Hava ağır… OHAL’in ağırlığı üzerimizde. Ve bir eksiğiz. En ağır havalarda bile yüzünden tebessüm eksik olmayan arkadaşımızı yıldızlara uğurladık dün. Peş peşe ölüm yazıları yazıyorum gidenlerimizin ardından.
Seslerin ve renklerin susturulmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. Televizyon kanalları, radyolar, gazeteler kapatılıyor. İktidar baskısı, polis baskısı, bir darbeyi önlemenin ardından darbenin yapacağı şeylerin yapılması… İnsanın içi kararıyor.

Bir de ölümler bunların üstüne. Can dostların, en kara günlerde hep yanınızda olanların gidişi birer birer.

Himmet… Himmet Şahin… ODTÜ Mezunlar Derneği Başkanı… Ağabeyi ODTÜ’lü gençlerin… Şimdi de o!

Ölümünden sadece birkaç saat önce, dizine dokunup, başını okşadığımda gözlerini açıp gülümseyerek veda eden canım arkadaşım…

12 Eylül öncesi, öğrencilik yıllarında, yüzünden hiç eksilmeyen tebessümle ODTÜ’de, sevgili hayat arkadaşı Şule ile mutlu mesut dolaştığı günler geliyor gözümün önüne. Umutlu günlerdi…

O günlerden bu günlere çizgisini hiç değiştirmeyen bir ODTÜ’lü mücadele adamını yitirdik.

Ankara’da demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren bütün demokratik kitle örgütlerine kucağını açan bir derneğin başkanını… Bir Birleşik Haziran Hareketi çağrıcısını yitirdik. Arkasında biriktirdiği sevgi selinin omuzlarında, iyi insanların yüreğinde taht kurmuş bir iyi insan daha gitti.

Himmet… Özgür, demokratik ve özerk üniversite mücadelesinin, çağdaş, laik, bilimsel eğitim için verilen kavgaların yılmaz neferi.

Son yıllarda ODTÜ, her gerici iktidar döneminde olduğu gibi, birçok saldırıya uğradı. Üniversitenin mekânı, kampüsü, öğrencileri hedef alındı. Bu kriz anlarının hiçbirinde olaylara arkasını dönmeyen, tersine tam merkezinde yer alarak çözüm bulmaya çalışan bir arkadaşımızdı Himmet. Zaman zaman üniversite ile öğrenciler arasında arabuluculuk yaparak, zaman zaman da üniversiteye dönük polis, iktidar baskısına karşı kalkan olarak yeri doldurulamaz bir rol oynadı.

Melih Gökçek ODTÜ arazisine göz diktiğinde de mücadelenin içindeydi Himmet, Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelişi protesto edilirken de… Hastalığı da uzaklaştıramadı onu direnişten.

Çok mezun dernekleri vardır, yalnızca yenilip içilen sosyal mekânlar olarak kullanılan. Himmet’in başkanlığındaki ODTÜ Mezunlar Derneği onlardan biri değildi. ODTÜ ruhu diye bir şey varsa, o hem Himmet’in şahsında hem de başkanı olduğu dernekte cisimleşmişti.

Yalnızca ODTÜ’nün değil, ODTÜ’nün sorunlarının memleketin sorunlarından ayrılmaz olduğunun bilinciyle Türkiye’nin sorunlarını sorun eden, çözümü için mücadele yürüten biriydi.

O yüzden, Ankara Garı önünde canlı bombalar patlayıp canlarımızı aldığında, geride kalanlara yardım için çırpınıyordu. Hastane önlerinde çorba dağıtıyordu.

Onu ODTÜ’de öğrenciyken tanıdığım ilk günlerden beri devrimci, demokrat çizgisinde yürümekten bir an bile vazgeçmedi. Yüzünden eksik olmayan tebessüm 12 Eylül karanlığında bile umut ışığıydı bize.

12 Eylül’dü… Karanlıktı… Geceler daha karanlık ve yalnızdı. Biz aranıyorduk. Sokağa çıkma yasağı başlamadan sığınabilecek yerler arıyorduk. Çaldığımız kimi kapıların yüzümüze kapandığı da oldu, söylene söylene zorla açılan kapılar da… En kahredici anlardı o anlar; çaresiz sığınmaya çalıştığınız “dost” kapıların bazen hoyratça kapanması, bazen zoraki açılması.

O günlerde, Dışkapı’da, Mevki Hastanesi yakınlarında iki katlı bir binanın ikinci katındaki gelinlik dükkanının anahtarı uzatıldı bize. Kolay alınır bir risk değildi. Yüzünde sıcacık bir tebessümle gelinlik dükkânının anahtarını verdi Himmet.

Sami Baba’yla beraber, sokağa çıkma yasağının başlamasına az kala, anahtarı çevirip içeri girer, gelinlikler arasında katlanır bir somyayı açar yatardık. Gelinlikler sakladı bizi 12 Eylül’ün karanlık gecelerinden. Himmet’in gelinlikleri…

Gittiğin yerde rahat uyu arkadaş! Hiçbirimiz unutmayacağız seni. Ve ben yüzünde tebessümle bize açtığın o gelinlik dükkânını, 12 Eylül’e karşı bir cesaret sembolü olarak hep hatırlayacağım.

Kaynak: Birgun.net