BM insan hakları uzmanları, açıklamalarında, "Türkiye’deki kriz hissini anlıyoruz ancak hükümetin geniş çaplı insan hakları güvencelerini sınırlayan adımları, halihazırdaki durum göz önüne alındığında haklı ve yerinde adımlar olarak görülmekten uzaktır. Bu durumdan endişeliyiz” dedi.

Sputnik'ten Hüseyin Hayatsever'in haberine göre, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından duyurulan 19 bağımsız BM insan hakları uzmanının çağrısı, Türkiye’nin, tarafı olduğu Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ni (ICCPR) ‘askıya aldığı’nı açıklamasının ardından geldi. Türkiye, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ‘askıya aldığını’ duyurmuş, 2000 yılında taraf olduğu Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ni de sözleşmenin 4. maddesi uyarınca ‘askıya almıştı.’ Sözleşmelerin ‘askıya aldığı’ duyurulsa da sözleşmelerdeki İngilizce ve Fransızca ‘derogation’ ifadesinin Türkçe tam karşılığı ‘yükümlülük azaltma’ olarak ifade ediliyor.

Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 4. maddesinde, “Sözleşmenin bu maddesi “Sözleşmeci taraf devletler, ulusun yaşamını tehdit eden olağanüstü halin meydana gelmesi ve bunu resmen ilan etmeleri durumunda, durumun zorunluluklarının kesinlikle gerektirdiği ölçüde, uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykırı düşmeyecek ve ırk, renk, cinsiyet, dil, din, toplumsal köken gibi sebeplerle ayrımcılık içermeyecek şekilde, bu sözleşmede yükümlülük azaltıcı tedbirler alabilir” hükmü yer alıyor.

'ULUSUN YAŞAMINA YÖNELİK BİR TEHDİDİN VARLIĞI TARTIŞMALI'

BM insan hakları uzmanları, açıklamasında “Sözleşmenin 4. maddesinin işletilmesi ancak ulusun yaşamına bir tehdit olması durumunda sözleşmeye uygundur, fakat burada böyle bir tehdidin varlığı tartışmalıdır. Bu koşulun sağlandığı durumlarda dahi sözleşmenin 4. maddesi, bir devletin sözleşmedeki yükümlülüklerinin ne ölçüde dışına çıkabileceğine sınırlar koyar” dedi.

'DEVLETLER, OLAĞANÜSTÜ HALDE DAHİ İŞKENCE YASAĞINA UYMAK ZORUNDA'

Olağanüstü halde dahi devletin belli yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan BM insan hakları uzmanları, açıklamalarında “Olağanüstü halde dahi bir devlet yaşam hakkını koruma, işkence yasağı, adil yargılama sürecinin temel unsurlarına bağlı kalma ve ayrımcılık yapmama ile herkesin inanç ve düşünce özgürlüğünü koruma yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınamaz. “Sözleşmenin 4. maddesindeki yükümlülük azaltma hükmü, bir devlete Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesindeki tüm yükümlülüklerini reddedebileceği bir açık çek vermez” ifadelerini kullandı.

'SÖZLEŞMEDEKİ TEDBİRLER, TÜRKİYE’Yİ DAHA DA DERİN BİR KRİZE SOKACAK ŞEKİLDE KULLANILMAMALI'

Açıklamada, 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ‘özellikle eğitim, medya, ordu ve yargıda tutuklama ve tasfiyelerin gerçekleştiği’ ifade edilirken “Temel insan haklarını etkileyen, geniş ve gelişigüzel idari yetkiler getiren yasal düzenlemelerin ardından işkence iddiaları ve kötü gözaltı ve tutukluluk koşulları gündeme geldi” denildi.

BM insan hakları uzmanlarının daha önce de Türkiye hükümetine insan haklarına uyma çağrısında bulunduğu, olağanüstü halde alınan önlemlerin muhalifleri hedef aldığı yönündeki endişelerini aktardıkları ifade edilirken “Türkiye kritik bir dönemden geçiyor. Sözleşmedeki yükümlülük azaltma tedbirleri, ülkeyi daha da derin bir krize sokacak bir şekilde kullanılmamalıdır” denildi.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI, BM İNSAN HAKLARI KOMİSERİ’Nİ TÜRKİYE’YE DAVET ETMİŞTİ

BM’nin insan hakları alanındaki en üst düzey yetkilisi BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin, 10 Ağustos'ta Türkiye'de darbe girişimi sonrası gerçekleştirilen tutuklamalarla ilgili olarak "intikam isteğinin" dizginlenmesi ve gözaltındakilerin uygun bir adli süreçten geçirilmesi gerektiğini söylemiş, bu sözlerine Türk Dışişleri’nden tepki gelmişti.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç Hüseyin'e yanıtında "Zeyd’in BM’yle insan hakları alanında sıkı işbirliği içindeki bir ülkeye, belli çevrelerin iddialarına ve varsayımlara dayanan suçlamalarda bulunması ve bunu ‘intikam hevesi gibi’ benzetmelerle nitelendirmesi hiç bir şekilde kabul edilemez nitelik taşımakta olup, BM kurucu ilkeleri ve değerleriyle bağdaşmadığı da açıktır. Ülkemizde vuku bulan kanlı terörist darbe girişiminin ardından alınmakta olan tüm tedbirlerde temel hak ve özgürlüklerin, hukuk devleti ilkelerinin ve uluslararası yükümlülüklerimizin gözetilmekte olduğu herkesin malumudur. Yüksek Komiser Zeyd’e ülkemizi ziyaret etmesi için çeşitli kereler yinelenen davetimiz bakidir” demişti.

Kaynak: Birgun.net