Stratfor’un son dönem yazışma ve raporlarında Başbakan Erdoğan’ın sağlığıyla ilgili bilgi ve tahminler geniş yer tutuyor. Bu kapsamda, “TR325” kod adlı Faruk Demir isimli ve Stratfor’dan yılda 20 bin dolar maaşlı enerji uzmanının kuruluşa verdiği istihbarat öne çıkıyor. Bu “spekülatif” istihbaratın dayandırıldığı kaynak ise, “Başbakan Erdoğan’ı ameliyat eden ekibin başındaki cerrah” olarak Stratfor yazışmalarına girmiş.

Stratfor uzmanları arasında geçen ve WikiLeaks’in bugün dünyaya duyuracağı elektronik postada şu değerlendirmeler yer alıyor:

Tarih: 10/12/2011 20:04:53

Kimden: [email protected]

Kime: [email protected] Metin

KAYNAK: TR325 ve onun iş ortağı

ATFEDİLECEK KİŞİ: STRATFOR kaynağı

KAYNAK TARİFİ: Türkiye’de Milli Güvenlik Kurulu’nun eski bir üyesi, Erdoğan’ın danışmanı ve enerji uzmanı bir müzakereci

YAYINLANMA DURUMU: Evet

KAYNAK GÜVENİLİRLİĞİ: B

UNSUR GÜVENİLİRLİĞİ: B

ÖZEL MUAMELE: Alpha

KAYNAKLA İLİŞKİ KURAN: Reva TR325’in iş ortağının eski bir sınıf arkadaşı, Erdoğan’ın geçirdiği son ameliyatı (Başbakan’ın 26 Kasım 2011’deki ilk ameliyatı kastediliyor) yapan ekibin başındaki cerrahmış. Bu cerrah Erdoğan’ın kolon kanseri olduğunu, ancak metastas yapıp yapmadığını görmek için gerekli olan ikinci biyopsi sonuçlarını henüz görmediklerini söyledi. Son ameliyatta, Erdoğan’ın kalın bağırsağından 20 santimetre kesmişler. (Ortalama bir kalın bağırsağın uzunluğunun 1.5 metre olduğunu araştırıp buldum.) Bu hakikaten önemli bir ameliyat. Erdoğan bir süre için seyahat edemeyecek ve en az iki-üç ay boyunca yanında bir kolonoskopi torbası taşıması gerekecek. (Başbakan’ın 10 şubatta geçirdiği ikinci ameliyatta bu torbanın alındığı daha sonra medyaya yansıdı.) Ancak prognoz (hastalığın gidişatına ilişkin öngörü) pek iyi görünmüyor. Cerrah, Erdoğan’ın iki yılı kaldığı tahmininde bulunduklarını söylemiş.

Bunun AKP içinde büyük çatlaklara yol açması yüksek ihtimal. Gül’ün fazla bir desteği yok. Davutoğlu herkesin onun altını oymaya çalıştığı konusunda paranoyak (onunla TR325 arasında kesin bir çekişme var.) Erdoğan’ın kime güvendiğini sorduğumda, iki isim zikredildi –Ali Babacan (Başbakan Yardımcısı) ve Taner Yıldız (Enerji Bakanı.) İki kaynak da ABD’nin bu duruma nasıl bir bir tepki vermesinin beklenebileceğini soruyorlardı. CHP hâlâ çok bölünmüş bir halde. İki kaynak da ordunun bu durumdan avantaj sağlayamayacağını düşünür gibi görünüyorlardı.

Suriye konusunda konuşmamız Türkiye’nin fiilen ne kadar ileri gideceği üzerine odaklandı. TR325, Türk planının Suriye’de iç savaş üzerine odaklandığını açıkladı. Resmî olarak, FSA’ya (Hür Suriye Ordusu) eğitim, silah ve destek sağlayan Türkiye’dir. Gayrıresmî düzeyde ise, bu görev için SOF’u (Özel Operasyon Güçlerini) sahaya sürerek ABD ve Türkiye bunu birlikte yapıyorlar. Şimdi basında Suriye’de iç savaşın çıkacağı konusundaki onca lâfa bakın. Türkiye ile ABD’nin kurmak istediği anlatı bu. Ben, Alevi güçlerinin hâlâ birlikte davrandığına dikkat çekerek, iç savaş –komşu mahalleler arasında fiilî çatışmalar—için şartların yaratılmasının oldukça zor olduğuna işaret ettim ama o, bunun iki ay içinde tırmanabileceğini düşünüyor gibiydi. Bunun olması için çalıştıklarını da söylemeden söyledi. (Elektronik posta mesajında kullanılan ifade aynen bu, “söylemeden söyledi.”) Bunun pis bir iş olacağını, Suriye’de bir Sünni iktidarın ortaya çıkmasının çok kan ve zaman gerektireceğini o da teslim ediyor ama Türkiye’nin buna mecbur olduğunu söylüyor.

