Küresel rekabet, göç ve terörizm gibi konulardansa Avrupa Güçleri’ni gerçekten korkutan tek bir konu var: Demokrasi!


Onlar demokrasi adına konuşup pratikte demokrasiyi baskı altına alırlar. Demokrasinin enerjisini ve potansiyellerini yok etmek adına her türlü oyuna başvururlar. Avrupa’nın Avrupa halkları tarafından yönetilmesi, onların korkulu rüyasıdır.


Avrupa Birliği, yüzyıllar süren çatışmalar ve düşmanlıkların içinden barış ve dayanışmanın nasıl yaratılacağı konusunda dünyaya örnek olabilirdi. Ne yazık ki ortak bürokrasimiz ve para birimimiz dil ve kültür farklılıklarına rağmen birleşmeye başlayan Avrupa halklarını ortaklaştırmaktansa bölüyor.


Bugün Avrupalılar Helsinki’den Lizbon’a, Dublin’den Girit’e kadar her yerde AB kurumları tarafından kandırıldıklarını düşünüyor. Nihai bir seçim yapma zamanı yaklaşıyor: Ya demokrasiyi seçeceğiz ya da sinsice bir çözülmeyi.


Çözülmekte olan AB’mizin kalbinde bir yalan yatıyor: Son derece politik olan, yukarıdan aşağı örgütlenmiş ve şeffaflıktan uzak karar verme mekanizması bizlere apolitik, teknik, prosedürel ve tarafsız olarak sunuluyor. Bunun amacı, Avrupalıların paraları, toplumları, çalışma koşulları ve çevreleri hakkında demokratik kontrol pratiğinde bulunmasını engellemektir.


Bu yalanın bedeli yalnızca demokrasinin olmaması değil, aynı zamanda ortak bir refah hayalinin de sonudur:
>> Avro Bölgesi ekonomileri rekabetçi kemer sıkma politikaları ile bir uçurumun kenarına itilirken bunun sonucu olarak güçsüz ülkelerde kalıcı bir kriz, merkez ülkelerde ise düşük yatırım koşulları oluşuyor.
>> Avro bölgesi dışındaki AB ülkeleri yabancılaştırılıyor.
>> Kıta çapında eşi benzeri görülmemiş eşitsizlik, umutsuzluk ve misantropi yayılıyor.


Demokrasiyi boğmak için ne kadar uğraşırlarsa, politik otoriteleri de meşruiyetini o kadar yitiriyor, ekonomik kriz o kadar etkisini artırıyor ve otoriterliğe ihtiyaçları da o kadar artıyor. Bu yüzden demokrasinin düşmanları ellerinde yeni güçler toplarken umudu ve refahı çok küçük bir gruba layık görüyor - onlar da bunun tadını yalnızca kendilerini toplumdan koruyan duvarların ve kapıların arkasında çıkarabilir hâle geliyor.


Avrupa’nın krizinin insanları birbirine düşüren, varolan şovenizmi ve yabancı düşmanlığını kat kat artıran görünmeyen işleyişi işte budur. Bu süreç, ortak çıkarlarımızı zehirleyerek onların çözülmesine yol açıyor. Bu durum Avrupa’ya yalnızca zarar verir.


Avrupa’nın bankacılık, borç ve sığınmacı krizlerine, tutarlı birer dış politika, göç politikası ve anti-terör politikası çağrılarına verdiği acınası tepkiler, dayanışmanın yitirildiğinde neler olabileceğinin örnekleridir.
İki korkunç seçenek konuşuluyor:
>> Ulus-devletlerin kozalarına geri çekilmek
>> Veya Brüksel’in demokrasi açığına teslim olmak.


Başka bir yol daha olmalı. Ve bu yol var!


Bu yol resmi ‘Avrupa’nın otoriter kafasının tüm gücüyle direndiği bir yoldur: Demokrasi dalgası!


Edmund Burke’ün ünlü sözü günümüz Avrupasına mükemmel bir şekilde uyuyor: “Kötülüğün galip gelmesi için gereken tek şey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır”. Kendini adamış demokratlar kıta çapında biraraya gelmek zorundadır. Böyle bir demokrasi dalgası yaratma görüşündeki insanlar olarak 9 Şubat’ta Berlin’de biraraya gelerek bir hareket kurduk: DiEM25.
Avrupa’nın her bölgesinden, farklı kültürler, diller, aksanlar, siyasi partiler, görüşler, ideolojiler, ten renkleri, toplumsa cinsiyet aidiyetleri ve inançlardan, daha iyi bir toplum hayaline sahip insanlar olarak biraraya geliyoruz.


Demokrasiyi hakir gören budala AB kurumlarının Avrupa Birliği’nin gerçekten demokratik bir yapıya dönüşmesini engelleme çabalarına karşı biraraya geliyoruz.


