Daire kararında "Maktulenin yaşam tarzının sanık yönünden tahrik oluşturmayacağı, olay öncesinde veya sırasında maktuleden kaynaklanan sanık lehine tahrik oluşturacak herhangi bir haksız söz veya eylemin bulunmadığı da anlaşılmıştır" denildi.

-Fakat, Dairenin kararına, bir üye "töre" şerhi koyarak, sanık R.Y.'nin başka erkeklerle para karşılığı birlikte olan sevgilisi F.Y.'yi şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle (töre saikiyle) öldürdüğünü savundu. Daire kararına katılmayan üye, "Namus kavramının içeriği cinsel davranışa ilişkin gelenek ve göreneklerden kaynaklanmaktadır. Bu alanda ilk kural da cinsel saflık ve sakınmadır. Bu saflığı korumak da kadına düşer" dedi.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi, "seks işçiliği" yapan kadını vahşice öldüren sanığa verilen hapis cezasında kadının mesleğinden dolayı yapılan tahrik indirimini kabul etmedi. Daire kararında "Maktulenin yaşam tarzının sanık yönünden tahrik oluşturmayacağı, olay öncesinde veya sırasında maktuleden kaynaklanan sanık lehine tahrik oluşturacak herhangi bir haksız söz veya eylemin bulunmadığı da anlaşılmıştır" denildi.
Davaya konu olan ilginç olay, İzmir'de yaşandı. Evli ve iki çocuk sahibi sanık R.Y., pavyonda çalışan ve para karşılığı erkeklerle ilişkiye giren F.Y. ile bir süre birlikte yaşadı. Ancak sanık daha sonra F.Y.'nin pavyonda çalışmasına ve başkalarıyla birlikte olmasına karşı çıktı. Sanık, bu isteğini kabul etmeyerek, çalışmayı sürdüren F.Y.'yi 18 bıçak darbesi ve "vajinasına tuzluk sokarak" öldürdü.
Olayın ardından açılan davada, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi, sanığa verdiği müebbet hapis cezasında, sanığın kadının mesleğinden dolayı tahrik olduğu gerekçesiyle indirimde bulundu.

-"SEKS İÇLİĞİ TAHRİK SAYILMAZ"-

Bunun üzerine, yerel mahkemenin kararı temyiz edildi. Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, maktulenin yaşam tarzının sanık yönünden tahrik oluşturmayacağını, olay öncesinde veya sırasında maktuleden kaynaklanan sanık lehine tahrik oluşturacak herhangi bir haksız söz veya eylem de bulunmadığı gibi olaydan önce sanığın maktuleye küfretmesiyle ilk haksız hareketin kendisinden kaynaklandığının anlaşıldığını ifade etti. Daire, söz konusu olayda sanık hakkında tahrik hükmü uygulanarak eksiz ceza verildiği görüşünü savunarak yerel mahkemenin kararını bozdu.

-ÜYEDEN "TÖRE" İTİRAZI-

Fakat, Daire kararına itiraz eden bir üye, cinayetin "canavarca his şevkiyle" olmadığını, cinayetin "töre saikiyle" işlendiğini savundu.
Gerekçesinde bazı kitaplardan alıntılar da yapan üye, Yeni Ceza Yasası'nda, "töre saikiyle kasten öldürme" suçunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını yaptırıma bağlandığını ifade etti.
Yasalar yönünden suç sayılmakla birlikte belli bir kültürün üyelerinin suç saymadığı eylemlerin bulunduğu bunların da "kan davaları ile namus cinayetleri" olduğu kaydedilen gerekçede, ikisinin de törelere dayalı suçlar olduğu anlatıldı.
Töre cinayetlerinin, kadına yönelik bir tür namus cinayeti olduğunun altı çizilen gerekçede, "Namus cinayetlerinde söz konusu olan, sert, acımasız törelerdir. Töre, sosyolojik bir kavram olan toplumsal "norm' içinde yer alır. Toplumsal değerlerden, normlardan sapmalar genellikle sert ve acımasız yaptırımları içerir" denildi.

