EMRAH KOLUKISA

Nijeryalı yazar Chimamanda Ngozi Adichie’nin 2013 tarihli romanı Amerikana dilimize çevrildi. Can Yayınları etiketiyle çıkan ve ırk, kadınlık, sınıf ayrımı gibi meseleler üzerine önemli açılımları bulunan romanın yazarı Adichie sadece edebiyat değil, müzikten modaya bir çok alanda takip edilen bir isim. Adichie ile telefon üzerinden yaptığımız söyleşide yazara romanı ve feminist çalışmaları hakkında sorular yönelttik.

» Amerikana, ABD’de yaşayan Nijeryalı bir kadının hikayesini anlatıyor. Roman kendi yaşamınızdan ne kadar öğe taşıyor?

Tabii ki kendi deneyimlerimden de yararlandım, ama daha çok başkalarının deneyimlerinden hareketle yazdım kitabı. Şunu söyleyebilirim belki, tamamıyla kendi hayatımdan değil ama çoğunlukla gerçek insanların hayatlarından izler taşıyor Amerikana.

» Kadınlık meselesi önemli bir yer tutuyor romanda. John Lennon bundan neredeyse 40 yıl önce yazdığı bir şarkıda “Kadın dünyanın zencisidir” demişti. Sizce o 40 yılda neler değişti, ya da bir şeyler değişti mi?

Bir adım ileri, iki adım geri gidiyoruz desek yanlış olmaz. Yapacak hala çok şey var ve dünyanın hiçbir yerinde kadın erkek eşitliği tam olarak sağlanabilmiş değil. Ama her yerde faklı olarak ortaya çıkıyor bu. Bence kadın erkek eşitliği meselesi evrensel bir konu ama bunun ortaya çıkışı yerel bir biçimde oluyor. Her coğrafyanın ya da ülkenin farklı bir yaklaşımı, farklı bir mücadele biçimi var. Alınacak çok yol var daha.

» Romanın bir yerinde öğrenciler ‘Zenci’ kelimesinin gücü üzerine tartışıyorlar. Sizce bu sözcük hâlâ bu kadar güçlü mü?

Evet, sözcükler güçlüdür bence. Üstelik özel hayatlarımızda da, aile ilişkilerimizde de güçlüdür. Bir yakınınızın, bir arkadaşınızın söylediği bir şey birçok fiziksel darbeden daha fazla acı verebilir. Ama romandaki o bölüm aslında Amerika’da konuyla ilgili tartışmaların odaklandığı noktayla ilgili bir eleştiri getiriyor. Irkçılığa daha büyük, sistematik bir sorun gibi bakmak yerine insanlar, kim kime “zenci” demiş, ona bakıyorlar. Kimse örneğin siyahların yoğun olarak Amerika’daki her şehrin fakir mahallelerinde yaşadığından bahsetmiyor ve bunun sebebinin de ayrımcılık olduğunu kimse anlamıyor. Ya da kimse adalet sistemindeki siyahlara yönelik sistemli önyargılardan bahsetmiyor. Birçok kişi bu sistemli ırkçılığı konuşup tartışmak yerine, kim “zenci” sözcüğünü kullanmış, onunla vakit harcamayı tercih ediyor.

» Romanda Amerika’da yaşayan Afrikalı siyahi bir kadının hikâyesini okuyoruz. ABD’de Afrika kökenli siyahlarla, Afrikalı siyahlar arasında da bir kast sistemi, bir hiyerarşi var mı sizce?

Tabii, sınıf meselesi işi daha karmaşıklaştırıyor. Ben Afrika kökenli Amerikalı değilim, Amerika’da yaşayan Afrikalı bir kadınım. Bu anlamda Afrika kökenli Amerikalıların taşıdığı tarihi yükü taşımıyorum ve bu da işleri benim için az da olsa kolaylaştırıyor. Ama sınıf meselesi işe girince durum değişiyor. Örneğin benim gibi eğitimli ve açlık ya da yoksulluk çekmeyen birinin deneyimleri yoksul bir siyahın yaşadıklarından çok farklıdır. Bu her şey için geçerlidir bence, sınıf meselesi işleri hep daha karmaşıklaştırır ve herhalde her toplumda sınıf ayrımı vardır.