DiEM25’in arkasındaki gücü motive eden basit ve radikal tek bir fikir var: Avrupayı demokratikleştirmek! Avrupa ya demokratikleşecek ya da dağılacak!


En öncelikli taleplerimiz: A- Karar verme süreçlerinde tam şeffaflık: Örneğin Avrupa Konseyi, Ecofin ve Avrogrup toplantılarını internet üzerinden canlı yayınlanması, ticaret anlaşması pazarlıkları belgelerinin tamamının yayınlanması, Avrupa Merkez Bankası toplantısının tutanaklarının yayınlanması. B- Mevcut AB kurumlarının borç, bankacılık, yatırım eksikliği, yoksulluk ve göç krizlerini gerçekten çözecek bir şekilde seferber edilmesi.


Orta vadeli hedefimiz ise Avrupa’daki krizlerin çözülmesinin ardından, en geç 2025’e kadar yeni bir kurucu meclisin oluşturulması. Bu meclis Avrupalıların kıtada gerçek bir demokrasinin nasıl işleyeceğini, hem ulusların kendi kaderini belirleme hakkına saygı duyan hem de ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolarla güç paylaşımında bulunan bir egemen parlamentonun nasıl oluşturulacağını tartışacağı bir meclis olmalı.


Tüm Avrupalıları bize katılarak DiEM25’i oluşturmaya, Avrupa Birliği’ni demokratikleştirmek için, tüm politik kararların teknik kararlar gibi gösterilen güç ilişkilerine dönüştürülmesine karşı, AB bürokrasisini egemen Avrupa halklarının iradesine tabi kılmak için, kurumsal güçlerin yurttaşların iradelerini domine etme alışkanlığını yıkmak için, ortak pazarımızı ve para birimimizi yöneten kuralları tekrardan politikleştirmek için birlikte mücadele vermeye çağırıyoruz.


Tam Şeffaflık, gerçek Dayanışma ve özgün Demokrasi’nin mümkün kıldığı Mantığın, Özgürlüğün, Töleransın ve Hayalgücünün Avrupası’ndan ilham alıyoruz. Yaratmak istediğimiz:
>> Tüm politik otoritenin Avrupa’nın egemen halklarına ait olduğu Demokratik bir Avrupa
>> Tüm karar mekanizmalarının yurttaşların denetimi altında olduğu Şeffaf bir Avrupa
>> Yurttaşların ülkeleri içinde ortaklaştığı kadar ülkelerarası da ortaklaştığı Birleşik bir Avrupa
>> Kendine radikal, ama ulaşılabilir ve demokratik reform hedefleri koyan Gerçekçi bir Avrupa
>> Merkezi gücü, demokrasiyi yerel olarak büyütmek için kullanan Merkezsizleştirilmiş bir Avrupa
>> Farklı bölgelerin, etnik kökenlerin, inançların, ulusların, dillerin ve kültürlerin Çoğulcu bir Avrupası
>> Farklılıkları kutlayan ve tüm ayrımcılık türlerini sonlandıran Eşitliklikçi bir Avrupa
>> Halklarının kültürel çeşitliliğini donanan Kültürlü bir Avrupa
>> Sömürüden kurtulmanın, gerçek özgürlük için bir ön şart olduğunun farkında olan Sosyal bir Avrupa
>> Yatırımları ortak ve yeşil bir refaha yönlendiren Üretken bir Avrupa
>> Dünya çapında hakiki yeşil dönüşümle angaje olan Ekolojik bir Avrupa
>> Yurttaşlarının hayalgüçlerinin inovatif gücünü açığa çıkaran Yaratıcı bir Avrupa
>> Geçmişinden kaçmadan parlak bir gelecek için çalışan Tarih Bilinci Olan bir Avrupa
>> Avrupalı olmayanlara da kendisinden farklı davranmayan Enternasyonalist bir Avrupa
>> Bölgesinde ve diğer bölgelerdeki gerilimleri azaltan Barışçıl bir Avrupa
>> Tüm dünyadan fikirlere, insanlara ve ilhamlara açık olan, sınırları ve telleri güçsüzlük işaretleri ve güvensizlik kaynakları olarak gören Açık bir Avrupa
>> Ayrıcalık, önyargı, yoksun bırakma ve şiddet tehdidinin kalmadığı, Avrupalıların doğduktan itibaren basmakalıp rollere sokulmaya çalışılmadığı, potansiyellerini keşfetme şansına kavuştuğu, hayatta, işyerinde ve toplumda partnerlerini seçmekte özgür olduğu Özgürleştirilmiş bir Avrupa.

Kaynak: diem25.org. Hareketin uzun manifestosunun tam halini de bu siteden İngilizce olarak okuyabilirsiniz.

BirGün için çeviren: Onur Erem

Kaynak: Birgun.net