Can Uğur / @canugur1987

Dün gerçekleşen AB - Türkiye zirvesinin sonuç bildirgesi, toplantı başlamadan önce basına sızdı. Alman haber ajansı DPA’nın yayınladığı bildirgeye göre artık Türkiye’den Yunanistan’a geçen sığınmacıların buradan diğer Balkan ülkelerine geçmesine izin verilmeyecek. Böylece sığınmacılar için Yunanistan, içinden çıkamayacakları bir açıkhava hapishanesine dönüşecek. Ayrıca sığınmacıların Türkiye’den Yunanistan’a geçişini engellemek için AB, NATO ve Türkiye çabalarını artırarak Türkiye’yi de bir açıkhava hapishanesine dönüştürecek. Hayatını riske atarak Türkiye’den Yunanistan’a geçmeyi başaran sığınmacılar ise bir hapishaneden diğerine geçmiş olacaklar. AB bunun için, tıpkı Türkiye’ye yaptığı gibi Yunanistan’a da bir miktar (yaklaşık 700 milyon avro - 2.3 milyar TL) para ödeyecek. Ayrıca iltica hakkı alamayan sığınmacılar, Türkiye’den geldiklerinin kanıtlanması durumunda AB - Türkiye Geri Kabul Anlaşması kapsamında Türkiye’ye geri gönderilecekler.

Ege’deki NATO birliklerinin görevleri de bu anlaşmayla netlik kazanmış oluyor. Anlaşmaya göre Yunanistan karasularında yakalanan sığınmacılar, önceden belirlenen bir Yunan adasına götürülerek burada sığınma hakkı olup olmadığı incelenecek. Eğer sığınmacı kriterlerini taşıyorlarsa Yunanistan anakarasına götürülecek. Sığınmacı kriteri taşımadıkları anlaşılırsa Türkiye’ye geri götürülecek.

Sığınmacıların Yunanistan’dan Orta ve Batı Avrupa’ya ulaşmak için kullandıkları Balkan güzergahı da tamamen kapatılacak. Balkan ülkeleri, sınır kapılarını sığınmacılara kapatmaya geçen ay başlamıştı. Makedonya, Yunanistan sınır kapısında biriken on binlerce sığınmacının geçişine izin vermemiş, günde yalnızca yüz civarında sığınmacıyı kabul etmişti. İki ülke arasındaki Idomeni sınır kapısında bulunan sığınmacılar “Bütün gün boş boş oturuyoruz. Başımıza ne geleceğini bilemiyoruz” diyor. Bazı ülkeler ise sınırlarına duvar ve dikenli tel örmeye başlamış, sekiz ülke AB içindeki serbest dolaşım anlaşması olan Schengen’i askıya alarak sınırlarında kontrol uygulamasını tekrardan canlandırmıştı.

Kotalar yetersiz

Zirveden bir gün önce Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz da “Yunanistan’a gelen sığınmacılar, iltica başvurusunu bu ülkede yapmalı” demişti. AB’nin yeni planı, sığınmacıları Yunanistan’da tutarak, AB içinde uzlaşılan kotalar çerçevesinde zaman içinde diğer ülkelere dağıtmak. Ancak AB’nin kotaları sığınmacı krizi karşısında son derece yetersiz. AB ülkelerinin 5 ay önce, 23 Eylül 2015’te vardığı anlaşmaya göre 120 bin sığınmacı Yunanistan ve İtalya’dan alınarak diğer ülkelere dağıtılacak. Yunanistan’a 2016’nın yalnızca ilk iki ayında gelen sığınmacı sayısı bile bu sayıdan daha fazla: 125 bin. Üstelik AB içinde Çek Cumhuriyeti, Romanya, Slovakya ve Macarista’ın itirazıyla karşılaşmıştı.

