Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu "yatırım yapılabilir" düzeyin altına düşürmesine ilişkin olarak, "Not düşüşününü ciddiye alıyoruz, kredi notumuzun tekrar yükselmesi için yoğun çaba harcayacağız" dedi.

Anadolu Ajansı'nın () Editör Masası programında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Şimşek, "Moody's'in en son 1994 yılında Türkiye'nin notunu düşürdüğünü hatırlatarak, "Ocak 1994 Moody's kredi notunu indirdiği zaman kriz yaşanmıştı" diye konuştu.

Bakan Şimşek'in açıklamalarından satır başları şöyle:

"Moody's'in kararı ileride finans dışı değer sektörünün borçlanma maliyetlerine etkisi olabilir. Finansmanın maliyeti yükselirse bunun büyümeye etkileri kötü olabilir. Yatırım yapılabilir notunun altına indirilen ülkelerde cari açık, bütçe nasıl etkilenmiştir gibi birçok çalışmamız var. Genelde etkiler olumsuz, bir iki yıl sonrasına etkileri var. Kredi notunun düşüşünü ciddiye alıyoruz.

"En son kredi notunu indirdiğinde 1994 krizi yaşanmıştı"

Biz tekrar kredi notumuzun yükseltilmesi için yoğun bir çabaya gireceğiz. Bu kredi notu meselesine biraz daha uzun vadeli bakarsak Ocak 1994 Moody's kredi notunu indirdiği zaman 1994 krizi yaşandı Türkiye'de, uzun yıllar çok çok altında kredi notlarıyla yaşadık. Moody's tarafından yatırım yapılabilir ülke statüsüne 2002 yılında çıkarıldı.

Piyasalar, kredi derecelendirme kuruluşlarına göre daha hızlı hareket ederler, geriden takip etmezler. Piyasalar genelde 6 ay sonrasına bakarlar.

Gelişmekte olan ülkelere odaklanan fonlar "yatırım yapılabilir seviyenin altındaki" ülkelere yatırım yaparlar. 2013 Mayıs'ından sonra mesela Türkiye'ye para girişi, doğrudan girişler azaldı. Piyasanın kararları, kredi derecelendirme kuruluşlarına göre alınmıyor. Herkesin risk iştahı farklı boyutlardadır. Risk iştahı çok yüksek fonlar vardır, iflasın eşiğinde olan ülkelere yatırım yapan fonlar vardır.

Türkiye'nin duruşu "yatırım yapılabilecek ülke" olmayı hak ediyor. Aslında Moody's'in kararının gerekçesi dış kaynağa aşırı bağımlılığı bir de son yıllarda Türkiye'nin algısında gerek FETÖ'nün çabaları, gerekse Türkiye'nin yakın coğrafyasında olan bitenler, Türkiye'nin kendi iç gelişmeleri nedeniyle bir bozulma var. Türkiye'nin gerçekliği algısından daha güçlü. Türkiye'nin reformlara ihtiyacı kesinlikle var. Gerçeklikle algı arasında fark var mı, var, olumsuz mu, olumsuz. Algı gerçeklik kadar önemlidir. Uzun bir süredir Türkiye'nin bazı sıkıntılarını biz de biliyoruz. Türkiye'de yatırımların artması gerektiğini, ekonominin iç yatırımlarla finanse edilmesi gerektiğinin farkındayız.

Türkiye'nin yatırımlarını kendi iç kaynaklarıyla sağlamaya çalışıyoruz. Katma değerler açısından alt seviyelerdedir Türkiye üretim açısından. Teknoloji ve bilgi içeriği düşük baktığınız zaman. İhracatımıza baktığınızda düşük ve orta dereceli düşük seviyede ürünler sattığımızı görüyorsunuz. Kar marjları düşüktür, rekabet alanı yoğundur. Bunu aşmak için ne yaptık? AR-GE reformu yaptık. Araştırmaya daha çok kaynak ayırın, biz size daha çok destek verelim, insanlar daha çok ürün geliştirsin ve daha üst sıralara yükselelim diyoruz. Biz zaten bu sorunun farkındayız, reform yapmaya devam ediyoruz.

Türkiye'nin istihdam oranı düşük. Çalışabilir nüfusun yüzde 50'si çalışmıyor. Part-time çalışmanın önünü açalım dedik, açtık, özel istihdam bürolarının önünü açalım dedik, açtık. Dolayısıyla istihdamı arttırmamız lazım. Türkiye'nin nüfusu genç. Türkiye'de adalet sisteminin iyi işlemediği geçmişte görüldü. Geçmişte görüyorsunuz FETÖ çöreklenmiş, Ergenekon, Balyoz'daki istismarları gördük. 17-25 Aralık sürecinde nasıl politize olduğunu, bir kısım yargının milletimize karşı sorumluluğunu nasıl bir kenara ittiğini, birilerinin talimatlarıyla nasıl hareket ettiğini gördük.

Eğitimde Türkiye çok ilerleme sağladı. Bakı geçenlerde OECD açıkladı. Eğitimde OECD kalitesini yakaladık mı? Hayır. Reform yapmamız lazım. MEB çok çaba gösteriyor bu konuda. "Eğitimde kalite öğretmen kalitesinden geçer" dedik Özel sektöre dedik ki siz öğrenci alın paralarını biz verelim dedik. Bunu yapıyoruz da. Moody's'in veya Fitch'in, veya başka bir kuruluş... Sorunlara çözüm üretme noktasında Türkiye eski Türkiye değil. Kendi reçetelerine odaklanacak Türkiye. Şunu da görelim ya, Türkiye'nin başına gelmeyen felaket kalmadı."

Kaynak: Birgun.net