İSTANBUL - ÇİĞDEM ALYANAK

Basın Yayın Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Melike Günyüz, Türkiye'de yayıncılığın gelişen ve büyüyen bir sektör olduğunu belirterek, "Uluslararası Yayıncılar Birliği'nin verdiği rakamlara göre her yıl bir adım yükseliyoruz. 12. sıradan 10. sıraya yükseldik. Hedefimiz 2023'e kadar ilk beşe girmek. Bunu da becerebileceğimizi düşünüyorum." dedi.

Basın Yayın Birliği Başkanı Münir Üstün'ün Yayıncılar Federasyonu (YAYFED) Başkanlığı görevine getirilmesinin ardından Basın Yayın Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçilen yazar Melike Günyüz, Türkiye'deki yayıncılık sektörünün durumunu ve çocuk edebiyatını, AA muhabirine değerlendirdi.

"Yılın en iyi yayınevi", "yılın en iyi resimli çocuk kitabı" alanlarında halen yönetici olduğu yayınevine birçok ödül kazandıran Günyüz, yayın piyasasının geleceği açısından birlikteki kadınların sayısını arttırmaya çalıştığını, aralık ayında yapacakları genel kurulda yeni yönetimde en az iki kadının yer almasının önemli olduğunu söyledi.

Yayın dünyasında özellikle editörlerin, genel yayın yönetmenlerinin kadınlardan oluştuğunu ancak sivil toplum kuruluşlarında ya da işletmelerin tamamını yönetecek genel müdür pozisyonlarında genellikle kadınların görülmediğini anlatan Günyüz, "Türkiye'de yayıncılık gelişen ve büyüyen bir sektör. Uluslararası Yayıncılar Birliği'nin (IPA) verdiği rakamlara göre her yıl bir adım yükseliyoruz. 12. sıradan 10. sıraya yükseldik. İki türlü ölçümleme yapılıyor. Biri yeni başlık sayısı, bir tanesi de ciro bazında yapılan ölçümleme. Hedefimiz 2023'e kadar ilk beşe girmek. Bunu da becerebileceğimizi düşünüyorum." dedi.

"Türkiye'de kitap eskiden bir lükstü"

Türkiye'de kitabın eskiden bir lüks olduğunu, ekonomik gelişmişlikle birlikte hem ebeveynlerin hem devletin okuma ve kültüre yaptığı yatırımla birlikte ciddi anlamda kitap okuru veya kitap alıcısının arttığını, bunun da sektörü hareketlendirdiğini anlatan Günyüz, fuarlarda her yıl yeni yayıncıların görüldüğünü, bunun da sektörün ne kadar gelişmeye açık olduğunu gösterdiğini söyledi.

Türkiye'de uluslararası kitap fuarları düzenlendiğini aktaran Günyüz, "Biz bu fuarları yerli müşteriler için hazırlasak bile buraya davet ederek telif satışları yapıyoruz." dedi.

"Dünyada bir karşılığı olacağına inanıyoruz"

Günyüz, Basın Yayın Birliği olarak İstanbul Kalkınma Ajansı ile Uluslararası Yayıncılık Telif ve Danışmanlık Merkezi (YATEDAM) Projesi'ni yürüttüklerini anlatan Günyüz, Türkiye'deki yazarların ve yayıncıların kitaplarının, farklı ülkelerde, farklı dillere tanıtımlarını yaptıklarını, yurt dışına çevirilerinin yapılması için proje ürettiklerini belirtti.