Avrupa Birliği üyelerini bağlayan Dublin Tüzüğü’ne göre sığınmacılar, birliğe hangi ülkeden giriş yaparlarsa o ülkede sığınma hakkına başvurmak zorundalar. Ancak Yunanistan’ın içinde bulunduğu durum nedeniyle Dublin Tüzüğü’nün değiştirilmesi de tartışılıyor. Yeni plana göre sığınmacılar hangi ülkeden girerse girsin başvuruları ortak bir sisteme kaydedilecek ve AB sığınmacıları ülkeler arasında dağıtılacak. Bu planın hayata geçip geçmeyeceği ise belirsiz. Almanya, Türkiye’den Yunanistan’a geçen sığınmacıların azaltılması karşılığında yüz binlerce Suriyeli’yi doğrudan Türkiye’deki kamplardan alıp AB ülkeleri arasında dağıtabileceğini söylemişti. Fakat Türkiyeli yetkililer bu sözün tutulup tutulmayacağına dair net adımlar görmek istiyor.

Avrupa Birliği’nin sınırları kapatma politikası birlik içinde de yoğun tepki çekiyor. Üstelik bu tepki yalnızca sol partiler ve insan hakları örgütleriyle sınırlı değil. Konuyla ilgili konuşan Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas, sığınmacıların Avrupalılar arasında dağıtılması gerektiğini ifade etti ve insanların kaçış nedenleri ile mücadele edilmesi gerektiğini kaydetti.

‘Amacımız Türkiye’den geçişi önlemek’

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, Türkiye-AB-NATO arasında oluşan yeni yaklaşımın amacının mültecilerin Türkiye’den Avrupa’ya geçmesini önlemek olduğunu söyledi. Davutoğlu, “İnsani yaklaşım konusunda mutabık kalmayı planlıyoruz. Hiçbir mülteciye zarar vermeden çözüm bulmaya çalışıyoruz. Mültecilerin Türkiye sınırından geçmeden kurtarılması için Yunan yetkililerle işbirliği içindeyiz. Kaçak göçmenliğin önlenmesi ve legal statünün teşvik edilmesini sağlamak NATO’nun amacı” dedi. “Sınırımızda NATO varlığını görmek isteriz” diyen Başbakan, zirvede sunduğu önerilerin değerlendirildiğini açıkladı. Stoltenberg ise, insan kaçakçılığını gözlemlemek için Ege’de görev yapan NATO gemilerinin görev sahasının genişleyeceğini belirtti.

Görüşmenin detayları: Taraflardan yeni öneriler

Dün öğlen başlayan AB - Türkiye zirvesinden bazı bilgiler, zirve tamamlanmadan basına sızmaya başladı. Toplantı sırasında iki tarafın da birbirinden daha fazla talepte bulunduğu öğrenildi. Bu nedenle toplantı uzatıldı.

Avrupa Birliği, üye ülkelerdeki incelemelerden sonra sığınma izni verilmeyen tüm sığınmacıların Türkiye’ye gönderilmesini talep ederken Türkiye ise 3 milyar avro yerine, Davutoğlu’nun bugüne kadar harcanan para olduğunu söylediği 8 milyar avro, vizelerin kaldırılmasının bahar aylarına çekilmesi, AB üyelik sürecinin hızlandırılması ve Türkiye’de bulunan sığınmacılar arasında sığınma hakkı alabilecek durumda olanların AB ülkelerine götürülmesini talep ediyor. Gazetemizin baskıya gittiği saatlerde gelen son bilgilere göre Türkiye’ye 2016 sonuna kadar 3 milyar avro daha vererek toplam yardım miktarının 6 milyar avroya çıkarılması, vizelerin kaldırılmasının ise Haziran sonunda başlatılması üzerinde anlaşıldı. BBC’nin Brüksel’deki analisti Chris Morris “AB’nin göç politikası ve dağılıp dağılmayacağının, yıllardır kendinden uzak tutmaya çalıştığı Türkiye’nin ellerinde olması kaderin bir cilvesi olsa gerek. Türkiye istemedikçe göçmenlerin durdurulması mümkün değil” dedi.

