Önce İsrail, ardından Rusya ile ilişkilerde atılan yumuşama adımları 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hızlandırıldı. Özellikle ABD ve AB’den darbe sonrası beklediği geri dönüşleri alamayan AKP içine düştüğü ‘değerli’ yalnızlıktan çıkmanın yollarını arıyor. Eski düşmanlarla yeniden dostluk kurmak Erdoğan’ın çok da istediği bir şey olmamasına rağmen, el mahkum bu tercihi yapmış bulundu. Ortadoğu uzmanı Alexander Shumilin'in "Erdoğan Rusya'ya istediği için değil mecbur olduğu için geliyor. Kendi ülkesinde oldukça karmaşık bir durum içinde ve Erdoğan'ın yaptığı her şeye olumlu tepki veren tek kişi Vladimir Putin. Ancak düşmanlıktan dostluğa çabuk geçiş bütün alanlarda mümkün değil. Ekonomik sahada mümkün olabilir ancak askeri ve siyasi saha başka bir konu. Ankara NATO'dan tecrit edilmiş Moskova'yla yüzeysel bir ortaklıktan fazlasını inşa edemez" yönündeki sözleri de bu gerçekliğe vurgu yapar nitelikte.

Darbe girişiminde ABD ve NATO’nun parmağı olduğuna inanan AKP, hem ABD hem de AB ile yeniden güven ilişkileri kurma peşinde. Ancak bunu yaparken de aklınca süreçten en az zararla çıkmayı hedeflemekte. Gelinen noktada Rusya ile yaklaşım tıpkı 2014 yılında Çin ile uzun menzilli füze konusunda girişilen flörtün bir başka versiyonu.

Türkiye NATO'dan vazgeçemez

NATO’dan tecrit edilmenin ötesinde NATO tarafından giderek preslenen Rusya elbet de Türkiye’nin NATO’dan vazgeçemeyeceğini, ABD ve AB ile ilişiklerini bırakın bozmayı askıya bile alamayacağını çok iyi bilmekte. Ancak bu geçici stres ortamından faydalanmak istediği de aşikar. Nitekim sahip olduğu avantajlar ve bonuslarla da bu amacına erişmiş görünüyor. Erdoğan’dan üstü örtük de olsa bir özür mektubu alarak prestijin bir kısmını kurtardı. Türkiye tazminat ödemedik dese de yapılan son St. Petersburg görüşmelerinde özellikle enerji alanında verilenler tazminatında ötesinde Rusya için kaymaklı kadayıf oldu.


AB’nin karşı çıkması ve Bulgaristan’ın da Brüksel’e sırt çevirememesi sonucu, Putin, Rus gazını Karadeniz altından Avrupa'ya taşıyacak Güney Akım boru hattı projesini iptal etmek zorunda kalmıştı.

Şimdi Karadeniz’i aşıp Trakya ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya yönelecek Türk Akımı Projesi ( her ne kadar henüz Gazprom tarafından bir isim konmamışsa da) yeniden gündeme geldi. 2020 başlarında tesis edilmesi düşünülen çift hat ile taşınacak ve 49 milyarı Avrupa için olmak üzere toplam 63 milyar metreküp gaz arzından söz edilmekte.

Rusya'ya Akkuyu kıyağı

Öte yandan Akkuyu Nükleer Santralı için “Stratejik Yatırım statüsü” verilecek olması, olası yedi milyar dolar vergiden feragat edilmesi demektir ki herhalde bundan büyük bir tazminatı Rusya da düşünemezdi.

Dünya ölçeğinde uzun bir süredir düşük seyir izleyen petrol fiyatlarına paralel fiyatı düşmesi gereken doğalgaz fiyatları yerinde saymış ve Türkiye Gazprom ile olan gaz anlaşmasını Uluslararası Tahkim'e taşımıştı. Şimdi bu iyi niyet (!) görüşmeleri çerçevesinde bu davadan da vazgeçip Gazprom’un fahiş fiyatını kabul edeceksek – ki böyle gözüküyor- işte Ruslara kaymaklı kadayıf. Severler mi demeyin tepsisiyle götürürler…
Üç gün daha iktidarda kalmak için ülkeyi “pazarlamakla” mükellef olduğunu söyleyenler bu uğurda durmak yok yola devam çizgisinde ısrarla ilerliyorlar. Giderek kabaran faturayı ise ister meydanlara çıksın ister evinde otursun yine bu ülkenin yoksulları ödeyecek. Farkında olsalar da olmasalar da…

Kaynak: Birgun.net