Maraş Çöllolar Kömür Sahası’nda, 5 yıl önce peş peşe yaşanan göçüklerde hayatını kaybeden ve cenazelerine halen ulaşıl(a)mayan maden işçilerinin yakınları, yalnız bırakıldıklarını söylüyor. 5 yıldır sonuçlanmayan davaya da, sorumluları aklayan bilirkişilere de, devlete de, seslerini duyurmayan medyaya da tepkililer. Cenazesi bulunamayan işçilerden Muhsin Koşan’ın ablası Zeliha Öztürk, “Hırsızlara ödül verilirken, Reza Sarraf gibi adamlara sahip çıkılırken bize kimse sahip çıkmadı. Bu ülkede adalet yok!” diyor.

Bilirkişi raporu aklıyor
Afşin Elbistan’da Park Teknik A.Ş.’nin işlettiği Çöllolar Açık Ocak İşletmesi Kömür Sahası’nda 6 Şubat 2011’de meydana gelen göçükte 1 işçi hayatını kaybetmiş, 10 Şubat 2011’de yaşanan ikinci göçükte ise 10 işçi toprak altında kalmıştı. Toprak altında kalanlardan Ruşen Demir’in cenazesi çıkarılmış; 9 işçinin cenazelerine ise ulaşılamamıştı.

Olaydan 1,5 yıl sonra açılan, Park Teknik A.Ş. ile EÜAŞ Genel Müdürlüğü’nde görevli 23 sanığın tutuksuz yargılandığı dava ise 5 yıldır sürüyor. Son olarak mahkemenin talebi üzerine hazırlanan üçüncü bilirkişi raporunda, birinci ve ikinci heyelanlar arasında nedensellik bağı olmadığı, 10 işçinin hayatını kaybetmesine yol açan ikinci heyelanın öngörülemeyeceği, bu nedenle sanıkların kusurlu olmadığı iddia ediliyor.

‘Kusur bizde herhalde!’
BirGün’e konuşan Zeliha Öztürk, rapora itiraz ettiklerini belirterek şöyle diyor: “Aslında bilirkişi raporunun başlangıcı, içeriği güzel. Suçlu oldukları gün gibi açık, meydanda. Ama raporun sonuç bölümünde Park Teknik’in kusuru yüzde 0 deniyor. Kusur kimde peki? Oraya çalışmaya gidip onuruyla, şerefiyle ekmeğini kazanan insanlarda mı? Yoksa hakkımızı aradığımız; hukuk, adalet istediğimiz için bizde mi? Bizde herhalde! Başka suçlu yokmuş demek ki!”

’Para teklif ediyorlar’
Göçük mağdurları olarak bugüne dek çok acı çektiklerini söyleyen Öztürk, “Benden bir yaş küçüktü kardeşim; hayalleri, umutları, her şeyi yarıda kaldı. 6 yıl oldu. 1 yıl iddianame gelmedi mahkemeye, beş yıldır ben bu davanın peşindeyim. Benim bundan önce ne adliyeyle ne hâkimle savcıyla alakam vardı. Ama bu olay bana öyle bir cesaret verdi ki, şimdi mangal gibi yüreğim, korkusuz bir dilim var” diye anlatıyor yaşadıklarını.

Bu davanın kendileri için artık onur meselesi olduğunu vurgulayan Öztürk, “Aileme geliyorlar, ‘Ev verelim’ diyorlar, para teklif ediyorlar. Öbürleri gibi bizi de satın almaya çalışıyorlar. Paranın satın alamayacağı değerlerin olduğunu, herkesin satılık olmadığını anlayacaklar. Anlamaları için de ben bu davayı Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götüreceğim. Kimseden korkmuyorum” diyor.

‘Sesimizi duyun’
Medyanın seslerini duyurmadığını, kendilerini yalnız hissettiklerini dile getiren Öztürk, “Soma, Ermenek Türkiye’de de, Afşin Elbistan Türkiye’de değil mi? Biz de göçük mağduruyuz, o kardeşlerimiz gibi… Ama 11 insanı şehit statüsüne bile almadı devlet. Kimse yanımızda durmadı. Bu ülkede hırsızlara ödül verilirken, Amerika'da yakalanan Reza Sarraf gibi adamlara sahip çıkılırken biz bunları yaşadık. Ama ben umudumu hiç yitirmedim, yitirmeyeceğim de. Tek istediğim sesimizi artık birilerinin duyması…” diye konuşuyor.

Kaynak: Birgun.net