Asya’ya nitelikli işgücü yolluyorlar -kimi zaman eski hükümlüler- ve yerel istihdamı kullanmıyorlar ve eğitimini sağlamıyorlar. Bu da Çin Türkistan’ında olduğu gibi Rus Türkistan’ında da gerginliklere neden oluyor.

Eğer Çinli yöneticiler Xinjiang’da çözüm bulurlarsa barış onların yanında olacaktır. Eski SSCB’nin Orta Asya’sında ise eğer Ruslar Çinli arkadaşlarının yatırımlarına izin verirlerse sonuç elde edilecektir.

* Humanité Dimanche gazetesindeki 11 Ağustos tarihli Fransızca orijinalinden İsmail Kılınç tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.

Kaynak: Birgun.net