Yayıncılığın ve sektörün büyümesinin, yalnızca iç piyasada büyümesi anlamına gelmediğini vurgulayan Günyüz, sözlerine şöyle devam etti:

"Yazarlarımızı ne kadar uluslararası alanda tanıtırsak aslında o kadar başarılı olduğumuz anlamına geliyor. Özellikle çocuk kitaplarımızın bütün dünyada müşteriye hitap etme gibi bir özelliği var. Orta Doğu, Uzak Asya, Singapur, Malezya ve Latin Amerika bizim çocuk kitaplarımız için çok doğru pazarlar. Hep Avrupa'yı hedefliyoruz ama Avrupa bizim için doğru bir pazar değil. Çünkü Avrupa aslında satıcı bir ülke. Oysaki alıcı olanlar Ortadoğu, Uzak Asya. Bu ülkeler hem kendi yayıncılık alanlarını genişletirken, hem de alıcı konumundalar. Biz oradaki müşterilere ulaşırsak, Türkiye'de üretiğimiz bu kadar nitelikli yayınla da uluslararası alanda bir pazar bulmuş olacağız. Buna yönelik programlar yürütüyoruz."

Telif alıp, telif satmanın yanında bazen de bireysel kitap üreten yayıncılarla takas yaptıklarını belirten Günyüz, böylece yayın çeşidini de arttırdıklarını, bunun en ucuz ve kolay bir yöntem olduğunu söyledi.

Bundan 5 yıl öncesine kadar Türkiye'nin bu anlamda uluslararası bir pazar olarak görülmediğini ancak yurt dışı fuarlarına gide gele bunu yapmaya karar verdiklerini anlatan Günyüz, sözlerine şöyle devam etti:

"Pazar neden sadece Frankfurt'ta ya da Londra'da dönsün ki. Burası da pekala bir geçiş ülkesi. Üç kıta arasındaki bir ülke olarak pekala telif alışverişinin de olabileceği bir yer olabilir düşüncesiyle hareket ettik. Bir taraftan fuarlarımızı uluslararası boyuta taşıyoruz hem de yaptığımız projelerle yurt dışı fuarlarına giderek ülkemizin edebiyatını tanıtmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla 2023'e geldiğimizde uluslararası anlamda Türk edebiyatının ve Türk çocuk edebiyatının dünyada bir karşılığı olacağına inanıyoruz. Bütün hazırlıklarımızı ve altyapımızı buna göre yapıyoruz. Yazarlarımıza kitap siparişi verirken onlara şunu söylüyoruz kitaplarınızı artık Türkiye'deki müşterileri düşünerek yapmayın. Bütün dünya bir pazar, eğer siz bütün dünyayı hedef alarak o vizyonda yazarsanız eserlerinizin yurt dışında satılma imkanı var. Bu sektörü olabildiğince dünya pazarına açmaya çalışıyoruz."

"Aileler dijital içeriğe para yatırmıyor"

Dijital alet kullanmanın bir kültür haline geldiğini, ailelerin çocuklarının eline verdiği tabletlere ya da cep telefonuna eğitim içerikli malzeme yüklerlerse çocuğun alıcı olacağını, yalnızca eğlence aracı olarak kullanıldığında çocuğun bunun müşterisi haline geldiğini ifade eden Günyüz, dolayısıyla bu kültüre yönelik üretim yapmanın çok önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye'de dijital pazardaki ürüne para vererek satın alacak bir kitlenin oluşmadığını anlatan Günyüz, sınırsız bir dünyada çok fazla ücretsiz ürünün bulunduğunu, ailelerin bu anlamda dijital içeriğe para yatırmadığını söyledi.

Türkiye'nin şu anda çocuk edebiyatı alanında dünya pazarına ürün satabilecek seviyeye geldiğini belirten Günyüz, "Hem içerik, hem resimleme, hem estetik hem de baskı kalitesi anlamında yayıncılarımız, yazarlarımız dünyayı yakından takip ediyorlar. Dünyaya uygun içerik üretimi konusunda da çok geliştiler. Pazarda bir alıcı varsa, siz de bu alana yatırım yapıyorsunuz. Rekabet de var. O kadar çok çocuk kitabı yayıncısı var ki sizin daha nitelikli ve daha kaliteli ürün üretmeniz gerekiyor. Siz iyi içerik ürettikçe, rekabeti ve pazardaki kaliteyi yükseltiyorsunuz. Bu bağlamda Türk yayıncılığı çok başarılı." dedi.

