ERK ACARER / [email protected] / @eacarer

Dilek Doğan davasının ilk duruşması bugün görülüyor. İstanbul Sarıyer Armutlu’daki evinde katledilen 26 yaşındaki Doğan’ın ölümüne giden süreci ve davanın muhtemel akıbetini değerlendiriyoruz. Öldürülme anına ait görüntüler, iddianamedeki ayrıntılar ve aile avukatlarıyla yaptığımız görüşmeler tek bir gerçeği ortaya koyuyor: Ortada ‘katolog bir suç’ var! Peki Dilek Doğan’ın öldürülmesine giden süreç nasıl başlıyor, sonrasında neler oluyor?

IŞİD’den muhaliflere

33 kişinin katledildiği 21 Temmuz 2015’te Suruç patlamasının ardından 23 Temmuz’da yapılan ‘Terörle mücadele zirvesi’ kapsamında operasyonlar başlıyor. Ancak işin ilginç yönü şu: IŞİD’e yapılan sınırlı gözaltıların ardından muhalif avına çıkılıyor. 16 ilde yapılan operasyonlar kapsamında Bağcılar’da Günay Özarslan isimli kadın öldürülüyor. 102 kişinin hayatını kaybettiği Ankara katliamından hemen sonra da senaryo değişmiyor. 10 Ağustos’taki ABD Başkonsolosluğu saldırısından sonra faillerden Hatice Aşık yakalanıyor. Hatice Ruken Kılıç ise kaçmayı başarıyor. Doğan’ın ölümüne de yol açacak ‘İstanbul operasyonları’ 18 Ekim’de gerçekleştiriliyor. Armutlu’dan Avcılara kadar 16 adrese baskın düzenleniyor. Amaç ‘canlı bomba’ olarak tanımlanan konsolosluk saldırısı faili Hatice Ruken Kılıç’ı yakalamak. IŞİD’le başlayıp muhaliflere yönelen operasyonları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun açıklamaları ile birlikte okumak gerekiyor. Saldırılar ‘Terör kokteyli’ olarak değerlendiriyor. Aslında bu manüpülatif süreci Dilek Doğan’ın öldürülmeden birkaç dakika önce sarf ettiği ve dava dosyasına da giren sözleri özetliyor: “Ankara’da 102 insan ölürken, polis kontrolünde canlı bombayı aralarına yerleştiriyorsunuz, ondan sonra kalkıp bana tanımadığımı bir canlı bombadan bahsediyorsunuz, bilmediğimiz, tanımadığımız bir insanı kalkıp bana soruyorsunuz. Bizim evde ne arıyorsunuz?”

Armutlu neden hedef?

Bölge kuruluşundan itibaren sosyo politik yapısı ve kimliğiyle dikkat çekiyor. Muhalif, örgütlü, Alevi bölgesi. Bununla birlikte Armutlu, ranta açık, peşkeşe müsait bir yer. Demografik ve coğrafi yapıyla Gazi, Okmeydanı, Gülsuyu mahallelerine çok benziyor.

‘Ya tutarsa’ baskını

Doğan davası Avukatlarından Halkın Hukuk Bürosu’ndan Günay Dağ, operasyonlarla ilgili bilgi verirken özetle şunları aktarıyor: “Hatice Rukan Kılıç’ı aramak için 1 Mayıs Mahallesi’nden Avcılar’a kadar operasyon düzenleniyor. Arama emri de mahkeme kararı olmaksızın savcı tarafından veriliyor. Bu baskınlar, somut olguya dayandırılmayan ‘ya tutarsa baskınları’. Yani her şey baştan hukuksuz!”

‘İnfaz için gelmişler’

Av. Dağ, bir başka konuya daha dikkat çekiyor: “Sabaha karşı 4:00’te, 14 kişilik bir ekip. 5’i içeriye giriyor. Özel TİM’in başında Dilek Doğan’ı öldüren polis Yüksel Moğoltay var. Polislerin elleri eve girişlerinden, Doğan’ın öldüğü ana kadar tetikte. Silahların emniyetleri açık. Hatice Ülker Kılıç bulunsa derhal infaz edilecek.” Dağ, ailenin polise bir mukavemet durumu olmadığından da söz ediyor: “Sadece evde bulunanların doğal refleksleri var. Sabah evi basılan her aile aşağı yukarı bu tepkileri verir.”

Suça suç eklendi

Ne var ki polis Moğoltay, silah kullanıyor. Dava dosyasına giren görüntüler açık. Fakat o vurulduktan sonra da aramaya devam ediliyor. Annesi Aysel Doğan bu konuda tarafımıza şunları aktarıyor: “Kızım önüme düştü. Polis kanlı ayaklarıyla arama yapmayı sürdürdü.” Av. Dağ, şu bilgileri veriyor: “Dilek vurulduğu anda orası artık bir olay mahali oldu. Kapanmalıydı. Ancak arama devam etti bir suç daha işlendi. Dilek’i vuran TİM komutanı, arama tutanağını da imzaladı. Diğer polislerin artık şüpheli olan Yüksel Moğoltay ile ilgili işlem yapmaları gerekiyordu. Ancak bunu yapmadılar.”

Deliller de karatıldı

Ancak yaşananlar bunlarla da sınırlı kalmıyor. Delillerle iç içe olan polisler, olay mahalinde bazı değişiklikler yapıp, ev eşyalarının yerlerini değiştiriyorlar. Dileği vuran mermi çekirdeğini de alıyorlar.

Dört ayrı suç var

Av. Dağ, konuya dair şu ihlallerin yapıldığına dikkat çekiyor: Gece vakti konut dokunulmazlığı ihlali yapıldı. Dilek’in yaşam hakkı çalındı. Onu vuran polis gözaltına alınmayarak, görevi ihmal suçu işlendi ve deliller karatıldı.”

Belki Sur’da da bulundu

Olay sonrasında Dilek’i katleden polisle ilgili bir işlem yapılıyor mu? Avukattan şu bilgileri alıyoruz: “Şüpheli olarak ifadesi alındı, sorguya sevk edildi ve adli kontrolde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Belki de Cizre’de, Sur’da görev yaptı. Hala delil karatma durumu var. Dosya, deliller elinin altında.”

Neden tutuklanmadı?

Av. Dağ, bu konuda da anlaşılır bir özet yapıyor: “Cumhurbaşkanı’na hakaretten, basın açıklaması yapmaktan insanlar tutuklanıyorken, bunun hukiki bir izahı yok. Dilek’in katili tutuklanmayarak, kolluğa da ‘siyasal ve hukusal olarak arkanızdayız’ mesajı veriliyor.

‘Kurtarma’ senaryosu

Savcı Basri Aydın tarafından hazırlanan iddianamede, polislerin hem kendi ifadeleri hem de diğer meslektaşlarıyla olan ifadelerinde çelişkiler göze çarpıyor. Av. Dağ; “Ortada görüntüler olduğu halde, Savcı iddianameyi, ailenin değil polislerin hazırladığı senaryoya göre kurmuş” diyerek şunları anlatıyor: “Ana tema polis Moğoltay’ın tetiği çekmediği savına dayandırılmak isteniyor. Dilek abisi Mehmet Doğan tarafından vuruldu” demeye getiriliyor. Oysa görüntüler açısından da fiziksel koşullar açısından da bu senaryonun tutması mümkün değil. Polisin korunmak istendiği kesin. Amaç onu ceza almadan ya da mümkün olan en az cezayla kurtarabilmek.”

Kaynak: Birgun.net