Memleketimizde hukukun işleyişi pek çok kereler, Kafka’nın ‘Dava’sına benzetildi. Son 15 yılda Kafkaesk dediğimiz o kadar çok olay yaşandı ki, yeni normalimiz bu oldu. Felaketle karşılaşan her organizma gibi, yaşamımızı devam ettirecek gücü bulmak adına, alıştık. Ve tam hiçbir şey bizi şaşırtamaz diyorduk ki, OHAL geldi.

Memleketimiz sürprizlerle dolu, burada zorlukları kanıksamak kolay değil.

Nuriye Gülmen, bir akademisyen. Eğitim Sen’li, solcu. Bir yıl kadar önce Gezi Direnişi, 8 Mart, 1 Mayıs eylemlerine katıldı diye gözaltına alındı, hakkında davalar açıldı, görevinden atıldı. Mahkeme kararıyla görevine dönmeye hak kazanmıştı ancak bu kez de karşısına OHAL ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıktı.

KHK’nin hükmü, her türlü hukuktan olduğu gibi mahkeme kararından üstün olduğundan, Nuriye Gülmen daha göreve başlayamadan görevden uzaklaştırıldı.

Niye? ‘FETÖ / PDY veya diğer terör örgütleriyle bağlantılı olma şüphesi veya ...’ Cemaat’le ya da herhangi bir İslamcı yapılanmayla bağı olduğuna dair ne gibi bir delil gösterilmiş? Hiç.

Özetle, üniversitenin solcu olduğu için işten attığı akademisyeni mahkeme göreve uygun buldu. OHAL ise “FETÖ olabilir” diyerek tekrar açığa aldı.

OHAL mahkemeyi de tanımadı

Nuriye Gülmen, yaşadıklarını Mayıs 2015’te yazdığı e-postada şöyle anlatmıştı:

“İki yıl üç aydır Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyordum. Ben ÖYP’liyim [Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı]. Çalışmaya başlamamdan kısa bir süre sonra çeşitli baskı ve yıldırma politikalarına maruz kaldım. Angarya tabir edilen işleri yapmadığım için tecrit edildim. Gezi ayaklanması boyunca düzenlenen eylemlere katıldığım için üç kez soruşturma geçirdim. Gerekçeler: Hükümet aleyhinde slogan atmak, basın açıklamasına katılmak, yürüyüşe katılmak… Bir yıl görev durdurma cezası aldım, İdare Mahkemesi cezayı iptal etti.”

“14 Nisan’da (2015) çalıştığım kurumla işimle ilişiğimin kesildiğine dair bir yazı aldım. ÖYP’li olduğum için görevlendirildiğim üniversiteye gelirken senet imzalamıştım. Şimdi devlet, işimden atıldığım için benden aldığım bütün maaşları yüzde elli fazlası ve faiziyle geri istiyor.”

Nuriye Gülmen maruz kaldığı mobbing de dahil olmak üzere, işten atılması ve geçirdiği soruşturmalara karşı dava açtı. Davalarda eylemlere katıldığını, solcu olduğunu inkâr etmedi, ısrarla demokratik haklarını kullandığını söyledi.

Mahkeme de onu haklı buldu.

İşten atılmasına karşın açtığı dava, Nisan 2016’da sonuçlandı. İdare Mahkemesi, işten atılmanın haksız olduğuna, Gülmen’in görevine dönmesine karar verdi. YÖK de kadrosunu açtı, Osmangazi Üniversitesi göreve başlama çağrısı yaptı.

Sorun çözülmüştü ki, darbe girişimi oldu. Darbe girişiminin Nuriye ile ne alakası var, dedim ama devlet öyle düşünmedi.

Gerisini kendisi anlatsın:

“Göreve başlamak için Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsüne başvurduğumda talebim karşılanmadı ve kadromun asıl üniversitem olan Selçuk Üniversitesi’ne nakledileceği söylendi. Kadro nakil işlemi bile tamamlanmamışken Selçuk Üniversitesi tarafından açığa alındığımı bildirir bir yazı aldım. Açığa alınma gerekçem ‘FETÖ / PDY veya diğer terör örgütleriyle bağlantılı olma şüphesi...’. Mevcut durumda bir işim yok, hâlâ göreve başlatılmadım ancak görevimden uzaklaştırıldım.”

Nuriye Gülmen, KHK’ler ile işinden olan yüzlerce solcu akademisyenden biri şimdi.

‘Bu haksızlığın kamuoyuna duyurulmasını önemsiyorum’ diyor, hem haksızlığın görünür olarak kaldırılma ihtimaline dair hem de tarihe not düşmek adına.

Kafka olsaydı da yazsaydı.

Kaynak: Birgun.net