İç savaş koşullarından kaynaklanacak istikrarsızlığın önüne geçmeye yönelik Türk planı, Suriye toprakları içinde 5 ile 40 km arasında bir tampon bölge oluşturmak ve mülteci kampları kurmak. Türkiye’yi bundan vazgeçirmek için, İran’ın ve Suriye’nin elinde PKK konusunda nasıl kozlar olduğunu sordum. O, (yarı şaka biçimde) Karayılan’ın Türkiye’nin adamı olduğunu söyledi (yani Türkiye onunla fiilen müzakere edebilirdi.) Ama PKK’nın üç numaralı liderinin (bu adamın adını hâlâ bulmam gerekiyor) Suriye ve İran’ın sözünü dinlediğini söyledi. Türkiye bunu çok iyi biliyor ve o, Suriye’nin ve İran’ın bu fraksiyon üzerinden saldırı tehdidinde bulunmak için hâlihazırda zaten girişim yaptıklarını söylüyor.

Kafamda birçok soru var—

Erdoğan’ın sağlığıyla ilgili olarak AKP’nin içinde ortaya çıkması muhtemel istikrarsızlık düşünüldüğünde, Türkiye, Suriye’de iç savaş çıkmasına yardımcı olmak gibi gerçekten de cesur dış politika adımları atabilir mi?

Türkiye, Suriye ve İran’ın PKK kartını oynama imkânına sahip olduklarından çok emin görünüyor. Bu riski niye alsın?

Türkiye Suriye’de büyük bir mülteci kriziyle uğraşacaklarını biliyor – niye bu durumu hızlandırsın?

(E-postanın sonraki bölümünde Azerbaycan’ın doğalgaz ihracatı ve Trinidad ve Tobago’ya denizaltı satışı gibi, mesajın ana konusuyla ilgisiz ayrıntılar var. O bölümü aktarmıyoruz.)


Başbakan’ın cerrahı Prof. Dr. Buğra Taraf’a konuştu: “Külliyen yalan…”

Stratfor’un “derin posta”sına yansıyan iddia, Başbakan Erdoğan’ın ameliyatını gerçekleştiren ekibin başı Prof. Dr. Dursun Buğra tarafından yalanlandı.

Buğra, Taraf’ın söz konusu mesajı kendisine okuması üzerine, “Tamamen dedikodu, ben bu konuda böyle bir mülahazada bulunmadım” dedi. Mesajdaki değerlendirmenin içerik olarak gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, böyle bir prognozda bulunulup bulunulamayacağı konusundaki sorumuza Prof. Dr. Buğra şu yanıtı verdi:

“Külliyen yalan ifadelerdir. Bu ifadeler Başbakan’ın sağlığıyla ilgili gerçeği yansıtmamaktadır ve benim de böyle bir ifadem olmamıştır. Bir kere, bir hasta hakkında etik olarak kimseye böyle bir bilgi verme hakkımız yoktur. Başbakan’ın sağlığıyla ilgili olarak da zaten bütün açıklamalar, benim tarafımdan değil, her zaman resmî kanallardan yapılmıştır.”


Başbakan’ın ameliyatına giren Prof. Dr. Taşçı: “Ortada tümör bile yok”

Başbakan’ın annesi merhume Tenzile Erdoğan’ı ameliyat eden ve Başbakan’ın ameliyatını gerçekleştiren ekipte yer alan Prof. Dr. Hasan Taşçı da Taraf’ın sorularını yanıtladı. Prof. Dr. Taşçı, Stratfor’un iddiasını kendisine ilettiğimizde, “Ben ekibin başı değildim. Sadece gözetmen olarak ameliyata katıldım ama Başbakan’ın sağlığıyla ilgili böyle bir değerlendirme yapılamaz” dedi. Erdoğan’ın ikinci ameliyat sonrasındaki durumunu ve Stratfor’un “olumsuz prognoz” iddiasını teyid eden bir endişenin olup olmadığını sorduğumuz Prof. Dr. Taşçı şu yanıtı verdi:

“Hayır, kesinlikle böyle bir şey söylenemez. Ortada kanser filan yok. Ortada tümör yok ki böyle bir şey söylenebilsin. Tıbbî açıdan bu değerlendirme kesinlikle doğru değil.”