"Eserlerde uluslararası dili yakalamak önemli"

Günyüz, yazdığı çocuk kitapları yabancı dile en çok çevrilen yazar olmasının, nitelikli ya da daha iyi bir yazar olmasından değil, mesleki olarak uluslararası fuarlara çok katılması, satış süreciyle ilgili networke sahip olmasından kaynaklandığını dile getirdi.

Eserlerde uluslararası dili yakalamanın önemli olduğunu vurgulayan Günyüz, konuşmasına şöyle devam etti:

"Resimli bir kitaba baktığımızda bunun bir sanatçı elinden çıkması birinci öncelik. İkincisi ise çocuk kitapları sadece resimleme ürünü değil, aslında bir grafik tasarım ürünüdür. O resmin, o yazının, o kitap içinde bir tasarımla yer alması çok önemlidir. Çocuk kitabında esas olan şey, resmin de bir hikaye anlatabiliyor olmasıdır. Dolayısıyla profesyonel bir göz, resimli çocuk kitabına baktığında, o resimler üzerinden bir hikaye yakalayabiliyorsa bu bir başarıdır."

Güncellenen 25. kitabı raflardaki yerini aldı

Bugüne kadar yirmi beş çocuk kitabı yazan ve eserleri Türkiye'nin yabancı dile en çok çevrilen çocuk kitapları arasında yer alan Günyüz, güncellenen 25. kitabı "İlkbahar Prensi"nin birinci baskısının, iki yıl önce Katar Müzesi tarafından Arapça-İngilizce dillerinde yapıldığını söyledi.

Katar-Türk Ortak Kültür Yılı dolayısıyla iki hükümetin, Türk bir yazar ile Katarlı bir ressamın ortak projesini hayata geçirmek istediğini ifade eden Günyüz, "Ben bu masalı yazdım. Biraz uluslararası olsun diye de masalın içinde farklı ülkelerin de ismi geçiyor. Kitabın Türkiye'de farklı bir ressam tarafından çizilmesini arzu ettim. Türkiye'de yeniden resimledik. Kitabın formatını da değiştirdik. Kitabın alt metni imajın, reklamın hiçbir şey olduğunu, esas olanın sizin ona yüklediğiniz anlam olduğunu anlatıyor. Çünkü reklam dünyası hem yetişkinlere hem de çocuklara bir hikaye anlatıyor. Size bir hayal sunuyor. Siz bir kıyafeti aldığınızda daha zayıf görünmüyorsunuz ama daha zayıf görüneceğinize dair size pompalanan bir hikaye, ihtiyacınız olmasa bile onu size aldırıyor. Belki bir yetişkinin anlayabileceği ama çocuk dünyasında tamamen hayal üzerine kurgulanmış bir öykü." diye konuştu.

"İyi bir çocuk kitabı, yetişkinler tarafından da beğenilendir"

Çocuklar için yazılmış bir metnin, edebi değerinin olup olmadığının, yetişkinin de ondan edebi bir zevk alıp almamasıyla yakından ilişkili olduğunu belirten Günyüz, şunları kaydetti:

"Yetişkin olarak Küçük Prens'ten zevk alıyorsanız, burada ciddi bir edebiyat var demektir. Bu sebeple ben iyi bir çocuk kitabının, aynı zamanda yetişkinler tarafından beğenilen ve okunan kitap olduğunu düşünüyorum. Yetişkinler belki mesajları doğrudan algılayabilirler ama çocuklar algılayamazlar, algılamaları da gerekmez. İyi bir çocuk kitabı yazarı, farklı anlamları ve farklı konuları, aynı anda bir metinde işleyebilen bir yazardır. İyi bir metin aslında çizgisel olarak tek bir hikayeyi anlatır. Tek bir hikayeyi anlatırken göndermeleriyle bir çok konuya temas eder. Siz aslında cesaretle ilgili bir hikaye anlatırken aynı zamanda paylaşmak üzerine, kişinin entelektüel olarak kendisini beslemesiyle ilgili birçok şeyi anlatabilirsiniz. Edebiyat budur aslında. Bir hikayeyi okurken, zihninizin çok farklı alanlarda keşif yapmasıdır."