» Siz hem ABD’de hem de Nijerya’da yaşıyorsunuz. Keza roman da hem Amerika’da hem Nijerya’da geçiyor ve bazen bugünü, bazen de geçmişi anlatıyor. Romanı her iki ülkede birden mi yazdınız?

İki ülkede de yazdım Amerikana’yı. Nerede yazabiliyorsam orada yazdım daha doğrusu, çünkü çok seyahat ediyorum. Ama bu arada şunu fark ettim, Nijerya’dayken Amerika daha berraklaşıyor ve ABD’deyken de Nijerya’ya bakmak daha kolay oluyor. İçinde olmadığım ülkeyi daha iyi görüyorum sanki.

» Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Erkeklerin mahkemede yaptığı “Onu çok sevdiğim için öldürdüm” türünden tuhaf savunmaların ceza indirimine yol açtığı bir ülkede yaşıyoruz. Kendilerine karşı bunca nefret duyulan bir ülkenin kadınlarına ne söylemek istersiniz?

Söyledikleriniz çok korkunç şeyler. Ne söyleyebilirim, bilmiyorum. Hep bir takım politik değişimlerden bahsediliyor ki, elbette kadının korunmasına yönelik atılımlar önemli ama daha da önemlisi eğitim bence. İnsanları, çocuklarını nasıl yetiştireceklerine dair eğitmeliyiz, acilen. Her şey kafalarda bitiyor çünkü. Siz istediğiniz kadar politik, yasal düzenlemeler yapın, insanlar kadını tam bir birey olarak görmüyor. Böyle olunca da hiçbir şey değişmiyor.

» Kendinizi bir moda ikonu olarak görüyor musunuz?

(Gülüyor) Hayır, annemin yetiştirdiği bir kadınım ben ve annem her zaman kıyafetlerime özen göstermemi öğretti bana.

» Türkiye’yi ziyaret etmek gibi bir planınız var mı?

Çok istiyorum. Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi yazarlarınızı okudum ve onların hayranı olduğumu söyleyebilirim. İstanbul’a giden arkadaşlarım çok beğendiklerini anlattılar. Irk meselelerine duyarlı siyahi bir arkadaşımla konuşuyordum; birçok yerde kendisine maymun gibi bakılırken, Türkiye’de kimsenin kendisine bakmadığını, kimsenin umursamadığını söyledi. Bu güzel bir şey.

Beyonce sözlerimi kullanmak istedi

» TED için yaptığınız “Hepimiz feminist olmalıyız” başlıklı konuşma çok yankı uyandırdı. Her iki ülkeyi de bilen biri olarak, sizce feminist sözcüğü Nijerya’da ve ABD’de aynı anlama mı geliyor?

Hem evet, hem hayır. Nijerya’da cinsiyetçilik çok daha aleni yapılıyor. Örneğin Nijerya’da “kadın asla vali olmamalı” gibi bir cümle rahatlıkla telaffuz edilebilirken, ABD’de, içten içe böyle düşünseler bile, bunu söyleyemezler. Kadına yönelik cinsiyetçi tehdit Nijerya’da kadın yaşlandıkça azalırken, ABD’de daha beter hale geliyor. Sanırım Nijerya hâlâ daha gelenekçi bir toplum yapısına sahip ve yaşlılık bu anlamda saygı görüyor. ABD’de ise yaşlandıkça kadının durumu birçok anlamda daha kötüleşiyor.

» Beyonce, “Flawless” adlı parçasında sizin TED konuşmanızdan bazı bölümleri kullandı. Nasıl oldu bu iş, kimin fikriydi?

Beyonce konuşmamdan bazı bölümleri kullanmak istediğini söyledi ben de olur dedim. Beyonce popüler kültür alanında büyük bir figür ve onun kendini feminist olarak tanımlaması çok önemli, zira onu dinleyen gençler de böylece feminizm üzerine düşünmeye başlayacaklar.

Kaynak: Birgun.net