İSTİHBARATI AKTARAN TR325 KİMDİR

Stratfor’un “TR 325” olarak kodladığı kaynağın Faruk Demir olduğu, yukarıdaki yazışmadan değil ama kuruluşun WikiLeaks tarafından elde edilen beş milyondan fazla elektronik postası kapsamındaki birçok not ve ifadeden açıkça anlaşılıyor.

Kendisini daha ziyade “AKP hükümetine yakın enerji uzmanı,” bazen de, “Başbakan’ın enerji konularındaki danışmanı” olarak tanıtan Demir’in, Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği ile yakın temasta olduğu da daha önce WikiLeaks tarafından elde edilen ABD diplomatik yazışmalarında ortaya çıkmıştı. Demir, Stratfor’un “derin posta”sında olduğu gibi bazı Amerikan kriptolarına da “Milli Güvenlik Kurulu’nun eski bir üyesi” sıfatıyla tanıtılmıştı.

Demir’in Stratfor’la maddi bağını ortaya koyan yazışmalar da bu “derin posta”nın parçası. Örneğin, 28 Nisan 2011’de Stratfor Başkanı George Friedman ile eşi Meredith Friedman’a yazan şimdiki TÜSİAD Washington Temsilcisi Emre Doğru, “Hey George, Faruk aylık ödemelerin iyi olacağını söylüyor. Aşağıda onun bankadaki dolar hesabı bilgisi var. Enformasyon toplamak konusunda ben onunla temastayım” demiş. 12 Mayıs 2011’de ise, Meredith Friedman, Stratfor çalışanı Rob Bassetti’ye, Faruk Demir’in Garanti Bankası’ndaki hesap bilgilerini gönderiyor ve kendisine yapılacak ödemeyi “Eşit aylık miktarlara bölünecek şekilde 20 bin (dolar) ” olarak tarif ediyor.

Bu maddi ilişkinin geçmişini ise 23 Aralık 2010 tarihli “Faruk Demir’i kazanmak” başlıklı e-postada buluyoruz. Emre Doğru o tarihte George Friedman, Reva Bhalla ve diğerlerine şöyle yazmış:

“Bildiğiniz gibi, George, Meredith ve ben İstanbul’da Frauk Demir’le akşam yemeği yedik. Faruk, Reva’yla benim ilk kez martta tanıştığımız ve o zamandan beri benim özellikle enerji konularında temasta olduğum biri. George’la yaptığımız toplantıda Faruk daha açık davrandı ve AKP’den Suudi Arabistan’a, İran’la ilişkilere kadar çok farklı konulardan bahsettik. Toplantıdan sonra George bana Faruk’la ilgili bir şey yapmamı söylemedi ama toplantı sırasında George’un bu adama sahip olmak istediğini farkettim. George, ABD’ye geldiği zaman Faruk’la görüşmek istediğini ve onu kendi işlerine yardımcı olması için enerji sektöründen insanlarla tanıştıracağını söyledi. George ve Meredith yemekten ayrıldıktan sonra, Faruk ve ben bir süre daha konuşmayı sürdürdük ve daha ziyade iç politikadan bahsettik. Beni eve bıraktı. Bana arada sırada ABD Büyükelçiliği ve Konsolosluğu için çalıştığını, Erdoğan’a ve anamuhalefet liderine konferanslar verdiğini vs. anlattı. Bana ayrıca geçmişte CIA ajanı olmakla itham edildiğini ve bir süre Erdoğan’la arasının bozulduğunu söyledi. Eve dönünce, açık kaynaklardan onun hakkında bir araştırma yaptım ve bazı gazete makalelerinde adının açıkça eskiden resmî bir görevi olmaksızın Başbakanlık Ofisi’nde çalışan bir CIA ajanı olarak geçtiğini gördüm…”

Bu mesajda Faruk Demir’in Enerji Oyunu adlı kitabını İngilizce olarak bastırtmak istediği ve Demir’le Stratfor’un ilişkisini geliştirmek isteyen Emre Doğru’nun da hemen devreye girerek kitabin tercüme etmek için iki çevirmen ayarladığı ve Demir’le yeniden görüşmek için randevu yer ve tarihleri saptadığını gösteren bölümler de var.

Share/Save/Bookmark Yazı boyutunu küçült Yazı boyutunu büyült