ÇAĞRI MERT BAKIRCI

Evrim, geride bıraktığımız 2 asırda insan türünün keşfettiği en baş döndürücü gerçektir. Evrim sayesinde bırakın 2 asrı, 2 milenyumu aşkın bir süredir kendimize sorduğumuz “Biz nereden geldik?” sorusuna nihai bir cevap vermeyi ilk defa başarabilmişizdir. Bugün artık tartışmaya yer kalmaz bir şekilde biliyoruz ki biz insan türü (Homo sapiens), bugüne kadar var olmuş, şu anda var olan ve bundan sonra var olacak bütün türlerin bir arada bulunduğu Evrim Ağacı üzerindeki ufacık bir daldır. Dünya üzerindeki etkimiz şüphesiz bugüne kadar var olmuş tüm türlerden farklıdır. Bu bakımdan oldukça “marjinal” bir tür olduğumuz söylenebilir. Ancak unutmayın ki, bir türün Dünya üzerinde yaptıkları, o türün var olma biçiminden tamamen bağımsızdır. Bizi “insan” yapan özelliklerin istisnasız hepsinin daha ilkin versiyonlarını doğada bulmak mümkündür. Bu bakımdan türümüzün neredeyse hiçbir eşsiz özelliği yoktur. Ancak evrimsel tarihin en etkileyici olaylarından birisi, ilk defa bizim türümüzde gerçekleşmiştir: Beynimizin düşünme, hayal kurma, planlama, sorun çözme gibi üst düzey bilişsel işlemlerini gerçekleştiren kısımları, diğer tüm türlere göre oransal olarak çok daha fazla evrimleşmiştir. Evrimsel biyologlar ve antropologlar bu ilginç evrimin nedenlerini bugün net bir şekilde izah edebilmeyi başarmaktadırlar. Ancak sebep her ne olursa olsun, “insana özgü” olarak nitelediğimiz özelliklerin istisnasız her biri, bu evrimsel değişimin bir ürünüdür. Bu bakımdan bizi “biz” yapan her özellik, sanattan bilime, felsefeden duygulara kadar her bir özellik, son derece sıradan bir evrimsel değişime indirgenebilmektedir.

Bilimin devrimci doğası
Kimileri bu “indirgenebilirlik” özelliğini rahatsız edici bulurlar. Bu rahatsızlığın sebebi, ellerinde aksi yönde bilimsel kanıt olmasından değil, insanın diğer türler arasındaki yerini kabullenemeyişten kaynaklanır. Halbuki evrimsel biyoloji sayesinde farkına vardığımız sıradanlık, konuya hiçbir hakimiyeti olmayanların evrimin ayaklarımızı yere bastıran gerçekleriyle karşılaştıklarında deneyimledikleri “sıradanlık” algısından oldukça farklıdır. Evrimsel biyolojinin gerçekleri, bir Dali tablosuna bakarken içimizde uyanan tuhaf hisleri sıradanlaştırmamaktadır. Evrimsel biyolojinin gerçekleri, sevgiliniz teninize değdiğinde içinizin ürpermesinin arkasında yatan hoşnutluğu yok etmemektedir. Evrimsel biyolojinin gerçekleri, çok yakın bir akrabanızın ölümü sonrasında kalbinizin üzerinde yaşadığınız ezici hissiyatı silmemektedir. Evrimsel biyolojinin (ve evrimsel biyolojiden gücünü alan diğer bilim dallarının) bize öğrettiği tek şey, kültürel sebeplerle bu duygulara ve hislere yüklediğimiz anlamların metafiziksel veya doğaüstü olmadığı, tamamen mekanistik ve materyalist olduğu gerçeğidir. Bilimin bugüne kadar ister istemez elde ettiği en büyük başarı, evrende var olan her şeyin natüralist (doğalcı), materyalist (maddeci) ve rasyonel (mantıklı) bir şekilde açıklanabildiği ve tek bir unsurun arkasında bile bilimsel olarak analiz edilemez, doğaüstü güçlere atfedilmesi gereken herhangi bir sebep olmadığını bize göstermek olmuştur. Evrim, bilimin bu devrimci doğasının öncülerinden sadece birisidir.

İnsan değiştirebilen tür!

