ÖMÜR ŞAHİN KEYİF [email protected] - Washington

ABD Kongresi Araştırma Servisi’nin (Congressional Research Service-CRS) Kongre üyelerini bilgilendirmek için düzenli olarak yayınladığı ‘Türkiye-ABD İlişkileri’ raporlarına bir yenisini daha ekledi. Ortadoğu Uzmanı Jim Zanotti, 15 sayfalık raporda, Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolü, mülteci krizi, PKK ile devam eden savaş ve basın özgürlüğü konularına yer verdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti öncesi yayınlanan raporda, son dönemde yapılan analizlerde sık sık yer alan “AKP’nin bir hayal kırıklığı olduğu” görüşü de destekleniyor. Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu dış politikanın dümenine geçtikten sonra, Ortadoğu’da daha fazla nüfuza sahip olmayı amaçlayan Türkiye’nin Batı tarafından bölgeyle bağları güçlendirmek için bir kazanç olarak görüldüğü hatırlatılırken, son yıllardaki dış ve iç politika gelişmelerinin Türkiye’nin komşuları için ‘model olma’ ve ‘bölgenin geleceğini şekillendirme’ rolünü zora soktuğu belirtiliyor.

Rapora göre, Türkiye’nin bu haliyle ABD çıkarlarının ‘kolaylaştırıcısı’ olması da zor. Türkiye’nin sınırları içindeki ve sınırındaki karmaşa ile ABD ve bölgedeki başka aktörlerle ‘öncelikler’ konusunda yaşadığı zıtlığa da gönderme yapılırken, raporda Washington Post’un Soli Özel’den alıntıladığı Türkiye “kendi hayati çıkarlarını koruyamıyor ve müttefikleri dahil herkesle kavgalı” ifadesine de yer veriliyor. Raporda, Atlantic dergisinden Jeffrey Goldberg’in Başkan Obama’dan aktardığı, Erdoğan için kullanılan “fiyasko ve otoriter”, “Ordusunu Suriye’ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden” ifadelerinin geçtiği alıntı da kullanıldı.

IŞİD’le mücadele
Raporda IŞİD’le mücadele de önemli yer tutuyor. Kongre üyelerine, Türkiye’nin IŞİD’e ve diğer radikallere tavrının aynı zamanda sınır güvenliği konusundaki yöneliminin Obama yönetiminin kontrolünde olduğu mesajı veriliyor. Türkiye’nin “özellikle 2013 ve 2014’te, kendi bölgesini de içeren, IŞİD’i ve diğer Sünni radikalleri desteklediği düşünülen faaliyetleri azaltmak konusunda yavaş” olduğu söylenen raporda ayrıca, Türkiye’nin IŞİD temelli sınır güvenliği ve terörizmle mücadele önlemlerinin ABD’den ve Batı’dan gelen teşvikle artırıldığının altı çiziliyor.


Ancak bazı dinamiklerin, Türk yetkililerin Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı doğrudan daha çetin bir operasyona girmesini önleyebileceği de ifade ediliyor. Dinamikler içinde, Suriye’de Kürtlerin güçlenmesine karşı duyulan isteksizliğin yanı sıra, Suriye hükümetinin ve Suriyeli Kürtler’in kazanımlarının, Türkler tarafından, bölgede İran ve Rusya’nın etkisini artıracak, Türkiye ve diğer Sünni ülkelerinkini de azaltacak bir hamle olarak görülmesi yer alıyor. Raporda, Erdoğan’ın anayasal güçlerini genişletme çabalarının, yakın zamanda Kürt militan ve aktivistlerinin ulusalcı eleştirilerine odaklanma nedenlerinden bir bölümünü oluşturabileceği de belirtiliyor.

Mezhep kaygısı
Şubat ayında, Türkiye Suudi Arabistan’ı savaş uçaklarını İncirlik hava üssüne konuşlandırması için davet etmesinin, görünüşte IŞİD’le mücadele çabalarının bir parçası olduğu belirtiliyor. Ancak bu davetin aynı zamanda, uluslararası diplomasi nedeniyle Esad, Rusya ve İran’ın özgüven büyürken, Esad’a karşı Sünni çözümünü harekete geçirme çabası olabileceği ifade ediliyor. ABD’nin “IŞİD’den arındırılmış bölge” fikrine karşı isteğinin de Rusya’nın Suriye’ye girmesi ve Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesi sonrası azaldığı belirtiliyor.

AB ile anlaşma
AB ile varılan mülteci anlaşmasına da yer verilen raporda, anlaşmaya dair bazı endişeler şöyle sıralanıyor: AP Liberaller ve Demokratlar Birliği lideri Guy Verhofstadt, Mart ayında AB’yi “Gazetecileri hapseden, temel haklara saldıran ve insan hakları bakımından hayli endişe verici bir durumda olan bir ülkeyle” anlaşma yapıldığı konusunda uyardı. Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye’nin bazı mültecilere ve sığınma talebinde bulunan kişilere kötü davrandığı iddiası da yer aldı, bu davranışlar, “yasadışı şekilde alıkoyma, sınır dışı ve Suriye’ye zorla geri döndürme” şeklinde örneklendi.

***

Gül ve Dündar hâlâ suçlanıyor

AKP hükümetinin, Erdoğan’ı eleştirmiş olan pek çok gazeteciyi tehdit ettiği ya da tutukladığı ve pek çok medya kuruluşuna el koyduğu belirtilen raporda, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün Anayasa Mahkemesi kararıyla serbest bırakıldığı bilgisi, gazetecilerin, hâlâ “terörizme destek ve devlet güvenliğine zarar vermek suçlamalarıyla yüz yüze oldukları” notuyla birlikte verilmiş.

Zaman gazetesine kayyum atanma süreci ve bu konuda ABD makamlarından gelen eleştirilerin de yer aldığı raporda, bu eleştirlere rağmen Türkiye dışı aktörlerin iç sorunlarla ilgili etkili rol oynayabileceği konusunda bir netlik olmadığı belirtiliyor. Rapora göre, IŞİD ve mültecilerle ilgili güvenlik endişeleri, ABD ve AB’yi Türk yetkililerin iç hamleleriyle ilgili önlemler alma ihtimalini düşürüyor. Raporda ayrıca “Erdoğan ve destekçileri, dış etkilere karşı iç politik desteği artırmak için, düzenli olarak Batı ülkelerini eleştiriye başvuruyor” deniliyor.

Türkiye ve PKK arasında devam eden çatışmalara da yer verilen raporda “Savaşın yeniden başlamasından bu yana” 200 bin kadar kişinin yerinden edildiği bilgisine yer veriliyor, “Yaşananlar olası insan hakkı ihlalleri konusunda uluslararası endişeye yol açtı” deniliyor.

***

Erdoğan AKP’nin fiili başkanı

Raporun iç politika ve istikrar kısmında Erdoğan yönetiminin basın ve ifade özgürlüğü karnesinden alıntılar yapılmış. “Türk iç politikasında güç, anayasal demokrasi, yolsuzluk ve temel haklara ilişkin ihtilaflar öne çıkıyor” denilen raporda Erdoğan’ın AKP’ye hâlâ fiili olarak başkanlık ettiğinin altı çizilirken, Davutoğlu’yla birlikte, yönetim güçlerini artıracak anayasal değişiklik için etkili ve partiler arası bir destek aradığı hatırlatılıyor.

Kaynak: Birgun.net