-"CİNSEL SAFLIĞI KORUMA KADINA DÜŞER"-

Namus kavramının içeriğinin ise cinsel davranışa ilişkin gelenek ve göreneklerden kaynaklandığı savunulan gerekçede, bu alanda ilk kuralın, "cinsel saflık ve sakınma" olduğu ve saflığı korumanın da kadına düştüğü görüşü benimsendi.
Kadının namusunun, "saflığını evlenmeden önce herkese karşı koruması, evlendikten sonra cinselliğini yalnızca kocasına sunmasıyla sağlandığı" savunulan gerekçede, bunun dışındaki her cinsel eylemin "namussuzca" olduğu kaydedildi.
Gerekçede, erkeğin namusunu belirleyen iki şey olduğu ifade edilerek bunlar da "Kendisine bağlı olan kadınların namusunu titizlikle koruması ve başkalarının namusuna el atmaması" şeklinde açıklandı.

-"NAMUS CİNAYETLERİNİ ÖZENDİREN ORTAM VAR"-

Namusun "şeref" kavramının ayrılmaz bir öğesi olduğu öne sürülen gerekçede, "Kısaca, bir namus cinayeti, kendi namusunun lekelendiğine ve dolayısıyla şerefinin kuşkuya düştüğüne inanan erkek ve kadınların, saldırganın yaşamına yönelttikleri karşı saldırıdır. Çünkü namusuna doğrudan saldırılan kadın olsun, namusu kendine bağlı olan kadınların cinsel saflığını korumak yükümlülüğüyle ölçülen erkek olsun, kamuoyu önünde lekelenecekler, onurlarını ve saygınlıklarını yitireceklerdir. Namus cinayetlerini özendiren, destekleyen ve bu tür cinayetleri işleyenleri koruyan bir sosyo-kültürel ortamın/çevrenin olduğu bilinmektedir. Bu çevrede namus cinayeti işleyenlerin namuslarını/şereflerini korurken, onların toplumsal/cemaatsel değer ve ahlak yargılarına uygun hareket ettikleri, hatta onları uyguluyor oldukları için onay görmeleri olağandır. Töreye uyan namuslu, aykırı düşen namussuzdur" denildi.

-"ÖLÜMDEN SONRA YAPILAN SALDIRILAR, CİNSEL SALDIRIDIR"-

Sanığın eylemini, "canavarca hisle ve eziyet çektirerek" işlendiğinin de "kuşkulu" olduğu savunulan itirazda, "canavarca his"in insan yaşamını ortadan kaldırmadan zevk almak ya da kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hali şeklinde tanımlandığı belirtildi. İtiraz gerekçesinde, eylemin "canavarca his şevki" ile işlenmesinin farklı, işleniş tarzının "canavarca" olmasının farklı şeyler olduğunu öne sürüldü. Gerekçede, "TCK bu suçta hareketi değil, his/duygu itibariyle içtepiyi/güdüyü ağırlaştırıcı neden olarak benimsemiştir" ifadesine yer verildi.
Eziyet çektirerek öldürmenin ise failin mağdura maddi ve manevi acılar çektirerek ve ağırlığı ve süresi bakımından öldürme için gerekli olan ölçünün ötesindeki eziyet ile mağduru öldürmesi halinde söz konusu olacağı ifade edildi.
"Öldürülenin vajinasına tuzluk sokulması ölümden önce mi, sonra mı gerçekleşmiştir açıkça belirlenemediği" ifade edilen gerekçede, "Sanık lehine yorumla ölümden sonra olduğu benimsenmeliydi. Böylece, öğreti ve uygulamada benimsendiği gibi, ölümden sonra yapılan hareketlerin 'canavarca his ve eziyet çektirme' eylemi sayılamayacağı kabul edilmeliydi. Ölümden önce soktuğu varsayılsa bile, kanımızca bunun cinsel saldırı olarak yorumlanması gerekirdi" denildi.
Gerekçede, sanık R.Y.'nin başka erkeklerle para karşılığı birlikte olan F.Y.'yi şerefini ve namusunu kurtarmak güdüsüyle (töre saikiyle) öldürdüğü anlaşıldığını, "canavarca hisle ve eziyet çektirerek" öldürme suçunun unsurları oluşmadığı görüşünde bulunuldu.



ANKA