Çocuk edebiyatının görevine değinen Günyüz, "Çocuk edebiyatının işlevi, yetişkin edebiyatından çok farklı değil. Edebiyatın işlevi nedir? Biz niye kurgu kitaplar, romanlar, hikayeler, şiir okuruz? Çünkü metinde yazar bizi şaşırtır, bir yandan da anadilimizle üretilmiş bir metinden, hayal edemeyeceğimiz şeyleri bize hayal ettirdiği için bir edebi haz alırız. Aynı şey çocuk için de geçerlidir. Çocuk edebiyatı bir yandan çocuğa kendi dilini, kendi diliyle hayal kurmasını öğretir. Öbür yandan da çocuğun gitmediği yerlere gitmesini, tanımadığı karakterleri tanımasını sağlar." diye konuştu.

"Kitabın görevi çocuğa hayal kurdurmak"

Ailelerin son zamanlarda çocuklarının bilgisayarlarda oyun oynamasından şikayetçi olduğunu dile getiren Günyüz, konuşmasına şöyle devam etti:

"Çocuk niye oyun oynar? Çünkü oyun, çocuğun kendisini, sınırlarını keşfettiği alandır. Edebiyat ve kitap yoluyla çocuğa eğlenceli bir alan oluşturmadığımız zaman çocuk kendisini daha özgür hissedeceği alanlara kayacaktır. Son zamanlarda çocuk kitabına çok anlam yüklemeye başladık. Çocuk edebiyatını eğitimin çok önemli bir ayağı olarak gördük ki öyledir ama buradaki eğitim çocuğun karakter eğitiminden ziyade, dil zevki, düşünme becerisi, hayal kurma yetisidir. Oysaki biz kitaplara daha ahlaklı, daha terbiyeli, daha cesur olması yönünde anlamlar yüklüyoruz. Çocuk bir kitap okusun ve daha yardımsever olsun diye bekliyoruz. Oysa ki kitabın işlevi bu değildir. Çocuk kitap okuyarak daha ahlaklı olmaz çünkü ahlak yaşanılarak öğrenilen bir şeydir.

Siz ahlaki davranış kalıplarını, ailenizden, anne ve babanızdan öğrenirsiniz. Kitabın işlevi çok farklıdır, kitap bize hiç düşünmediğimiz şeyleri düşündürür, hiç hayal etmediğiniz şeyleri hayal ettirir, duygusal olarak empati kurmanızı, düşünsel olarak bazı kavramları öğrenmenizi sağlar. Cesaretin ne olduğunu kavramsal olarak bir çocuk kitabından öğretebilirsiniz ama cesur davranma modeli çocuğun etrafından, yaşayarak öğreneceği bir modeldir. Bu sebeple çocuk edebiyatının hakkını teslim etmek, çocuk kitabından bir öğretmen didaktizmi beklememek gerekir. Öğretmek görevi öğretmenindir, anne-babanındır. Çocuğa bir davranışı alışkanlık haline getirme görevi, yetişkinleridir. Kitabın görevi ise çocuğa hoş vakit geçirmek, eğlenmesini sağlamak, hayal kurdurtmak, arkadaş olmaktır. Kitaba eğitici bir anlam yüklemeye devam edersek, çocuklarımız kitap okumaktan uzaklaştıracağız. Çocuklarımız bir kitabı sadece anne-babası ya da öğretmeni istediği için bir kere okuyacak. Ama iyi bir kitabı çocuk, defalarca okur."

Kaynak: AA