Evrimin bize öğrettiği derslerden bir diğeri ise, hiç kuşkusuz “değişim” vurgusudur. Değişmeyen, ortama adapte olmayan, gerektiğinde dişiyle tırnağıyla ortamı etkileyerek dönüşüm yaratmayan hiçbir tür, varlığını belli bir sürenin üzerinde devam ettirememiştir. İnsan türü, alet yapma becerisi sayesinde yaşadığı doğayı en etkili bir şekilde değiştirebilen tür olmuştur. Bu değişimin yıkıcı etkilerini ne yazık ki her gün görüyoruz, görmeye de devam edeceğiz. Fakat aynı değişim rüzgarı, benim şu anda sizinle iletişim kurabilmemi mümkün kılan teknolojileri de geliştirmiştir. Dolayısıyla her ne kadar içten içe insanlara yaptıkları dolayısıyla kızsak da, hatta kimi zaman yok olmalarını dilesek de, en azından bir yanımız bize insanların başardığı müthiş atılımları ve dönüşümleri hatırlatmalı, insan türüyle ilgili yargılarımızdan caymaya bizi zorlamalıdır. Sonuçta bildiğimiz başka hiçbir tür Ay üzerinde yürümemiştir. Bildiğimiz hiçbir tür on binlerce kilometre öteyle anlık iletişim kurabilecek sistemler geliştirememiştir. Var olan hiçbir tür, Nazım’ın Yaşamaya Dair gibi bir eserini kaleme alamamıştır. Bunlar, potansiyelimizin ne kadar yüksek olduğunu bize gösteren; ancak aynı zamanda bu potansiyelin ne kadar boş ve yanlış yere harcandığını da bize hatırlatan gerçeklerdir. Ancak bunlara bakarak, türümüzün diğer türlerle birebir aynı ataları paylaştığı gerçeğini görmezden gelmek, aynı zamanda zeka kapasitemizin ne kadar kısıtlı olduğunu, yeri geldiğinde gerçeklere ne kadar kolay kulak tıkayabildiğimizi de bizlere göstermektedir.

Yenilenmeyi destekliyoruz
Evrim Ağacı olarak biz de son 50 sayıdır BirGün gazetesi ile birlikte evrimleştik, büyüdük, değiştik, geliştik. Evrim, çeşitliliği yüksek olan türlerin daha başarılı olduğunu bizlere gösteriyor. Dolayısıyla size her çeşitte haberi sunmaya çalıştık. Ancak şimdi, bu sayıyla birlikte, bizi 50 sayıdır gazetelerinde saygı ve sevgiyle ağırlayan BirGün’e veda ediyoruz. Yerimizi BilimFili gibi genç, dinamik, başarılı bir diğer ekibe bırakıyoruz. Böylelikle durmaksızın eleştirdiğimiz statükocu bir işleyiş yerine, değişimi, yenilenmeyi ve gelişimi desteklemiş olmayı umuyoruz. Evrim Ağacı, sosyal medya ve internet araçları üzerinden ve merkez üssü ODTÜ/Ankara olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki bilimi öğretme, bilimi aktarma, bilimsel düşünceyi yeşertme çalışmalarını son 5 yıldır olduğu gibi durmaksızın sürdürecek. Bu veda, bir sonlanıştan ziyade yepyeni başlangıçların tohumu olacaktır diye ümit ediyoruz.

Teşekkürler
50 sayıdır her türlü talebimize olumlu yanıt vermeye çalışan BirGün ailesine (özellikle Barış İnce, Aydın Demir, Serbay Mansuroğlu ve Neslihan Karataş’a), benim ve diğer yazar arkadaşlarımın yazılarını bıkmadan usanmadan kontrol edip düzenleyen editör arkadaşlarım Şule Ölez ve Ayşegül Şenyiğit’e, yazar kadromuzu oluşturan Ozan Zaloğlu, Elif Elçin, Güniz Göze Eren, İlknur Çoban, Ozan Karakaş, Mert Karagözoğlu, Ege Özmeral, Seda Baykal, Oğuzhan Kiper ve Hande Çetin’e her türlü emeklerinden ötürü sonsuz teşekkürler. Ve tabii ki en büyük teşekkürü, değerli BirGün ve Evrim Ağacı okurları hak ediyor… Bizi her koşulda ellerinden geldiğince destekledikleri, okuyup, anlatıp, paylaşıp, kendi fikirlerini kattıkları ve yanlış yaptığımızda bizi saygı çerçevesinde düzeltmeyi bildikleri için…

Her zaman söylediğim sözlerle, tüm okurlarımıza sımsıkı sarılarak veda etmeyi borç bilirim:

Biz, hep birlikte güçlüyüz!

Sevgi ve saygıyla, bilim ve mantıkla…

Kaynak: Birgun.net