BURAK ABATAY @abatayburak

Mustafa Kenan Aybastı’nın yazıp yönettiği Yolculuk filmi vizyona girdi. Film, Mehmet adındaki bir gencin Radikal İslami örgütlerle bir bataklığın içine sürüklenişini ve bu süreçte insani duygularının arayışları içerisinde olan hikâyesini anlatıyor. Film ekibinden yönetmen Kenan Aybastı ve oyunculardan Beran Soysal, Cansu Fırıncı ve Cezmi Baskın ile filmi konuştuk.

» Senaryo ile alakalı ne düşünüyorsunuz?
Mustafa Kenan Aybastı: İmam hatipte okudum. Belli bir yaşa kadar İslami çevrenin içinde bulunmuştum. Gördüğüm, tanıdığım bir sürü hikâye karakter oldu. Böyle bir çocuğun hikâyesini anlatmak istiyordum. AKP’nin gerici politikalarıyla toplumun geldiği yer bu hikâyenin zeminini hazırladı.

Beran Soysal: Film de bu meseleye dair söyleyeceğim sözü söylediği için kabul ettim projeyi. Senaryoyu 2 yıl önce Kenan’dan dinledim. O zamanlar Türkiye’de böyle bir gündem bu yoğunlukta değildi. Sonrasında gündem bu hâle geldi. Biz de güncel bir gündeme dair fikrimizi söylemiş olduk.

Cezmi Baskın: Filmin sürprizlerle dolu bir senaryosu vardı. Türkiye tabanına oturtulmuş bir film olmuş.

» Filmde orta sınıf bir ailenin fertlerini görüyoruz. Muhafazakâr orta sınıf ailelerin radikalizmle olan ilişkisi rastlantı mıdır?
Cansu Fırıncı: Temelinde emekçi, muhafazakâr ve mütedeyyin bir aile. Yemek yediğimiz esnaf lokantasındaki çırak, berberin oğlu ve aynı apartmanda oturduğumuzun komşumuzun çocuğu. Çok yakından tanıdığımız arkadaşımız. Sıradan, inançlı, aslında hiç de öyle kötü olarak tanımlanamayacak Türkiye’de yaşayan insanların çoğunluğunu oluşturan insanların prototipi.

B.S.: Mehmet’in Eczacı Firdevs’e duyduğu aşk, onun kendi İslami öğretisiyle ters düşmesine de sebep oluyor. Hepimiz bu örgütlü gericiliğin içinde sıkışabiliyoruz. Bundan nasıl sıyrılınır meselesi de umuda dair bir mesele. Filmdeki vurgu da bu.

M.K.A.: Binali Yıldırım’ın oğlu kumar oynarken yakalandı. Kurdukları düzen, yoksul çocukları dinle, milliyetçilik ile ölüme yollar. Onların kanları üzerine kurdukları düzende de kendileri gemilerde kumar oynarlar. Ve herkese yasakladıkları, korkunç gördükleri günahları işlerler.

» Baba da otoriter, baskıcı bir karakter?
C.B: Çocuklarını da ailesini de seven ama maalesef muhafazakâr birisi. Hepimizin babası gibi biri. Bu adamlar hem otoriterliğini ve gelenekselliğini sürdürmek isterler. Bu yadsınacak bir şey değil..

» Filmde radikalizm ile romantizm arasında bir köprü var diyebilir miyiz?
C.F.: Düşünün, Mehmet inançları gereği bir kadının elini tutamıyor. Ama aynı zamanda da 17-18 yaşında bir genç olarak da kadınlara ilgi duyuyor. Bu yaşadığı çatışma, aşık olması ve aşık olduğu kadının elini bile tutamaması tüm bu gelgitler filmin genel atmosferine yayılmış durumda.

M.K.A: Ben buna romantizm demem. Mehmet genç ve yaşamak, birini sevmek isteyen bir adam. İnsanız ve hepimiz yaşamak isteriz. Ama öte yandan karanlık çeteler de kendine kurban istiyor. Ve o kurbanı da kendi karanlığının içinde tutmak istiyor. Mehmet de çıkmak istiyor.

» Koyunun kesilmesi ile Mehmet’in bu tuzağın içine düşmesi benzer bir durum mudur?
M.K.A: Tabii ki. Orada filmin özetini görüyorsunuz. Bu karanlık çeteler için, korkunç AKP iktidarı için hepimiz kurbanız.

» Bazı sahnelerde Erdoğan’ı görüyor ve duyuyoruz. Seyirci filmin güncellikle olan bağını böylelikle kurabiliyor mu?
M.K.A: Bunda garipsenecek bir şey yok. Bu ülkede yaşanmış karanlık ne kadar olay varsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorumluluğu dahilinde. Ülkeyi yöneten onlar. Filmde Erdoğan gözüküyor, gözükecektir de. Bugünün Türkiyesi’nden bahsediyoruz.

Kaynak: Birgun.net