Erdoğan’ın tek derdi para!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Almanya Şansöylesi Angela Merkel, Hollanda Başbakanı Mark Rutte dünkü zirve öncesi saatler süren bir görüşme gerçekleştirdi. Önceki akşam 21:00’de başlayan görüşme dün sabah 03:00’e kadar sürdü. Görüşmeye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB Bakanı Volkan Bozkır da eşlik etti. Dün öğlen saatlerinde başlayan zirve sürerken Ankara’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “AB mülteciler için destek vereceğini söyledi ama hâlâ vermedi. Şu anda Başbakan Davutoğlu orada, umarım parayı alıp da döner” dedi.

Yasak çözüm değil, göçü yönetmek gerek!

Sığınmacı akınını durdurmak için radikal önlemler almaya hazırlanan Avrupalılar, geçişlere artık izin vermek istemiyor. Bu tabloda en can yakıcı olan ise sığınmacılarındurumu. İnsani açıdan büyük sorunlar yaşayan sığınmacılar AB ülkeleri ve Türkiye’nin siyasi pazarlığının ‘malzemesi’ olmuş durumda. Büyük insani krizlere gebe olarak yorumlanan bu tablodan nasıl çıkılabileceğini Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Ahmet İçduygu’ya sorduğumuzda ilk yanıtı ‘yasaklarla olmaz’ oluyor. Prof. Dr. İçduygu Avrupa’da ve Türkiye’de sığınmacılardan kaynaklı ciddi bir ‘panik havası’ olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: Tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun var ve bu durumda BM de dahil olmak üzere birçok uluslararası örgütün denkleme dahil olması gerekiyor. Prof. Ahmet İçduygu’nun atılması gereken adımları sıraladığı görüşleri ise şöyle:

Panik havası var!

Avrupa’da göçle ilgili ciddi bir panik var. Bu panik aklı selim bir değerlendirmeyi ciddi biçimde zora sokuyor. Bu tablodan da sağ partiler önemli ölçüde güçlenerek çıkıyor. Avrupa’ya en önemli giriş noktası Türkiye üzerinden ve Balkan hattından gerçekleşiyor. Bu bağlamda Ege Denizi’ni kontrol edeceklerini söylüyorlar. Geçişi azaltabilirler ama ciddi biçimde kontrol etmeleri çok zor. İstediğiniz kadar yasaklayın ya da engelleyin insanlar yine çok büyük tehlikeleri göze alarak o hat üzerinden Avrupa’ya geçiyor ve bunu hayatları pahasına yapıyor. Bunun en doğal çözümü göçe daha yapıcı bakmakla olacaktır. Elbette kapıları tamamen açmazsanız bu kadar ideal bir bakışa sahip olmayabilirsiniz, ama bu durumu yapılandırırsınız ve daha insani biçimde süreci yönetebilirsiniz. Örneğin şu durum tartışılıyor: Ortadoğu’dan gelen sığınmacılara kota uygulayalım ve bunu AB ülkeleri arasında paylaşalım.

Dünyayı ilgilendiriyor

Bu meseleyi hem Türkiye hem de AB siyasi bir pazarlık haline getirdi. Göç konusu AB ve Türkiye arasında eskiden beri bir pazarlık konusu. Bu alan üzerinden bir güç gösterisi yapılıyor. Güç gösterisi üzerinden bir denklem yaratılmış vaziyette. Göç sorununu Türkiye, Suriye ve AB üçgeninde ele almak hatalı bir bakış açısı. Dünya ölçeğinde bakılması gerekir. Çünkü dünyayı ilgilendiren bir mesele söz konusu.

Afganistan’a benziyor

Bu konu Afganistan meselesine benziyor. O konudan yeterli ders çıkartılmadı Afganistan siyasi olarak karışınca İran ve Pakistan’a göç verdi ve ardından bu dalga dünyaya yayıldı. Yeni bir Afganistan süreciyle karşı karşıyayız. Bu göç dalgası yıllar boyu sürdü ve önümüzdeki 40 yıl içerisinde de bu yeni göç dalgasıyla uğraşacağımızı düşünüyorum. BM’nin sürece dahil olması özellikle sorunu kolaylaştırabilir kanaatindeyim.


Kaynak: Birgun.net