Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Astana mutabakatı çerçevesinde ve Fırat Kalkanı Harekâtı’nın devamı niteliğinde Kilis’ten Suriye’ye yeni askeri birlikler sokuyor. 4 ana çatışmasızlık bölgesini kapsayan ve sahaya yansımaya başlayan mekanizmayla ilgili detayları Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gazetecilere anlattı: “Kimin nereye, nasıl konuşlanacağı, asayişin nasıl sağlanacağı; süreci kimin, nasıl izleyeceğine ilişkin müzakereler Rusya ve İran’la yoğun şekilde sürüyor.”

Oluşturulan çalışma grubu ve teknik heyetler; rejim güçleri ile muhalif güçler arasında konuşlandırılacak birliklerin kimlerden oluşacağını, sayısını belirleyecek. Hedef; ateşkesi daha yapısal ve kalıcı hale getirmek, çatışma ihtimalini minimize etmek ve güçlerin güvenli şekilde ayrışmasını sağlamak. Temmuz başında Astana’daki toplantıda nihai şekline kavuşturulacak olan çatışmasızlık bölgeleri taslak planına göre; İdlib bölgesinde Türk ve Rus askerleri, Şam çevresinde ağırlıklı olarak Rusya ve İran, güneyde Deraa bölgesinde Ürdün ve ABD askerleri konuşlanacak. Rusların önerisi olan Kırgız ve Kazak askerlerinin görev gücü içinde yer alması ise tartışılıyor.

TEL RİFAT’IN DOĞUSU MARE’NİN BATISI

Yarım ölçekte yani 2 bölük mekanize tugaydan oluşan TSK birliği Suriye’ye, Kilis’ten giriş yapacak. Tel Rifat’ın doğusunda, Mare’nin batısında konuşlanacak. Bu bölge, kısa süre önce PYD/YPG’liler tarafından ÖSO’ya terk edilmişti. Bu, Türkiye’nin başından beri kırmızı çizgi ilan ettiği Azez- Mare hattında güvenli bir bölge oluşturulması açısından çok önemli bir gelişme.

RUSYA AFRİN’DE SEYRELTME YAPTI

Afrin bölgesindeki ve Tel Rifat’ın doğusundaki PYD/YPG’liler, bir süre önce Rusya tarafından seyreltilmeye başlanmıştı. Astana’da varılan 3’lü mutabakatta ilk etapta, TSK’nın sorumluluk sahası olarak İdlib belirlenmişti. Tel Rifat’ın doğusunun TSK’nın kontrol ve denetimine geçmesiyle, Afrin’in kuşatma ve izolasyonu tamamlanabilecek. Bölgede askeri bir havaalanı pisti bulunuyor. ABD askerlerinin buraya giremeyecek olması Astana mutabakatının hayata geçirilmesi, sahaya yansıması açısından önemli kazanım olarak görülüyor.

GÜZERGÂH MÜCADELESİ

Fırat’ın kuzeyini büyük oranda ele geçiren ABD destekli PYD/YPG, kuzey-güney geçişli tren yollarını da aldı. DEAŞ, Deyrizor’a doğru süpürülüp sıkıştırılıyor. Rus uçakları buradaki DEAŞ hedeflerini vururken, Esad güçleri de buraya saldırıyor. ABD dahil sahadaki tüm güçler; Rusya ve Suriye burayı ele geçirmek istiyor. İran ve Rusya’nın burada üs kurma hedefi var. ABD açısından Şam ile Bağdat arasındaki bağlantıyı kesmek için kritik öneme sahip olan Deyrizor, Rusya ve Suriye için de stratejik bir bölge. ABD’nin Rakka’da Suriye uçağını düşürmesi, İran’ın füzeyle buradaki DEAŞ hedeflerini vurmasının arkasında da bu mücadele yatıyor. TSK’nın sorumluluk sahaları arasında Deyrizor yer almıyor.

MENZİL REKABETİ

ABD, Bağdat-Amman arasında bir otoyol inşa edip kendi kontrolünde işleteceğini açıklarken; Irak’tan Akdeniz’e kadar çıkış yapmayı, İran’ı engellemeyi amaçlıyor. Aynı zamanda Suriye’den Suudi Arabistan’a giden koridorları kapatıp burada bir kalkan oluşturmayı hedefliyor. İşte bu noktada Suudi-Katar krizi de bu gelişmelerle ilişkilendiriliyor. İran’ın da Senendec-Lazkiye arasına bir demiryolu inşa etme projesi bulunuyor. Suudi Arabistan’ın Katar ambargosu ve yaşanan gelişmelerin Astana sürecini yıkmayı planladığı değerlendiriliyor ancak ne Türkiye ne de Rusya buna izin vermeyecek. Planlanan bu iki yol, doğubatı istikametinde Suriye’nin orta kuzeyi ile orta güneyini bölüyor. Suriye’deki mücadelenin, güzergâh ve menzil savaşlarına dönüştüğünü söylemek mümkün. Haseke, Rimeylan, Kobani, Rakka, Halep gibi yerler saha hâkimiyeti açısından önemli olduğu kadar; tarım, sanayi, petrol üretimi ve ticaret açısından da oldukça stratejik. Türkiye, Astana sürecini yıktırmayarak Suriye’nin kuzeyinde söz sahibi olduğunu, buranın eko-politiğine hâkim olduğunu da gösterdi.

HABERTÜRK

Kaynak: HABER7.COM